İstanbul Üniversitesi (İÜ), İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ve Kızılay Genel Müdürlüğü araştırmacıları tarafından ortak yürütülecek projenin araştırma ekibinde; İÜ İktisat Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Toprak, Prof. Dr. Mehmet Emin Köktaş, Prof. Dr. Ömer Demir, Prof. Dr. Yüksel Bayraktar, Dr. Gazi Alataş ve Dr. Hakan Dulkadiroğlu bulunuyor.
Prof. Dr. Metin Toprak'ın yürüttüğü, afet, kriz ve salgınlarda toplumun cevap verme kapasitesini geliştirmeyi amaçlayan "Sosyal Ağların Sürdürülebilirliğinin Geliştirilmesi Projesi" başlıklı Ar-Ge çalışması, TÜBİTAK 1001-ARDEB Programı COVID-19 Özel Proje Çağrısı kapsamında destek kazandı.
"Toplumsal sorunlara STK'lar yoluyla etkin ve hızlı çözüm tartışılıyor"
Soruları yanıtlayan Prof. Dr. Toprak, projenin geliştirilmesinde salgın, afet ve krizlerde özel sektör dahil sivil toplum bileşeninin, toplumsal temel ihtiyaçların devlet kurumları dışında kendi oluşturduğu inisiyatiflerle çözme kabiliyetini geliştirme yaklaşımının başlıca motivasyon olduğunu belirtti.
Toprak, devletin ve özel sektörün öncelikleri ve ana ilgi alanlarının dışında kalan toplumsal sorunlara ancak STK'lar yoluyla etkin ve hızlı çözüm bulunabileceğinin tartışıldığını aktardı.
Projenin, 3 alanda STK'ların toplumsal karar alma ve uygulama süreçlerine katılımını hızlandırmayı hedeflediğine işaret eden Toprak, bu alanları şu şekilde sıraladı:
"Metropollerde ikamet eden hemşehri topluluklarının sorun çözme ve sosyal ağ kapasitelerini geliştirerek, salgın, afet ve kriz dönemlerinde sürdürülebilir toplum için üçüncü sektörün proaktif rol almasını sağlamak. Toplumsal hayatın olağan seyrettiği durumlarda, üçüncü sektörün sosyal koruma kalkanı içindeki rolünü ve kapasitesini geliştirerek devlet ve piyasa mekanizmaları, çözemediği için ortada kalan toplumsal sorunların çözümünde aktif rol almasını sağlamak. Sosyal koruma kalkanı çerçevesinde kamu, özel ve üçüncü sektör iş birliğine ilişkin yönetişim modelini geliştirmek ve güçlendirmek."
Prof. Dr. Toprak, projeyle kriz, afet ve salgın durumlarında sivil toplum örgütlerinin, özel sektörün ve kamunun yanı sıra çözüm ortağı olarak faaliyetlere aktif katılımının sürdürülebilir kılınmasını amaçladıklarını ifade etti.
Projenin araştırma evreni İstanbul'daki hemşehri dernek ve vakıfları
Projenin İstanbul'daki hemşehri dernek ve vakıflarda uygulanacağını dile getiren Toprak, "Kriz, salgın ve afet dönemlerinde bunların sorunlara yerinde, hızlı müdahaleleri nasıl sağlanabilir, kapasiteleri nasıl geliştirilebilir, geleneksel dernekleşmenin ve vakıflaşmanın ötesinde bu tür bir fonksiyon güncellemesi, kendilerini yenilemeleri, daha bir üst seviyeye geçerek toplumsal sorunlara taraf olarak müdahale etmeleri nasıl mümkün olabilir, bunun modelini geliştirmeyi hedefliyoruz." dedi.
İstanbul'da hemşehri dernek ve vakıflarının faaliyetlerinin ve etkilerinin güçlendirilmesi gerektiğine dikkati çeken Toprak, şu bilgileri verdi:
"İstanbul'da ikamet eden nüfusun sadece yüzde 14,6'sının kütüğü burada. Sivas, Kars, Kastamonu, Ordu, Giresun ve Tokat sırasıyla İstanbul'a en fazla göç veren iller. Projede araştırma örneklemi için İstanbul'a en fazla göç veren illerin il, ilçe ve köy bazında dernekleri seçilecek. Hemşehri STK'ları amaçları, faaliyet alanı ve hedef kitlelerine göre sınıflandırılarak kütüğün kayıtlı olduğu il, ilçe ve mahalle/köy bazında STK'lar belirlenecek. Örneklemde, İstanbul'a en çok göç veren üç coğrafi bölgeden üçer ile ait il, ilçe ve mahalle bazında STK'lar seçilecek. Göç veren il bakımından il, ilçe ve köy/mahalle bazında; ikamet edilen ilçenin büyüklüğü bakımından ise il, ilçe ve köy dernekleri bazında analizler yapılacak."
