Konya Selçuk Üniversitesi'nde (SÜ) laboratuvar ortamında temin edilen ve halk arasında "yeşil et sineği" olarak bilinen lucilia sericatanın larvaları, geç iyileşen yaraların tedavisinde kullanılıyor.
Laboratuvarda üretilen ve yara tedavisinde kullanımına başlanan 1'inci dönem yeşil et sineği larvaları, Türkiye'deki ihtiyaç duyan tüm hastanelere de gönderilecek.
"1700'lü yıllarda keşfedildiği biliniyor"
Projeyi hayata geçiren SÜ Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Uslu, Sağlık Bakanlığı'nın onayıyla, Türkiye'de halk arasında yeşil et sineği olarak bilinen lucilia sericatanın steril larvalarını kendi laboratuvarlarında üretmeye başladıklarını söyledi.
Üretilen larvaları ilk olarak üniversitenin Tıp Fakültesi'ne gelen hastalar üzerinde uygulanmaya başlandığını belirten Prof. Dr. Uslu, şu bilgileri verdi:
"Doktorlar tarafından 1700'lü yıllarda keşfedildiği bilinen lucillia sericatanın larvalarıyla yapılan tedavi yöntemi antibiyotik ilaçların üretilmesiyle uygulamasına son verildi. Daha sonra insan vücudu antibiyotiklere direnç geliştirince tekrardan bu larvalar ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail, Avusturya başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde yara tedavisinde kullanılmaya başlandı. Biz bu larvaları, Veterinerlik Fakültesinde kurduğumuz laboratuvarda, gerekli olan ısı, nem ve hava şartlarının sağlanmasıyla steril bir ortamda üretiyoruz. Bu şekilde yeşil et sineklerinin biyolojik üremesi ve larva alımı gerçekleştiriliyor."
Daha çok diyabet hastalarının yaraları için kullanılıyor
Prof. Dr. Uğur Uslu, projenin uygulanmasına Sağlık Bakanlığı tarafından, geleneksel ve alternatif tamamlayıcı tıp olarak 2014 yılında uygulanmasına onay verildiğini, buradan hareketle üniversite bünyesinde kurulan laboratuvarda ürettikleri larvaları Türkiye'deki diğer hastanelere göndereceklerini anlattı.
Larva tedavisinde önceliğin diyabetli hastalar olduğunu anlatan Uğur Uslu, "Bilindiği gibi ülkemizde diyabet hastası çok fazla insan bulunuyor. Bu hastalarımızın yaraları geç iyileştiği için ilk başta bu hastaların tedavisinde, daha sonra birinci ve ikinci derece yanıklarda, yatalak hastaların vücudunda oluşan yaraların tedavisinde ve bası yaralarında kullanımına başladık" dedi.
"Yaranın santimetrekaresine 7-8 larva konuluyor"
Üretilen larvaların tedavideki rolünün, canlı dokuya zarar vermeden ölü dokuyu yemesi, ardından da bakterileri ortadan kaldırarak yaranın sterilizasyonunu sağlamak olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Uslu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tedaviye gelen hastanın iyileşmesi için yaranın santimetrekaresine 7-8 larva konuluyor. Daha sonra bu yaranın üzerine pansuman yapılarak tedavi süreci başlatılıyor. Yara iyileşinceye kadar bu işlem devam ediyor. Bu işlem haftada iki defa uygulanıyor. Özellikle 48 saat veya 72 saat süren uygulamalarda 2-3 uygulama sonunda yara iyileşmektedir. Antibiyotiğe gerek kalmıyor. Bu yöntemin, larvaların doğal, kolay, pratik uygulanabilir olması, hastaya hemşirelik hizmetinin gerek kalmaması, hastanın hastanede yatmasına gerek olmayışı ve ucuz olması gibi birçok avantajı var."
Prof. Dr. Uğur Uslu, larva tedavisinden hastaların çekinmemesi gerektiğini ve hiçbir yan etkisinin bulunmadığını, uygulanan hastaların sadece yüzde 3'lük bir kısmının ön yargıdan dolayı psikolojik olarak tercih etmediklerini söyledi.
Kaynak: AA