Cumhuriyet'in ilk yılları birçok alanda olduğu gibi sanayi alanında da imkansızlıklar ve yetersizlikler barındırıyordu. Buna rağmen, yerli üretim anlayışıyla milli sanayinin gelişimi adına girişimlerde bulunuldu.
Yeni sanayi dallarının kurulması, rekabetçi bir sanayinin oluşması, yabancılara yönelik kapitülasyonların kaldırılması, sanayinin teşvik edilmesi yönünde gelişmeler yaşandı. 1927 yılında çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanunu ile milli yatırımlar desteklendi.
"Beş Yıllık Sanayi Planı" doğrultusunda ham maddesi yurt içinde yer alan demir, kağıt, pamuk alanları desteklenirken, savunma sanayi alanında girişimlerde bulunuldu. Örneğin, Ankara'da bakım-onarım atölyesi açıldı. Haliç'te tamamı yerli sermayeden oluşan Türkiye'nin ilk özel sektör savunma sanayi fabrikası kuruldu. Türk Hava Kurumu tarafından Ankara'da uçak fabrikası açıldı.
Ancak, 1923 tarihinden itibaren başlayan milli atılımlar, İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla ve güçlü bir siyasi iradenin olmaması nedeniyle son buldu. Bu süreçte, çok sayıda teşebbüs başarısızlıkla sonuçlandı. 1941'de kurulan THK Uçak Fabrikası 9 yıllık faaliyetinin sonunda iflasa sürüklendi.
Vecihi Hürkuş'un ürettiği uçağa sertifika verilmezken, uçuşları izinsiz olduğu için cezalandırıldı. Bir pilotaj hatası sonucu oluşan kaza gerekçe gösterilerek uçak siparişleri iptal edilen Nuri Demirağ'ın, uçak bombası üretirken soba üreticisi haline gelmek zorunda bırakılan Şakir Zümre'nin kaderi de farklı olmadı.
Savunma sanayii dönemi
1960 yılında başlayan planlı kalkınma dönemiyle sanayileşmeye verilen önemle OSB'lerin kurulması ve Anadolu'ya yayılması hedeflendi ve ilk OSB 1962'de Bursa'da kuruldu. Türkiye'de 2002'de 192 OSB varken bu sayı bugün 389'a çıktı.
1974'teki Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle Türkiye'ye karşı uygulanan ambargo ile ulusal savunma sanayisinin önemi tekrar kavrandı. Bu alanda geçirilen hazırlık süreci sonrası 1985'te Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığının (SSB) temellerini oluşturan Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (SaGeB) kuruldu.
1985-2004 dönemi Türk savunma sanayisi açısından endüstrinin kuruluş dönemi olarak kabul edildi. Bu dönemde altyapı yatırımlarının ardından yetişmiş insan gücü ve teknoloji açığını kapatmak amacıyla Türk savunma sanayisi şirketleri alt yüklenici olarak montajla başlayıp, lisans altı üretim ve çok uluslu projelere ortaklık gibi yöntemlerle kısa sürede büyük gelişme kaydetti.
Türkiye, bu gelişimi sağlamak için dünyanın en büyük savunma sanayi ithalatçılarından biri olmak durumunu avantaja çevirerek ithalat yapacağı şirketlere "yerli katkı mecburiyeti" getirdi, gelişen Türk savunma sanayisi için devamlılık sağlayan bir iş hacmi ve teknoloji transferi sağladı.
Daha sonra Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV) oluşturuldu. Vakfın bünyesi içerisinde ilk aşamada kurulan ASELSAN, HAVELSAN, TUSAŞ (TAİ-TEİ), İŞBİR, ASPİLSAN ve 1988 yılında kurulacak ROKETSAN ile Türk savunma sanayisinin sürükleyici gücü haline geldi.
ABD merkezli dünyanın en prestijli savunma sanayi listesi kabul edilen "Defense News Top 100"deki Türk şirketi sayısı 4'e yükseldi. Bu şirketler arasında ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN ve Askeri Fabrika ve Tersane İşletme AŞ (ASFAT) yer aldı.
Savunma sanayisinde dünyanın öncü ülkeleri arasında yer alan Türkiye, çağın savaş paradigmalarını değiştiren İHA ve SİHA'larını birçok ülkeye ihraç eder hale geldi.
Donanmasını TCG Anadolu ile güçlendiren Türkiye, Hürkuş'u, Atak'ı, Anka'yı geliştiriyor, Bayraktar TB2, Akıncı, Kızılema ve Kaan ile dost ve müttefik ülkelerine güven sağlamaya devam ediyor.
Türkiye'nin, 60 yıllık rüyası, ülkenin yerli ve milli otomobili Togg da milletin hizmetine sunulurken, aracın bütün dünya ülkelerine ihraç edilmesi planlanıyor.
Milli Teknoloji Hamlesi dönemi
Teknolojik yetkinliklerini üst seviyelere çıkarmak, "Tam Bağımsız Türkiye" hedefi açısından hayati önem taşırken, bu noktada, başarılı bir kalkınmanın anahtarının kritik teknoloji ve ürünleri milli imkanlarla tasarlamak, geliştirmek ve üretim kabiliyetlerini en yüksek seviyeye taşımaktan geçtiği fark edildi.