"Salgın, afet ve krizlerde STK'ların fonksiyonları tespit edilecek"
Prof. Dr. Metin Toprak, proje kapsamında STK'ların faaliyet alanları, hedef kitleleri ve faaliyetlerinin inceleneceğini kaydederek, "Hemşehri STK'larının fiziki ve mali altyapı imkanları ile insan kaynağı altyapısı bakımından değerlendirilmesi, potansiyel ve kapasitelerinin tespiti, salgın, afet ve krizlerde bu STK'lardan beklenen fonksiyonların mevcut imkanlarla ne düzeyde karşılanabileceği, geliştirilmesi gereken boyutların neler olduğu tespit edilecek bir yönetişim modeli geliştirilecek." ifadesini kullandı.
Türkiye'de sivil toplum örgütlenmesinde Avrupa Birliği'nin belirleyici rol oynadığını belirten Toprak, şöyle devam etti:
"Sivil toplum kapasite ve kamu-STK işbirliğinin güçlendirilmesi, sivil toplum diyaloğu, yasal çerçevenin iyileştirilmesi, sivil toplumu güçlendirmeye yönelik kamu projelerine STK'ların katılımı, üniversitelerin, kamu ve özel sektördeki eğitimli profesyonellerin STK karar alma, uygulama ve gözden geçirme süreçlerine katılımı, üniversitelerin yönetişim modeline STK'ların dahil edilmesi, proje sonucu geliştirilen modelin göç veren yerleşim yerlerine yayılımı, STK-kamu kesimi-özel sektör-üniversite-medya diyaloğu inisiyatifinin modellenmesi bu projenin beklenen kazanımları olacaktır."
"Devlet, özel sektör ve üçüncü sektör üçlü sacayağı oluşturulacak"
Prof. Dr. Toprak, projeden elde edilmesi beklenen çıktı ve etkileri şu şekilde sıraladı:
"Devlet-özel sektör-üçüncü sektör üçlü sacayağını oluşturan gönüllü sektörün salgın, afet ve kriz durumlarında toplumsal sorunlara cevap verme kapasitesi ve eğilimi tespit edilmiş olacak. Salgın, afet ve kriz durumlarında ortaya çıkan toplumsal sorunların çözümünde, üçüncü sektörün asli unsur olarak hangi yasal ve kurumsal çerçevede müdahil olacağına ilişkin bir yol haritası geliştirilmiş olacak. Salgın, afet ve kriz dönemlerinde ortaya çıkan sorunları çözümde, devlet, özel sektör ve üçüncü sektörün iş birliği ve koordinasyon içinde sorunlara cevap vermede sinerji yaratmaları mümkün olacak. Üçüncü sektörün imkan ve kabiliyet sahibi olması için normal zamanlarda bu imkan ve kabiliyetinin inşa edilmesi ve işletilmesi gerekir. Dolayısıyla normal zamanlarda amaç, kapsam ve faaliyetleri itibariyle üçüncü sektörün dönüşümü için prototip bir model geliştirilecek. Salgın, afet ve krizlerde özel sektör ve üçüncü sektörün müdahaleye orkestra katılımı sayesinde devletin üzerindeki müdahale yükü azalacak. Orta ve uzun vadede hem normal zamanlarda hem salgın, afet ve krizlerin olduğu olağanüstü durumlarda toplumun sürdürülebilirliği artacak."
"Sivil toplum, devletin ve özel sektörün öncülüğüne ihtiyaç duyuyor"
İstanbul'daki hemşehri dernek ve vakıflarının daha çok cenaze, düğün, yardım, sünnet şölenleri, ramazan iftarları, istihdam gibi faaliyetlerde bulunduğunu, bunların anlamlı olmakla birlikte yetersiz kaldığını ifade eden Toprak, şu değerlendirmede bulundu:
"Türkiye'de 119 bin civarında dernek, 10 bin civarında da vakıf var. Vakıfların önemli bir kısmı ile derneklerin yüzde 24'ü İstanbul'da. Bunlar kriz ve salgın dönemlerinde toplum hayatına hangi alanlarda müdahale edebilirler? Derneklerin çoğu tabela olarak gözüküyor. Sadece senenin bazı periyotlarında faaliyette bulunuyorlar. Bunlara kapasitesi olan sivil toplum örgütleri gibi bakmak da çok mümkün değil. Kendi özellikleri, finansal ve idari sürdürülebilirlikleri bulunan sivil toplum örgütleri oluşturursak, bu devletin de özel sektörün de yükünü hafifletir ve toplumun kendi sorunlarına sahip çıkma kapasitesini geliştirir. Elazığ ve Malatya depremi, Van'daki çığ olayı, şimdi de bu COVID-19 salgını, bunlarda sivil toplumun özellikle kamu sektörü ve özel sektörle üçlü sacayağı olarak hala çok zayıf olduğunu, devletin ve özel sektörün öncülüğüne büyük ihtiyaç duyduğunu, kapasitesinin çok düşük olduğunu görüyoruz. Potansiyeli var ama bu potansiyeli kapasiteye dönüştürecek mekanizma, araçlar ve işlevlerle donatılmamış."