Dünyanın en çok tartıştığı konulardan biri de hiç şüphesiz küresel enerji tüketimi ve bu konuda özellikle yenilenebilir enerji kullanımının nasıl daha yaygın bir hal alacağı… Türkiye de bu konuda uzun yıllardır çalışmalar yapan ve kendi ölçeğinde adımlar atan bir ülke.
Tabii burada genel konseptin dışına çıkıp, çok değerli ‘ilk adım’ projesi olan sistemlerden de bahsetmek mümkün. İstanbul Pendik Marina’ya kurulu ‘yüzer’ güneş enerjisi santrali (GES) de bunlardan biri.
[Pendik'teki marinaya kurulu yüzer GES ülkemizin enerji üretiminde yeni bir dönemin habericisi olabilir.]
Denizin içinde güneş panelleri
Projeyi hayata geçiren GTC Güneş Sanayii AŞ'nin Yönetim Kurulu Başkanı Ayşe Çiğdem Besen, yüzer GES’le ilgili sorularımızı yanıtladı.
Besen'in “yüzer bir güneş enerji santrali” olarak tanımladığı ünite denizin üzerinde kurulu 104 güneş panelinden oluşuyor. Güneş ışınlarının Pendik’teki yıllık ortalaması baz alındığında saatte 58 megavat
elektrik üretilebiliyor.
Dünya genelinde Fransız mühendisliği yaygın
Türkiye’de daha önce de deniz üzerine kurulu GES sistemleri olduğunu anımsatıp, bu ünitenin diğerlerinden ne farklı olduğunu merak ediyoruz. Ayşe Çiğdem Besen, ülkemizde yüzer GES sistemlerinin bugüne kadar maalesef başarılı bir uygulama olmadığını söylüyor.
Besen’e göre şu anda planlanan birkaç yeni uygulamalar var ama bunlar da Pendik’teki GES örneğinden farklı. Genelde
Çin ve Japonya’da çeşitli örnekleri olan sistemlerin birer benzeri düşünülmekte. O ülkelerin ünitelerinde Fransız mühendisliğinin ön planda olduğunu anlatıyor Besen.
Bu durumu biraz daha açmasını istediğimizde, “Yüksek yoğunluklu plastik materyalden oluşan yüzdürücülerin üzerine güneş paneli koyuyorlar. O platformların kalınlığı ince ve içleri boş. Çok hafif oldukları için batmıyorlar ancak çok oynaklar. Bu nedenle de rüzgara, dalgaya karşı dayanıklı değiller ve paneli yüksek açıda tutamadıkları için elektrik üretimleri az” diyor.
[GTC Güneş Sanayii AŞ şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Ayşe Çiğdem Besen. ]
Bu alandaki yerli ve milli ilk ürün
Besen anlattığı modelin suyun neredeyse 5 santimetre üzerine konulduğu için devamlı ıslak kaldığını, bu durumun panel ömrünü kısalttığını ve açısının da arazi şartlarına göre çok düşük kaldığını söylüyor.
Biz de Türk mühendislerin yaptığı sistemin diğerlerinden farkını soruyoruz:
“Öncelikle bu sistemin kendi alanında yerli ve milli ilk ürün olduğunu gururla söyleyebiliriz. Türk mühendislerin hayata geçirdiği sistemin en önemli farklarından biri panellerin konulduğu yüzer platformun yapısı. Biz, plastik yerine fiber yüzdürücüler kullandık. Tek parça halinde bir platform oluşturduk. Burada Türkiye’nin son 20 yılda hızla gelişen gemi yapım endüstrisinin deneyiminden yararlandık.
Birbirinden bağımsız fiber yüzdürücüler çelik konstrüksiyon ile bağlandı. Bu da deniz üzerinde çok daha sağlam, mümkün olduğu kadar rüzgar ve dalgadan etkilenmeyen bir yapı ortaya çıkardı. Ayrıca plastiğe göre daha kalın oldukları için suda yüzen bir madde tarafından delinme olasılığını çok düşürdük. Bir diğer nokta ise denizden yükseklik… Çelik konstrüksiyon ve fiber hatlar sayesinde su yüzeyinden en az 60 santimetre daha yukarıya yerleştirdik panelleri. Suya daha az maruz kalıyor ve haliyle ömrü daha uzun oluyor.”
