ABD ve Çin arasında diplomatik, ekonomik ve askeri ilişkilerin güllük gülistanlık olmadığı ve dünya üzerinde pek çok noktada bu iki ülkenin birbiriyle mücadele içinde olduğu sır değil…
Geçtiğimiz günlerde Çin’den gelen bir haber her ne kadar teknoloji ve casusluk temelli gibi görünse de Washington-Pekin hattındaki yeni bir ekonomik savaşın da işaret fişeklerinden biri oldu. Habere göre Çin yönetimi, ABD’nin ürettiği Tesla markalı araçlardaki kamera ve sensörlerin ‘bilgi aktarımı’ için kullanılabileceği endişesiyle bu otomobillerin askeri tesislerine girmesini yasakladı.
Araç içi kameralar kayıt alıyor
Peki gerçekten de bir otomobilin bilgi aktarması daha geniş bir ifadeyle ‘casusluk’ yapması ne kadar mümkün? Bu soruyu teknoloji araştırmacısı Erdi Özüağ’a sorduğumuzda ilk dikkat çektiği konu araçlardaki kameralar oluyor.
Bugün pek çok araçta çeşitli amaçlar için kameraların bulunduğunu anlatan Özüağ’ın üzerinde durduğu ilk kullanım şekli araç içi kameralar… Bu kameraların kayıt da aldığını anımsatan Özüağ, bu uygulamaların bazı ülkelerde yasal zorunluluk olduğunu anlatıyor ve “Çünkü olası bir kazanın daha iyi yorumlanabilmesi adına bu görüntülerden istifade ediliyor, sigorta veya kasko şirketi ona göre devreye giriyor” görüşünü paylaşıyor.
Otomobildeki kamera ve sensörler ‘olağan şüpheli’
Erdi Özüağ araç içi kameralardan yola çıkarak Çin’in kararını ilgilendiren asıl konuya geliyor… “Çin’in sorun ettiği durum araç içi kameralar değil” diyen Özüağ, yeni nesil otomobillerdeki kamera ve sensörlere işaret ediyor.
Bu araçların sahip olduğu otonom sürüş sistemlerinin hem çalışması hem de geliştirilmesi için söz konusu kamera ve sensörlerin kullanıldığına değinen Özüağ, “Sadece bu da değil… Örneğin Tesla'nın, ‘Bekçi Modu’ adını verdiği bir özellik var. Bu özellik aktif edildiğinde aracın kamera sistemi, aynı evlerde kullanılan güvenlik sistemleri gibi etrafını izliyor. Olası bir tehdit ya da hırsızlık girişiminde hem araç sahibine bilgi yolluyor, hem de araçta farklı özellikleri devreye alarak örneğin alarm çalarak veya müzik sistemini en yüksek seste çalıştırarak farkındalık oluşturmaya çalışıyor” bilgisini veriyor.
Tesla’nın elinde çok ciddi sürüş bilgisi var
Sistemi biraz daha iyi anlamaya çalışıyoruz ve Erdi Özüağ’dan bu araçlardaki sensör ve kameralarla ilgili süreci detaylandırmasını istiyoruz:
“Veri toplamaya yönelik özellikler gönüllülük esası, bekçi modu ise kullanıcının isteğine göre açılıp kullanılan özellikler. Veri toplama söz konusu olduğu zaman aracın otonom sürüş esnasında elde ettiği veriler, Mothership adı verilen merkezi sunucuya gidiyor ve burada analiz edilerek sistem geliştiriliyor. Sonrasında yeni özellikler ortaya çıkıyor ve yazılım güncellemesi ile araç sahiplerine yollanıyor.
Tesla'nın elinde bugün 3 milyar kilometre civarında sürüş bilgisi olduğu tahmin ediliyor. Üstelik araç satışları arttıkça toplanan veri miktarı da artıyor. Elon Musk sunucuya gelen bilgilerin gizlilik esasıyla sadece otonom sürüş sistemini geliştirmek için kullanıldığını, herhangi bir ülkede aksinin ispatlanması halinde kapatacağını ifade etse de durum biraz daha karışık olabilir. Teknik olarak Çin’in yaklaşımına benzer bir hassasiyet yürütülebilir çünkü araçlarda hem veri toplamaya hem de internet bağlantısı kurmaya müsait donanımlar var.”
