Güç kaybı, yürüme problemleri ve bazı hareketleri yapamayan 60 yaşındaki Mehmet Karaoğlan ve 46 yaşındaki kardeşi Ömer Faruk Karaoğlan, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı birimlerde çeşitli görevlerde çalışırken, hastalıklarının ağırlaşması nedeniyle farklı zamanlarda emekli olmak zorunda kaldı.
2
Zaman içerisinde hastalığın kendilerini ağır engelli duruma getirmesiyle destek almadan kişisel ihtiyaçlarını da gideremeyen kardeşler, yaşadıkları zorlu sürece rağmen yaşamdan kopmayarak günlük aktivitelerini spor ve sanatla renklendirdi.
3
Yaklaşık 10 yıldır ağır engelli olan Ömer Faruk Karaoğlan, ağabeyi ile nasıl hayata tutunduklarını anlattı.
4
İlk rahatsızlığının askerde ortaya çıktığını ve koşmada sıkıntı yaşadığını belirten Karaoğlan, "Yaklaşık 25 yıldır kas hastasıyım. Bu hastalık önce koşmada kayıp başlattı, aşama aşama sinsi sinsi benim hayatımı çok olumsuz bir şekilde etkiledi ve en sonunda bizi tekerlekli sandalyeye mahkum etti. 10 yıldır tekerlekli sandalye kullanıyorum. Boccia (engelli bireylerde kas gücü, denge ve koordinasyonun geliştirilmesi amacıyla tasarlanmış, bocceye benzeyen bir oyun) takımındaki sürecimiz de emekliliğimle birlikte başladı. Engelsiz yaşam merkezinde fizik tedavi görürken, bireysel olarak aktivitelerde bulunduk ve bu sporla tanıştık. Bu sporu profesyonel manada yapalım dedik ve 10 arkadaş bir araya gelerek sporu yapmaya başladık." dedi.
5
Boccia sporunun kas hastalarının yapabildiği tek spor olduğunu vurgulayan Karaoğlan, Ankara, İstanbul, İzmir ve Bursa gibi illerde bu sporun yapıldığını, Gaziantep`te de takım olarak yapılabilmesi için emek sarf ettiklerini, 10 kişiyle başladıkları süreçte 25 kişiye kadar ulaştıklarını söyledi.
6
Karaoğlan bu spor ile birlikte özgüvenlerinin de yerine geldiğinin altını çizerek, şöyle konuştu:
7
"Evde yatmaktan, evde oturmaktan dış mekanlara çıkmamıza vesile oldu. Eğer bu spor olmasaydı biz evde hapis gibi olacaktık, bu spor sayesinde sosyalleştik. Şu an turnuvalara katılma imkanımız var. Engelli arkadaşlar her gün bir araya geliyoruz. Bu şekilde bizlere katkısı oldu. Hareket her insan için gereklidir biz de ağır hastalık grubunda olduğumuz için ölçülü şekilde spor yapmamız gerekiyor. Bu da bize en uygun bir spor. Ekip olarak turnuvalara da katılıyoruz. Kocaeli`nde takım halinde Türkiye 3`cülüğü aldık."
8
Boccia sporundan önce karakalem çalışmaları yaptığını anlatan Karaoğlan, önceden resim çizebildiğini ancak ellerinde güç kaybı ve hislerinin kaybolmasıyla birlikte resmi bırakmak zorunda kaldığını, özverili bir şekilde boccia sporunu yaptığını dile getirdi.
9
Ağabey Mehmet Karaoğlan da hastalığının 15-16 yaşlarında ortaya çıktığını şöyle anlattı:
10
"Önce koşmam yavaşladı, sonra yürümede merdiven çıkmada zorluklar başladı. Yaklaşık 45 yıldır ben bu hastalıkla arkadaşım. Yaşam kalitemizi düşürdü. Çok sinsi ancak bir yeteneğinizi yapmak isteyip yapamadığınızda, bir yetiniz kaybolduğunu anlıyorsunuz. 27 yıl Diyanette çalıştıktan sonra malulen emekli oldum. Hastalığımdan önce futbol ile yakından tutku derecesinde ilgileniyordum. Çok müthiş futbol oynardım, lakabım `Rüzgar Mehmet` idi ama hastalıkla birlikte mecburen erken jübile yapmak zorunda kaldım."
11
Karaoğlan, boccia sporunu engelsiz yaşama devam ederken, ek bireysel derste spor etkinliği olarak gördüklerini ancak bir saatlik dersi yetersiz buldukları için ekip arkadaşlarıyla bir araya gelerek yaygınlaştırmak istediklerini, Gaziantep`teki engellilerle hep birlikte yapmak için takım kurduklarını ifade etti.
12
Hem fizik tedaviye tamamlayıcı olduğunu hem de birlik ve beraberlik dayanışma içerisinde bu sporun kendilerine verimli olduğunu söyleyen Karaoğlan, "Gaziantep Şehir Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon merkezinde fizik tedavimizi gördükten sonra burada başhekimliğin bize tahsis ettiği alanda sporumuzu yapıyoruz. 9 Ağustos`ta Türkiye Şampiyonası var inşallah buraya bütün hızımızla hazırlıklara devam ediyoruz ve Antep`e bir kaç madalya getirmek istiyoruz. Bu sporu yapabilmemiz için bizden desteklerini esirgemeyen herkese çok teşekkür ediyorum." dedi.
13
Karaoğlan, imkanları ölçüsünde şiir ve edebiyat kitapları yazdığını, bu alanda bazı çalışmaları olduğunu ve türkü söyleyerek kendisini motive ettiğini sözlerine ekledi.