Muadillerinden daha fazla enerji üretiyor
Ayşe Çiğdem Besen ile konuşurken güneş panellerinin yerleştirilme açısının son derece önemli olduğunu öğreniyoruz. Besen ilginç bir detay daha veriyor… Dünya genelinde kullanılan Fransız mühendisliğini temel alan sistemlerde suda 12 derecelik bir açı söz konusu. Ancak arazide paneller 25 derece açıyla konuluyor. Bu durumda sudaki enerji üretiminin araziye oranla çok daha düşük kalma sonucunu doğuruyor.
Ancak yerli ve milli yüzer GES ünitesinde bu sorun da HSB Marin ’Solardock’ firması ile GTC’nin 4 yıllık ortak AR-GE çalışmalarıyla çözülmüş. Yerli üretim sistemde paneller tıpkı arazide olduğu gibi 25 derece açıyla su üzerine konulabiliyor. Bu durum da haliyle Türkiye tarafından üretilen yüzer GES ünitesinin muadillerine göre daha fazla enerji üretmesini sağlıyor.
[Yüzer GES'ler çok farklı alanlarda kullanılabiliyor.]
Yüzer GES’ler nerelerde kullanılabilir?
Pendik’te gözümüzün önünde yüzer bir GES olunca en çok merak ettiğimiz konulardan biri de böyle bir ünitenin nerelerde kullanılabileceği... Aklımıza ilk gelen İstanbul’da uzun kıyılara sahip ilçelerin ya da Adalar’ın böyle bir enerji üretim tercihine yönelme ihtimali oluyor.
Ayşe Çiğdem Besen, Adalar’da bu sistemin kullanılabileceğini söylüyor. Ancak asıl dikkat çektiği nokta hidroelektrik santralleri… HES’lerin yıl boyunca sürekli çalışmadığını, su seviyesi azalınca üretimin durduğunu anımsatan Besen, “Eğer mevcut HES’e bir de GES eklerseniz o zaman yıl boyunca elektrik üretebilirsiniz. Aynı şekilde KKTC gibi ada kıyılarına dev adalardan oluşan bir yüzer GES sistemi kurarsanız, ihtiyacınız olan elektriği yine bu şekilde üretip, şebekeye verebilirsiniz” diyor.
Çok önemli bir ihracat kapısı
Peki Türkiye bu alanda kendini geliştirse süreç nerelere varabilir? Besen bu soruya yanıt vermeden önce, sadece montajı burada yapılan sistemlerin dahi ‘yerli ve milli’ sayılabildiği ve bu durumun sektördeki gelişimin önünde engel olduğu görüşünü paylaşıyor.
Bu teknolojinin ülkemize kazandıracakları konusunda da tekstil örneğinden yola çıkıyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Dünyada güneş enerjisi treni gidiyor… Biz bu trene atladık ama son vagonun en ucundan tutuyoruz. İthalatın önüne geçmemiz, tamamen yerliyi
teşvik etmemiz lazım. Örneğin bir güneş panelinin yerli olması için güneş hücresinin de Türkiye’de üretilmesi gerek. Hücre üretiminde yaklaşık 11 işlem var. Polisilikon kütük dışında tüm ayaklarını ülkemizde yapacaksınız ki o zaman ileriye dönük strateji çizebilesiniz.
Türkiye’de güneş hücresi üretmek bize ne kazandırır? Nitelikli eleman istihdamı kazandırır, ihracatta kıyasıya rekabet şansı kazandırır, çok değerli mühendislik bilgisi kazandırır. Ben burada her zaman tekstil örneğini vurguluyorum. O sektörde ilk yıllarda zor bir durumdaydık ama sonrasında çok hızlı bir şekilde adımlar attık. Bugün dünyada bu alanda söz sahibi duruma geldik.
Şimdi de güneş enerjisi teknolojisine yoğunlaşıp yerli üretim teşvik edilirse sadece Türkiye’yi güneşe boğmakla kalmayız, bütün ülkelere ihracat yapabilen çok önemli bir ekonomik güç de kazanmış oluruz.”