Yapay zeka uygulamalarının hayatımıza etkisinin tartışma konuları arasında olduğu bir dönemdeyiz. Ancak aslında yapay zekanın 1950’li yıllara uzanan bir tarihi ve o zamanlardan beri akıllarda olan “Bilgisayarlar düşünebilir mi?” sorusu var.
Özellikle 2010’lu yıllardan sonra yapay zekanın hızla ilerlemesi internetin yaygın kullanımının artmasıyla oldu. Daha öncesinde "Bilgisayarlara eylem öğretilebilir mi?" tartışması yapılırken, artık bilgisayarın ürettiği düşünceler tartışılıyor.
Şimdi ise gelinen nokta çok daha ötede, yapay zekaların devlet yönetimlerini ele geçirip geçiremeyeceği yönünde. Zira, algoritmaların adım adım hayatın her alanını ele geçirmesi ve sonunda yönetim şekli haline dönüşmesi tartışılıyor. Bu durum da "Algoritmokrasi" olarak tanımlanıyor. Ancak, tamamen algoritmokrasiye geçiş olabilir mi? sorusunun cevabı henüz net verilemiyor. Bununla beraber, uzmanlar, devletlerin ve devlet adamlarının yapay zekanın geliştiği bu dönemde çok da güvenli bölgede olmadıkları görüşünde.
Peki, yapay zekanın faydaları ve dezavantajları ne? Yapay zeka devletler için ne anlama geliyor? Algoritmokrasi mümkün mü? Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Ermağan ile konuştuk.
"Yapay zeka çalışmalarından tamamıyla korkmamıza gerek yok"
Prof. Dr. İsmail Ermağan, uluslararası ilişkiler bölümünde oldukça yeni bir alan olan dijital diplomasi alanında da çalışmalarını yürüten bir isim. Ermağan, yapay zekanın tamamıyla pozitif ya da negatif olarak ele alınmaması gerektiği görüşünde.
“Mesela Elon Musk diyor ki bu nükleer bomba gibi bir şey. Ya da Stefan Hawking yapay zeka gelişmesini hiç önermiyor. Mesela, 1996’da klonlama oldu ve klonlama çalışmaları durmadı. Rusya uzayda üçüncülüğe geriledi ama bazı çalışmalarını açıklamıyor. Yani yapay zeka çalışmalarından tamamıyla korkmamıza gerek yok. Zaten korkunun ecele faydası yok. Biz de üretmek zorundayız.”
Peki, yapay zekanın riskleri var mı?
Ermağan, yapay zekanın birçok faydasını sayarken, riskleri olduğuna da işaret ediyor. Devletlerin güvenlik anlamında daha dikkatli olması gerektiğini belirtiyor.
“Yapay zekalı doktorlar, nano cerrahlar var. Yapay zekanın girmediği alan yok. Şarkı üretiyor, nota yazıyor, resim çiziyor, kendi imzasını atıyor. Artık bir dershane gibi oldu ve orada bilgileri üretiyor. Hele chat GPT'yle birlikte bence tamamlayıcı unsur olarak hayatımızda kullanılacak ama kişisel bilgileri ve devletin en sır bilgilerini oradan nüfuz ederek ele geçirme riskleri var.
Her devlet kendi güvenliğini baz almak zorunda. Bunu ilk yasaklayan İtalya oldu. Avrupa Birliği çok etraflı bir sosyal medya ve yapay zeka yasası hazırlıyor. Türkiye'de bunun ciddi anlamda öğrenilmesi gerekiyor.”
“Yapay zeka stratejisi yapmalıyız”
Yapay zekanın, devletlerin güç potansiyelini gösterdiğini de söylüyor Ermağan. Buna göre şimdiden stratejinin belirlenmesi gerektiğinin altını çiziyor.
“Yani nükleer bomba ya da atom bombası üretilirken ABD'nin ne kadar öne geçtiğini biliyoruz. Ama aynı zamanda o bir enerji kaynağı. Biz bu anlamda yapay zekanın artı ve eksi noktalarını belirlemeli ve daha üst segmentten yapay zeka stratejisini ele almamız lazım.”
Devletler nasıl etkileniyor?
