"gMETAL" Proje Yöneticisi TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezinden (TÜBİTAK MAM) Prof. Dr. İskender Gökalp, AA muhabirine, deneyin uygulanabilmesi için 1,5 yıldan fazla süredir çalıştıklarını söyledi.
Gökalp, yer çekimsiz ortamda fiziksel, kimyasal ya da biyolojik durumların değişim gösterdiğine işaret ederek, Türkiye'nin ilk astronotu Alper Gezeravcı'nın ISS'de uyguladığı 13 deneyin yer çekimsiz ortamın etkilerini incelediğini anlattı.
"gMETAL" deneyiyle yanma deneylerinin ön hazırlığını yaptıklarını dile getiren Gökalp, şu bilgileri paylaştı:
"Yakıt ile hava arasında iyi bir karışımın olması lazım. Mesela katı yakıtlı roket motorlarında katı parçacıkların kullanılması yer çekiminin olduğu bir dünyada zor, çünkü çökelme durumu oluyor. Yer çekimsiz veya çok düşük yer çekiminin olduğu ortamda katı parçacıklarla karışımın nasıl olduğunu inceliyoruz. Onun için birtakım tüpler gönderdik. Bunun içinde yanıcı olmayan silisyum oksit bulunuyor. Katı yakıtlı motorlar, savunma veya sivil sistemler için nasıl iyileştirme yapmamız gerekir ki katı yakıtlı motoru uzayda ateşleyeceksek o karışım güzel olsun, yanma da güzel olsun. Ay'a veya Mars'a gideceğiz diyoruz. Mars için küçük bir roket yapmayı amaçlıyoruz. Ancak yakıt için havayı buradan götürürsek oldukça maliyetli oluyor. Mars'ın atmosferinin yüzde 95'inin karbondioksit olduğunu düşünürsek, dünyadan alüminyum veya magnezyum gibi metal parçacıklar götürüp oradaki karbondioksiti yakıt olarak kullanacak bir roket yapmayı hedefliyoruz. Böylece daha az yakıt kullanılacağını ve daha güçlü şekilde itki gücünü artırmayı istiyoruz. Bu motorların çalışmaya başladıktan sonra durmaması lazım. Bunun olmaması için karışımın çok iyi olması gerekiyor."
Geri dönüştürülebilir yakıt üretimi sağlıyor
Gökalp, dünyada fosil yakıt kullanımı nedeniyle karbondioksit ortaya çıktığını belirterek, bu durumun küresel ısınmaya neden olduğuna dikkati çekti.
"Karbondioksit salmadan nasıl ısı ve enerji üretilecek?" sorusuna da yanıt aradıklarını anlatan Gökalp, "Mesela demir ile havanın oksijeni birleşip yanınca bayağı kuvvetli bir ısı ve demir oksit çıkıyor. Bu demir oksidi tekrar alıp, demir fabrikalarına geri gönderip, oradan tekrar demir cevherine dönüştürebiliyorsunuz. Bu, döngüsel ekonominin en güzel örneklerinden biri." diye konuştu.
Gökalp, "gMETAL"de yanma değil, "karışımı iyileştirme" deneyi yapıldığının altını çizerek, bu deneyin yeryüzünde de yapılabileceğini söyledi.
"Yeryüzünde yer çekimsiz ortam oluşturma imkanı var"
Her an uzaya çıkarak deney yapma imkanının bulunmadığını vurgulayan Gökalp, şunları kaydetti:
"Uzay çalışmalarına Türkiye'nin güçlü şekilde katılmasını istiyorsak bu deneyleri sıklaştırmamız lazım. Yer çekimsiz ortamı dünyada gerçekleştirmenin iki yolu var. Birincisi parabolik uçan uçaklar. Bir Airbus düşünün bu Fransa'da var şu anda. 45 derece ile kalkıp iniyor. Parabolün tam tepe noktasında 20 saniye kadar yer çekimini 100'e bölebiliyoruz. O uçağın içini laboratuvar olarak kullanabiliyoruz. Bu en güzel yöntemlerden biri. Türk Hava Yollarının elinde bir sürü Airbus var. O uçaklardan birinin kanatlarını biraz kuvvetlendirmek gerekiyor. Elbette onu sürecek pilotun da yetiştirilmesi lazım. Belki Alper döndüğünde o işi de yapabilir. İkinci yol da asansör yöntemi. Asansör düştüğünde kısa süreli havada uçma durumu oluyor. Bunlar için de serbest düşüş kuleleri var. En büyüklerinden biri 110 metre yüksekliğinde Almanya'da bulunuyor. Burası her gün deney yapmak isteyen araştırmacılarla dolu. Türkiye'nin inşaat sektörü çok güçlü. Bu da rahatlıkla kurulabilir, düşük yerçekiminde deneyler yapılır. Bilhassa gençlerimiz uzay çalışmaları sistemine daha hızlı dahil olurlar."
Gökalp, en büyük serbest düşüş sisteminin Japonya'daki 1 kilometrelik kömür madeni kuyusu olduğunu ancak buranın kapatıldığını ifade ederek, "Ben, deneyleri yapmak için Japonya'ya gittim. O sırada Japonlar başka bir Türk daha var dediler. gMETAL projesinin diğer yöneticisi Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Ahmet Yozgatlıgil ile o gün tanışmıştık." diye konuştu.
Gökalp, gençleri heveslendirip beyin göçünü engellemek için bu tür çalışmaların yurt içinde yapılabilmesinin önemli olduğunu sözlerine ekledi.