Geride bırakılan 20 yılda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde birçok alanda büyük atılımlar gerçekleştirilirken, kritik teknolojilerde "Tam Bağımsız Türkiye" anlayışıyla, "Milli Teknoloji Hamlesi" vizyonu ortaya konuldu.
"Milli Teknoloji Hamlesi" ile ileri teknoloji ürünlerinin yerli imkanlarla üretimi, Türkiye'nin kalkınma yolculuğunda bir sıçrama oluşturmak, sanayi ve teknoloji alanlarının bütüncül bir yaklaşımla ele alınması ve topyekün bir seferberlik ruhuyla milli özgüvenin harekete geçirilmesi hedeflendi.
Ülkenin küresel rekabet gücünü artıracak, ekonomik ve teknolojik bağımsızlığı temin edecek ve kritik teknolojilerde atılım yapacak politikaların bir bütün olarak uygulanmasına karar verildi.
Savunma sanayisinde kaydedilen başarının, sanayinin diğer sektörlerine de rol model olacak nitelikte yayılması, dijitalleşen dünyada, pazar olan değil yüksek teknoloji ve katma değer üreten öncü Türkiye için "2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi" hazırlandı.
Uzay yolculuğu başladı
TEKNOFEST, Milli Teknoloji Hamlesi, Sanayi ve Teknoloji Stratejisi ve Deneyap atölyeleriyle daha fazla görünür hale gelen Türk sanayisinin üretim ve gelişim süreci yeni bir eşiğe geldi.
TEKNOFEST'ler organizasyonlarıyla savunma sanayisindeki atılımlar vatandaşlara ve dünya kamuoyuna yakından tanıtılmaya başlandı. "Bir çocuk gelsin bir uçağa dokunsun" sloganıyla çıkılan yolda, savunma ve uzay sanayisinin ihtiyacını karşılayacak nitelikli insan gücünün oluşturulması sağlandı.
Araştıran, geliştiren ve üreten gençlik için 81 şehirdeki 125 Deneyap teknoloji atölyesinde 11 yaşından itibaren özel yetenekli gençler tespit edilerek bilimle teknolojiyle buluşturuluyor.
İnsansı yapay zeka, gelişmiş sesli sistemler, uç yapay zeka, dijital gerçeklik, 5G, otonom araçlar, akıllı ev ve şehirler yeni teknolojik dönüşümün birer parçası olarak öne çıktı.
Uzay alanında da önemli ülkelerden biri olmak adına gayret gösteren Türkiye, "uzaydaki gözü" ilk yerli ve milli yüksek çözünürlüklü yer gözlem uydusu İMECE ile uzaydan görüntü alma ihtiyacını gidermeye başladı.
Çağın gereklerine uygun hareket etmeye çalışan ülke, paradigma değişimlerini yakalarken, Türkiye'nin küresel bir üretim üssü haline dönüştürme hedefiyle ilerleyişi sürüyor.
Milli Uzay Programı kapsamında ilk Türk uzay yolcusunu 2024 yılında uzaya göndermeye hazırlanan Türkiye, Ay Misyonu çerçevesinde Ay'a kendi geliştirdiği ve ürettiği uzay aracıyla erişmeyi hedefliyor.
İhracatta da rekorlar geldi
Yatırımıyla üretimiyle, istihdamıyla, ihracatıyla Türkiye'nin kalkınmasının lokomotifi olan Türk sanayisinin geçen yıl gerçekleştirilen 254 milyar dolarlık rekor ihracatının yüzde 95'i imalat sanayisi alanında yaşandı.
Bununla birlikte, savunma ve havacılık ihracatı 2002'de sadece 248 milyon dolarken 2022'de 4,5 milyar dolar düzeyine erişti. 2023'te ise Türkiye'nin savunma ve havacılık ihracatının 6 milyar doları aşması bekleniyor.
İnşa edilen AR-GE ve inovasyon ekosistemiyle Türkiye bugün beyaz eşya, ticari araç, güneş paneli ve çimento üretiminde Avrupa'da 1'inci sırada bulunuyor.
Gelecek teknoloji üretim planları
Türkiye, 100 yılın sonunda, karada Arktik dahil ayak basılmadık yer bırakmazken, uzayda da faaliyet gösteren ülkeler arasına girdi.
Otomotiv başta olmak üzere, coğrafi konumu itibarıyla çeşitli stratejik sektörlerin de üretiminin yapıldığı bir ülke haline gelen Türkiye, bu alanda çeşitliğini artırmak üzere ülkelerle işbirliğini geliştirmeye devam ediyor.
Türkiye'yi yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı politikalarla geliştirip kalkındırma sürecinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı da kritik teknolojilerde bağımsızlık, ileri teknoloji ihracatını hedeflenen düzeylere çıkarabilmek, katma değerli üretimi daha yaygın hale getirebilmek ve mutlaka nitelikli istihdam politikalarını hayata geçirmek üzere çalışmalarını sürdürüyor.
Gelecek dönemde 5G teknolojilerinden uçan akıllı mobilite sistemlerine, yüksek hızlı trenden bataryaya, güneş enerjisinden rüzgar türbinlerine, biyoteknolojik ilaçlardan akıllı tıbbi cihazlara, endüstriyel robotlardan teknolojik gıdaya, finansal teknolojilerden yeni nesil uydu teknolojilerine kadar, birçok alanda büyük atılımlar gerçekleştirilmesi planlanıyor.