4 Şubat 2004’te 19 yaşında bir Harvard öğrencisi olan Amerikalı Mark Zuckerberg, bazı sınıf arkadaşlarıyla birlikte "Thefacebook" adında küçük bir web sitesi açtı. Bu orijinal site ziyaretçilerini "Thefacebook, insanları üniversitelerdeki sosyal ağlar aracılığıyla birbirine bağlayan çevrim içi bir rehber" ifadesiyle karşılıyordu.
Bunu da "okullarındaki kişileri aramaları, sınıflarında kimler olduğunu öğrenmeleri, arkadaşlarının da arkadaşlarına bakmaları ve sosyal ağlarının görselleştirmesini görmelerini" sağlayacağını açıklayarak pekiştiriyordu.
Önceleri Harvard Üniversitesi kampüsüyle sınırlı olan bu hizmet hızla popülerlik kazandı ve zamanla başka okullara da sunuldu.
2004'ün sonunda, Thefacebook'un 1 milyondan fazla kayıtlı kullanıcısı vardı ve arkasındaki yeni kurulan şirket sadece Silikon Vadisi'ne taşınmakla kalmadı, aynı zamanda çevrim içi ödeme sistemi PayPal'ın kurucu ortağı Peter Thiel'dan 500 bin dolarlık yatırım aldı. 2005 yılında adını "Facebook" olarak değiştirdikten sonra sosyal ağ, 2006 yılının sonbaharında halka açıldı ve şirket tarihindeki en dikkat çekici büyüme hikayelerinden biri de böylece başladı.
Sosyal medya platformu 3 yıl içinde, sisteme 350 milyon kullanıcı ekledi. 2012’nin yazında, aylık 1 milyar aktif kullanıcıya ulaşan türünün ilk çevrim içi hizmeti oldu.
Büyüdükçe büyüdü
Facebook, kullanıcı gizliliğinin uygunsuz kullanımı konusundaki tartışmalara rağmen büyümeye devam ediyor. 2020'nin üçüncü çeyreğinde aylık aktif kullanıcı tabanını şaşırtıcı şekilde 2 milyar 740 milyona çıkardı.
Facebook’un Messenger adlı bir çevrim içi sohbet uygulaması da var. Şirket ayrıca fotoğraf, video ve anlık hikayelerin paylaşılabildiği popüler sosyal medya platformu Instagram’ı 2012, son günlerde eleştirilerin hedefindeki mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ı 2014’te satın aldı.
3 Kasım seçimlerini kazanarak ABD Başkanı olan Joe Biden’ın dijital kampanya ekibi bile sosyal medya sitesi Twitter'ın gerçek hayatı yansıtmadığını düşündüklerini, buradan ziyade Facebook'a yöneldiklerini söyledi.
Tabii tüm bu hedefler gerçekleşirken şirket birçok kriz yaşadı. Az evvel bahsi geçen kullanıcı gizliliğiyle ilgili kısmı hatırlatmakta fayda var.
Veri skandalı patlak verdi: Zuckerberg özür diledi
2014 yılında Facebook'taki 85 milyon kullanıcının verilerinin usulsüz şekilde toplanmaya başlanıp kullanıldığı, bunu takip eden birkaç yıl içinde ortaya çıktı. Bilgilerin Londra merkezli Cambridge Analytica adlı veri analiz şirketiyle paylaşıldığı, şirketin de önceki ABD Başkanı Donald Trump ile ilişkisi olduğu ve Trump’ın seçildiği 2016 başkanlık seçimleri ve seçmen tercihlerini etkilediği iddiaları havada uçuştu. Veri skandalıyla ilgili 2018’de ABD Kongresinde ifade veren şirketin kurucusu ve üst yöneticisi Mark Zuckerberg, senatörler karşısındaki konuşmasına özür dileyerek başladı.
"Bu araçların zarar verme amaçlı da kullanılabilmesine engel olmak için yeterince çaba göstermediğimiz açık. Bu yalan haber, seçimlere dış müdahale, nefret söylemi ve program geliştiricileri ile veri gizliliği için de geçerli. Bu çok büyük bir hataydı, benim hatamdı, özür dilerim. Facebook'u ben başlattım, ben işlettim ve burada olanlardan ben sorumluyum."
Tarihe geçen konuşma: Dün gece hangi otelde kaldınız?
O oturumdaki gizlilik tartışması da tarihe geçecekti. Senatör Whip Durbin, Zuckerberg’e "Sayın Zuckerberg, dün gece kaldığınız otelin adını bizimle paylaşır mısınız?" diye sormuş, Facebook yöneticisi gülümseyerek "Hayır" yanıtını vermişti. Senatör Durbin, Zuckerberg'e önceki hafta kimlerle mesajlaştığını da sordu. Facebook kurucusu soruyu yanıtlamak istemeyince Senatör Whid Durbin, "Sanırım her şey bundan ibaret, gizlilik hakkınız" ifadelerini kullanacaktı.
