Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Arif Ergin, Denizlerde Bütünleşik Kirlilik İzleme İşi Projesi ile Karadeniz, Akdeniz, Marmara ve Ege Denizi ile boğazlarda meydana gelen kirlilik ve bunun canlılar üzerindeki etkilerinin incelendiğini ve denizlerin biyolojik kalite durumunun izlendiğini bildirdi.
Prof. Dr. Ergin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM), Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü tarafından yürütülen Denizlerde Bütünleşik Kirlilik İzleme İşi Projesi'ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'de deniz izleme çalışmalarının 1980'li yıllara dayandığını belirten Ergin, yakın geçmişte başlayan bütünleşik izleme faaliyetleri ile alışılagelmiş kirlilik izleme çalışmalarına daha farklı bir yaklaşım getirilmeye çalışıldığını söyledi.
Yeni yaklaşımın, AB Deniz Stratejisi Çerçeve Direktifi ve Su Çerçeve Direktifi hedefleriyle uyumlu, iyi çevresel/ekolojik durum hedeflerinin tanımlanmasını, takibini ve bunlara ulaşmak için alınacak yönetimsel kararların ölçülebilmesini sağlayacağına işaret eden Ergin, bu kapsamda TÜBİTAK-MAM ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun (TAEK) dahil olduğu 11 araştırma kurumu ve üniversiteden konusunda uzman 106 bilim insanının yürüttüğü, Denizlerde Bütünleşik Kirlilik İzleme İşi Projesi'nin önemine işaret etti.
"Boğazlarda meydana gelen kirlilik ve bunun canlılar üzerindeki etkilerinin incelendi"
Ergin, proje ile Karadeniz, Akdeniz, Marmara ve Ege Denizi ile boğazlarda meydana gelen kirlilik ve bunun canlılar üzerindeki etkilerinin incelendiğini ve denizlerin biyolojik kalite durumunun izlendiğini anlattı. Böylece ulusal deniz ve kıyı yönetimi politikaları ve stratejilerinin belirlenmesine yönelik veri oluşturulmasının hedeflendiğini dile getiren Ergin, araştırma sonucunda elde edilen bulguların değerlendirilmesi, kirlenmiş veya riskli noktalar için alınacak tedbirlerin yasal düzenleme ve eylem planlarına dahil edilebilmesinin amaçlandığının altını çizdi.
Denizleri kirleten karasal kaynakların baskı ve etkilerinin tespiti, kirli ve temiz kıyı bölgelerinden alınan deniz suyu, deniz canlısı ve deniz tabanı örneklerinde metal ve organik kirleticilerin değişikliklerinin izlenmesi ve bu alanların değerlendirilmesiyle, denizlerin kimyasal ve ekolojik durumları hakkında ayrıntılı raporlar hazırlandığını anlatan Ergin, bu çerçevede AB Su Çerçeve Direktifi, AB Deniz Stratejisi Çerçeve Direktifi, Türkiye'nin taraf olduğu bölgesel deniz anlaşmaları ve ulusal mevzuata uygun olarak yılda 2 kez, 272 istasyonda fiziksel, kimyasal ve biyolojik izleme çalışmaları gerçekleştirildiğini ifade etti.
Ergin, deniz izleme faaliyetlerinden elde edilen sonuçlarını, daha geniş kitlelerle paylaşmak, çalışmaları destekleyebilecek diğer bilimsel bulgu ve önerilerle ulusal düzeyde bir platform oluşturmak istediklerine değinerek, şunları kaydetti:
"Denizlerde Bütünleşik Kirlilik İzleme İşi Projesi kapsamında kıyı deniz suları için ekosistem yaklaşımlı yönetim prensibi uygulamalarını destekleyecek gerekli bilgi ve uygulama araçlarının oluşturulmasını hedefledik. Bu çerçevede tüm deniz ve boğazlarda, ötrofikasyon (suda besin maddesi miktarının aşırı artması sonucu oluşan kirlilik), biyoçeşitlilik, hidrografik (suyun kaldırma kuvveti ile sulu kaplama filminin üç boyutlu objelere sıvanmasını sağlayan çalışma sistemi) değişimler ve etkileri, kirleticiler, deniz çöpleri ve deniz izleme politikaları başlıkları altında izleme ve değerlendirmeler yaptık." AA