Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) desteğiyle yürütülen "Mogan ve Eymir Göllerinin Paleoklimatolojik ve Kökensel İncelemesi" adlı proje kapsamında yapılan çalışmalar, göllerin 8 bin yıl öncesine dayandığını ortaya çıkardı.
İklim değişimleri etkisi araştırıldı
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öncülüğünde, bazı üniversitelerin ve kamu kurumlarının desteğiyle 8 bilim insanından oluşan ekip tarafından yürütülen proje ile, Mogan ve Eymir göllerinin bölgedeki iklim değişimlerine etkisi, iklim değişimlerinden nasıl etkilendiği araştırıldı.
Araştırma ekibinde yer alan Osmangazi Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Ocakoğlu, proje kapsamında Mogan Gölü'ndeki sondaj çalışmasının tamamlandığını belirtti.
Çamurlar incelendi ve tarihlendirme yapıldı
Sondaj çalışmaları ve elde edilen çamurların incelenmesi ve tarihlendirilmesiyle Mogan ve Eymir göllerinin oluşumlarının binlerce yıl öncesine dayandığını ortaya koyduklarını söyleyen Prof. Dr. Faruk Ocakoğlu, şunları anlattı:
"Yaptığımız sondaj çalışmaları ve elde edilen çamurların incelenmesi ve tarihlendirilmesi bize her iki gölün de neolitik dönemin sonlarına doğru, yani bundan 8 bin yıl önce oluştuğunu gösteriyor. Günümüzden yaklaşık 8 bin yıl kadar önce kuzeye doğru akan bir akarsuyun yandan gelen kollarla boğulması neticesinde önce Mogan Gölü oluşuyor. Bundan 5, 6 yüzyıl sonra da benzer bir şey Eymir Gölü'nün yanı ODTÜ fidanlığının orada gerçekleşiyor ve o zaman da Eymir Gölü oluşuyor."
"Bölgede bitki örtüsünün değişmesi küresel ısınmaya işaret"
Küresel ısınmanın etkisinin başladığı dönemde göllerin etrafındaki bitki örtüsünün de değiştiğini vurgulayan Prof. Dr. Ocakoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Gölün ortasında yaptığımız bir sondajda ise 120 santimetre bir çamur katmanı elde ettik. Bu çamur katmanını tarihlendirdiğimizde ise yaklaşık 1400'lü yıllara, yani İstanbul'un fethinden hemen önceye tekabül ettiğini görüyoruz. Bu çamur katmandan elde ettiğimiz örneklerin polen ve diatom analizlerini yaptık. Bu analizler bize şunu gösterdi; 1800'lü yıllardan önce bu iki gölün çevresi yüzde 60 oranında ağaç örtü ile kaplı iken bundan 60 yıl sonra ise ağaç örtüsünün önemli ölçüde azaldığı ve ot örtüsünün büyük ölçüde arttığını görüyoruz. Düşüncemiz o ki bu bitki örtüsünün değişimi bölgede küresel ısınmanın başladığına işarettir."
Mogan Gölü 1910 ve 1938'de kurumuş
Proje sorumlularından Devlet Su İşleri 5'inci Bölge Müdürlüğü'nde görevli Doç. Dr. Ahmet Apaydın ise resmi kayıtlarda Mogan Gölü'nün 1910 ve 1938 yılında iki kez kuruduğuna işaret etti.
"İki göl için ilginç olan konu şu; Eymir Gölü'nde 1957'lerde bir regülatör yapılarak kapakları kapatılmak suretiyle hem taşkınlara hem de kurumaya karşı bir önlem alınıyor. Daha sonra da 1971'de bir kuraklık oluyor. Mogan Gölü'nde su seviyesi çok düşüyor oraya da bir regülatör yapılarak, onun da önünü kapatmak suretiyle her iki gölü de kontrol altına alınacak bir sistem düşünülüyor ve 1974'te bir regülatör yapılıyor. Ama 1971 ve 1974 arası çok kurak bir dönem Mogan'daki su seviyesi düşmeye devam ediyor ve yaz döneminde ilk müdahale yapılarak kapaklar kapatılıyor. O tarihten bu yana yağışın az olduğu dönemde kapatılıyor. Yağışın arttığı dönemlerde ise yine su seviyesi kontrol edilerek doğal akışına bırakılıyor."
"Müdahale edilmezse Mogan yine kuruyacak"
Müdahale edilmemesi halinde Mogan Gölü'nün 1910, 1938 ve 1974 yıllarında olduğu gibi kuruyacağını vurgulayan Doç. Dr. Apaydın, şunları söyledi:
"1850'lerden sonra küresel ısınmanın da etkisiyle göllerde kurumanın daha da sıklaştığını, kuruma, tekrar oluşma şeklinde daha sık aralıklarla olduğunu görüyoruz. Son yüzyılda daha çok kuruduğunu görüyoruz. Bundan sonra da sıcaklığın artması ve yağışların miktar olarak azalması, en önemlisi de yıl içinde hızlı yağan ama çok uzun dönemde hiç yağmayan periyotların olduğu bir süreç küresel ısınmanın bu coğrafyadaki göstergesidir.
Bu bize şunu gösteriyor; bu iki gölün sığ olması sebebiyle geçmişe oranla çok daha sık bir şekilde kuruyacağını ve tekrar dolacağını gösteriyor. Yani göl her kuruduğunda içindeki ekosistemin yok olacağını ve yeniden kendi şartlarını oluşturmaya çalışacağını biliyoruz. Eğer son 50 yılda göllere müdahale edilmeseydi göllerin kuruyacağını biliyoruz. Bundan sonraki süreçte de bu şekilde müdahale edilmesinde fayda var. Doğal göllere müdahale bilim insanlarının çok arzu etmediği bir şeydir ama gerek taşkın yönüyle, gerek kuruma riskine karşın kontrollü bir şekilde uzaktan izleme sisteminin kurulmasında da fayda görüyoruz."
Kaynak: AA