Gizlilikten ağzı yandı ancak bu kez WhatsApp ile gündemde
Evet, sosyal medyadaki hemen her tartışma gizlilikten ibaret. Son günlerde Türkiye’de yaşanan WhatsApp gerilimi de buna bir örnek. Yenilediği gizlilik sözleşmesinin kabul edilmesini dayatan uygulama, kullanıcı verilerini Facebook ile paylaşacağını belirtiyordu. Tepkiler ve peş peşe milyonlarca kullanıcının uygulamayı kaldırmasıyla tarihi uzatarak "kısmen" geri adım atsa da kararında değişiklik yok. Aslında WhatsApp'ın Facebook'la bilgi paylaşımı 2016'dan beri süren bir durum. Yeni sözleşme ise kullanıcıya bunu reddetme hakkı tanımıyor. Yani veri gizliliğinden başı dertten kurtulmayan Facebook şirketi, ısrarla tavrını sürdürüyor.
Sağlık krizindeki sınavda da kaldı
Her ne kadar bununla mücadele ettiğini ortaya koymaya çalışsa da nefret suçu ve satın almalarına karşılık getirilen "şeffaf olmadığı" ve "tekelleşmeye döndüğü" gibi suçlamalarla da uğraşan Facebook, yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınında da pek iyi bir sınav veremedi.
ABD seçimleriyle patlak veren kriz ve 6 Ocak Kongre baskınının ardından eski ABD Başkanı Donald Trump’ın paylaşımlarını önce uyarı ekleyerek yayınlayan veya silen sonra da hesabını askıya alan şirketin aynı hassasiyeti her konuda gösterdiğini söyleyebilmek güç.
COVID-19 pandemisinde sahte bilgiler yayıldı
Örneğin Facebook'ta sağlıkla ilgili yanlış bilgiler yayıldığını gösteren birçok çalışma var. Bu raporlardan birinde, şirketin salgın sırasında insanları güvende tutmak ve bilgilendirmede başarısız olduğu ve aşı karşıtı toplulukların, komplo teorilerinin ve sahte sağlık yöntemlerinin platformda yaygınlaştığı belirtiliyor.
Geçen yıl paylaşılan bu belgeye göre, yanlış veya yanıltıcı sağlık unsurları 2019’da Facebook'ta tahminen 3,8 milyar kez görüntülendi ve COVID-19 pandemisi sırasında zirveye ulaştı. Araştırma, yanlış veya yanıltıcı sağlık hikayeleri yaydığı bilinen 82 web sitesine odaklanıyordu. 2020'nin nisan ayında 460 milyon kez görüntülenme söz konusu. Şirketin bu rapora cevabı, "Attığımız adımları yansıtmıyor" oldu.
Üstelik konu 80’den fazla internet sitesiyle sınırlı değil. Sayfalar, gruplar ve bireysel profiller de buna eklenebilir.
Daha net anlaşılabilmesi için bir de şu örneği vermek mümkün: Sağlıkla ilgili yanlış bilgiler yayan web sitelerindeki içerik, 2019’da önde gelen sağlık kuruluşlarınınkinden yaklaşık 4 kat daha fazla tahmini görüntülemeye sahip oldu.
Aynı durum pandemi döneminde yani 2020’nin ilk aylarında da devam etti. 10 yanlış bilgilendirme yapan internet sitesindeki içerik geçen mart ayında 124 milyondan fazla görüntülenirken, ilk 10 resmi sağlık kuruluşu için sayı 55 milyon. Nisan ayında bu konudaki sahte içerikler zirveye ulaştı. En kötü 10 sahte web sitesi 296 milyon, resmi olanlar ise sadece 71 milyon ziyaret aldı. Sadece bu karşılaştırma dahi platformda sahte haber yayılımının boyutuyla ilgili fikir veriyor.
Peki veriler nasıl korunabilir?
Akıllı telefon ve sosyal medya platformlarında tam bir korumadan söz etmek imkansız olsa da alınabilecek birkaç basit önlem var.
Akıllı telefon marketlerinden indirdiğimiz mobil uygulamalara dikkat ederek işe başlayabiliriz. Bir de varsa Facebook hesabımız ya da e-posta oturumumuzla giriş isteyen uygulamalara mesafeli durmak önemli. Bunların çoğu değil hemen hemen hepsi kapsamlı izin yetkileriyle kullanıcı verilerini ele geçirmek için hayata geçirilmiş durumda.
Facebook hesaplarında izin verilen uygulamaları gözden geçirmek de bir önlem.
Ayrıca sosyal medyadaki reklamlar için reklam engelleyici kullanılabilir.