Casusluk görünümlü ekonomik savaş
Erdi Özüağ bu noktada olayın daha farklı bir noktasına dikkat çekiyor. Söz konusu gelişmelerin arka kapısının ‘Huawei-Tesla üzerinden Çin-ABD çekişmesi’ bahçesine açılabileceğini vurgulayan Özüağ, bu tezini şöyle şekillendiriyor:
“Elon Musk ısrarla Tesla’dan gelen bilgilerin kullanılmadığını söylüyor. Benzer açıklamalar Huawei tarafından da yapılmasına karşın ABD kanadı yaptırımlar konusunda geri adım atmıyor. Bilgi casusluğu yapıldığı iddiasıyla hem kendi ülkesinde hem de NATO'daki müttefiklerinin iletişim altyapısında Huawei teknolojileri kullanmamasını talep ediyor.
Çok sayıda kameraya sahip olan bağlantılı araçların sayısı her geçen gün artıyor, teknik düzeyde ulusal düzeyde bilgi güvenliği bu alanlarda da göz önünde bulundurulmalı ancak yaşanan bu gelişmede baskın olan taraf, iki ülke arasındaki ticaret savaşı ve ona bağlı gelişmeler diye düşünüyorum.
Çünkü bugün dünyanın en büyük elektrikli otomobil pazarı Çin ve bu alandaki dönüşüm hızlı ilerliyor. Tesla'ya bakıldığı zaman geçen yıl Çin'de 100 binden fazla araç satmış. Ekonomik olarak sadece ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşını değil, Çin'deki iç pazar oyuncularını da dikkate almak gerekiyor. Bugün geleneksel otomobil markaları dışında ABD'de Apple, Çin'de de Huawei ve Xiaomi gibi tüketici elektroniği markalarının elektrikli ve akıllı otomobil planları olduğu biliniyor.”
Türkiye benzer bir adım atmalı mı?
Sensörler, kameralar, binlerce kilometre uzaktaki merkezlere akan bilgiler… Tüm bunları alt alta koyunca haliyle Türkiye’deki durumu da merak ediyor ve ‘Ne yapmalıyız?’ sorusunu yöneltiyoruz.
“Yeni petrol, bilgi” söylemini hatırlatıyor Özüağ ve gelinen noktada araçların da hem anlık konum takibi ile coğrafi veri, hem de kameralar üzerinden görsel veri sağlaması nedeniyle bilgilerin toplandığı yerlerden biri olacağı uyarısında bulunuyor.
Erdi Özüağ, Ankara’nın son yıllarda yürütmüş olduğu stratejik bir yaklaşım olduğunu anımsatarak, “Bu yaklaşım ‘Türkiye'nin verisi, Türkiye'de kalsın’ temelinde ilerliyor. Her ne kadar çoğunlukla ticari bakış açısıyla olsa bile, bugün AB ülkelerininde de buna benzer söylemleri kullanmaya başladığını görüyoruz. Dolayısıyla, ulusal güvenlik çerçevesinde değerlendirilen ürün gruplarında hassasiyet geliştirilebilir. Uluslararası çerçevede ise yeni organizasyonlar kurulabilir veya mevcutların kapsamlı genişletilebilir” önerisini paylaşıyor.
Araçların hack’lenmesi ciddi sorunlar yaratabilir
EuroNCAP adı verilen, pek çoğumuzun çarpışma testleri ile bildiği, araçların güvenlik sistemlerini derecelendiren organizasyonu hatırlatan Özüağ, buna benzer bir yapılanmanın çok daha geniş katılımlı bir organizasyonla araçların veri güvenliği üzerine kurgulanabileceği fikrini paylaşıyor.
“Güvenlikten kastım sadece bilgi casusluğu değil aynı zamanda internete bağlı olan bu araçların uzaktan erişimle hack’lenme ihtimali” diyen Özüağ, “Teknolojik gelişimlerden korkarak ya da yasaklayarak bir yere varılamaz. Ancak nasıl çalıştığını bilmeli, arka taraftaki teknik süreçlere hakim olmalıyız çünkü insan bildiğinden değil, bilmediğinden, görmediğinden endişe duymalı” cümleleriyle gelecek dönemde nasıl bir yol haritası izlenmesi gerektiğine dair düşüncelerini paylaşıyor.