Ermağan, birçok alanda faaliyette bulunan yapay zekanın artık fikri mülkiyet dahi istediğini söylüyor. Bu durumda devletlerin de yönetim biçimleri etkileniyor mu? Prof. Dr. Ermağan, devlet yapılarının dönüştüğü bir dönemde olunduğuna işaret ediyor.
“Yapay zeka aynı zamanda yazılım yazıyor, patent buluyor, fikri mülkiyet istiyor. Devletler burada artık o düzen dediğimiz anarşik realist perspektife göre evriliyor. Aslında internetin yaygınlaşmasıyla siber uzay gelişmesiyle hiper anarşi evrildi. Şimdi bunu tamamlayan unsurlarla çok daha karmaşık bir düzene geldi. Yani devletleri üniter devletleri, ulusal devletleri sürekli bir şekilde örseleyen bir durum söz konusu. Mesela, devletlere siber saldırı oldukça yoğun. Türkiye ilk onda. Yani bu alanda da uzman yetiştirmek şart.”
"Hakikat ötesi bir zamana geldik"
Algoritmokrasi, yapay zekanın yönetimi ele alması durumu olarak tanımlanabilir. Ermağan, devletlerin bu konuda daha çok çalışma yapması gerektiğini savunuyor.
“Algoritmaokrasi üzerinden bakarsak konuya, 8 milyar dünya nüfusunun günümüzde dört buçuk milyarı sosyal medyada, internette. Dünyanın en büyük ülkesi ise Facebook. Yani Çin ve Hindistan'ı çoktan geride bıraktı. Dünyada artık hiçbir suç, çok berrak olarak savunulamayabilir. Yüzünüzü tanıyorlar, kimyanızı sirayet ediyorlar ve devletler gardını çokça da alamıyor. Yani öyle bir düzene geldik. Tamamıyla hakikat ötesi bir zamana geldik. Yani yanlış haberler seçimlerin, siyasetlerin etkilenmesi, örneğin 2016’daki ABD seçimi. Net olarak etkilendiği söyleniyor. Artık bütün devletlerin siber ordulara ihtiyacı var.”
Yapay zekaya olumlu yönden nasıl bakabiliriz?
Ermağan, algoritmaların fayda sağladığı birçok alanın da olduğunu belirtiyor. Devletleri etkileyen pozitif çıktılarına değiniyor.
“İstihbaratta, hukukta, kriminal vakalardan yapay zekanın çok faydası var. Yapay zeka sağlıkta muazzam işler yapıyor. Insanın elinin titrediği yerde tomografi gibi çok pahalı işlemlerde yapay zeka çok daha hızlı sonuçlar elde ediyor. Yani çok sayıda devletleri etkileyen pozitif çıktıları var, bu yüzden de bilinçlenmeyi artırıyor devlet açısından.”
Yapay zeka çalışmalarını desteklemek için ne yapmak gerekiyor?
Yapay zeka sektörü hızla gelişerek yoluna devam ediyor. Türkiye’nin de bu yarışta yerini alması önemli. Ermağan, artık her ülkenin bu alanda yoğunlaşıp güçlenmesi gerektiğini söylüyor.
“Üniversitelerin yapay zeka çalışmalarına daha çok destek verilmesi gerekiyor. Üniversitelerde yapay zeka çalışmaları için alanlar açmamız lazım. Özellikle yapay zekalı belli sektörlere yoğunlaşmamız lazım. Yapay zeka algoritmaları oluşturulurken felsefe çok önemli, muhakeme çok önemli ve biz bunu insanımıza anlatmak zorundayız. Yola geç çıktık ama örneğin savunma sanayisinde İHA/SİHA şu an üniversitede mühendisliği kuruluyor. Biz sağlık gibi gelişebileceğimiz alanlarda yoğunlaşmaya gitmeliyiz. Özel sektörleri yönlendirmemiz lazım.
Avrupa Birliği ile belli iş birliği alanlarında çoklu küresel iş birliğini geliştirebilecek eylemlere gitmeliyiz. Bütün bunlardan sonra insanımızı bilinçlendirip televizyonda teknoloji konularında çok daha yaygınlaştırmamız gerekiyor.”