Tıbbi Jeoloji Uzmanı ve Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Eşref Atabey, 2003 yılında diğer meslektaşlarıyla fosil ormanın bulunduğu bölgeyi keşfetti ve burada incelemelerde bulundu. O dönem yapılan araştırmalar buradaki taşa benzeyen parçaların aslında milyonlarca yıllık bir ormandaki ağaçların kalıntıları olduğunu gösterdi.
Dr. Atabey ile ziyaret ettiğimiz taşlaşmış orman bundan 15 milyon yıl önce doğal bir göl alanıydı. O zamanlarda volkanların patlamasıyla akan lavlar, etrafa yayılan küller jeolojik bir süreci başlattı.
“Taşlaşma olayı hemen olmuyor, milyonlarca yıl sürebiliyor”
Tıbbi Jeoloji Uzmanı Dr. Eşref Atabey, taşlaşmış orman ve bölge üzerine senelerdir yaptığı araştırmalar sonucu edindiği bilgileri şöyle anlatıyor:
“Bu devirde, yani milyonlarca yıl önce, çevrede volkanlar patlamış. Volkanlar patladığı zaman çevreye lav akması olmuş. Bir taraftan da küller havaya yayılmış. Bu volkanik küller yamaçlardaki, çevredeki ağaçları lavlarla birlikte önüne katarak taşımış. Volkanik eriyikler içinde silis vardır. Bu silisli eriyikler önüne kattığı odunlara karışarak, ağaç gövdelerinin odunsu dokusuyla yer değiştirmiş. Bunlar zamanla olmuş tabii. Hemen taşlaşma olayı olmamış.”
Bölgedeki taşlaşmış ağaç kalıntılarının nasıl oluştuğunun detaylarını da anlatıyor Atabey:
“Bu ağaçlar silis yönünden zengin su içinde kalınca, bir müddet sonra odunsu yapı yerini silis kürecikleriyle yer değiştirmiş. Yani bu silis kürecikleri aslında taşlaşmayı oluşturan mekanizmanın sebep olduğu ürün oluyor. Bu şekilde bu taşlaşma olayı gelişmiş. Bu birkaç saat içinde olacak bir taşlaşma olayı değil. Jeolojide bir süreç vardır. Bu yüzlerce, binlerce ya da milyonlarca yıl içinde olabilir.
Burada lavlar akarken akışkan ve sıcak olduğu için önüne kattığı ağaçları yaktığından onların fosilleşmesini sağlayamıyor. Yani fosil olamıyor onlar yandığı için. Ancak küllerin altında kalan, korunan ağaçlarda silisleşme ve taşlaşma olabiliyor.”
“Kültür ve Turizm Bakanlığı, taşlaşmış ormanı birinci derece doğal sit alanı ilan etti”
O zamanlar fosil kalıntıları incelerken bölgenin tahrip edilmesinin önüne geçmek için önlem alınması gerektiğini düşünen Dr. Atabey ve meslektaşları Kültür ve Turizm Bakanlığına başvuru yapıyorlar. Bölgede bulunan bu mirasın korunması için de Kültür ve Turizm Bakanlığı 2005 yılında burayı birinci derece doğal sit alanı ilan ediyor.
“İnceleme yaptığımızda bu manzarayla karşılaştık. Ve burada saçılmış halde eski, o devirde yaşamış aşağı yukarı 15 milyon yıl öncesine, jeolojik devre ait meşe, çam ve ardıç türü ağaçlar olduğunu öğrendik. Daha sonra buranın bir koruma altına alınması için meslek odası nezdinde girişimlerde bulunduk değişik platformlarda. 2005 yılında burası Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından birinci derece doğal sit alanı olarak ilan edildi. Birinci derece doğal sit alanı ilan edilen bu yer, bir kilometre uzunluğunda 200-300 metre genişliğinde bir zon.”
Taşlaşmış ormanın önemi nedir?
Milyonlarca yıllık doğa olaylarının sonucunda oluşan fosil orman bilim insanları, öğrenciler ve halk için öğretici bir niteliğe sahip. Pelitçik Mahallesi’nde bulunan bu bölge jeoloji, biyoloji, coğrafya gibi konulara meraklı olanların ilgisini çekebilecek nitelikte.
Dr. Eşref Atabey de buranın tanıtılmasının önemini şöyle anlatıyor:
“Eğitim amaçlı buranın kullanılması gerekiyor. Ankara’daki özellikle jeoloji, biyoloji, coğrafya bölümlerinde okuyan üniversite öğrencileri buraya getirilebilir. Sahada 'Milyonlarca yıl önce buranın iklimi nasıldı, jeolojik geçmişi, bu ağaçlar nasıl taşlaştı, silisleşti, bunların türleri neler' anlatılabilir. Doğayı sevdirmek, doğayı anlamak ve bilimsel anlamda eğitim amaçlı kullanılabilir. Halka da aynı şekilde verilebilir. Doğayı sevdirme ve öğretme eğitimleri yapılabilir.”
Bunun yanı sıra Dr. Atabey, bölgede hala keşfedilmeyi bekleyen, görünenden daha fazla fosil kalıntı bulunduğunu söylüyor. Atabey’e göre bölge, bilim insanlarının araştırma yapmaya devam etmesi gereken nitelikte.
“Bilim insanları tarafından burada kazılar yapılacak. Bu yüzeyde dağılmış olan parçalar pek o kadar önemli değil. Önemli olan kazılar yapıp yerin altına doğru, bütün hiç bozulmamış ağaç kök ve gövdelerini ortaya çıkartmak. Bunlar çıkartılıp türlerine göre kataloglanacak, etiketlenecek. Yürüyüş yolları yapılarak burası bir gezinti alanı haline getirilecek. Kimlikleri yazılacak ağaçların. Bu şekilde turizme açılması için önem kazanıyor burası.”
Kurgu: Cihan Karaahmetoğlu