Sosyal medyada politika, sağlık, bilim başta olmak üzere hemen hemen her konuda dezenformasyon mesajlarına rastlamak mümkün. Bu mesajlar çoğu zaman doğru olandan daha hızlı yayılıp daha çok insana ulaşıyor. Hatta bu mesajların yanlış olduğu ortaya çıksa bile etkisi devam edebiliyor. Çünkü insanlar kendilerini şaşırtan, korkutan, endişeye düşüren mesajları daha çok yayma eğiliminde ve dezenformasyon en çok insanların duygularını harekete geçiren mesajlarda yer alıyor.
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Mehmet Büyükafşar ile bir mesajdan ne zaman şüphe edilmesi gerektiğini, bilgiyi doğrulamak için neler yapılabileceğini konuştuk.
Mesajın hangi amaçla yayıldığı önemli
Yanlış bilgiyi kasıtlı olarak yaymakla, doğruluğuna inanarak yayılmasına vesile olmak arasında fark var. Yanlış bilginin zarar verme amacıyla üretilmesi ve dağıtılmasına dezenformasyon denirken kasıt olmadan paylaşılmasına mezenformasyon deniyor.
Büyükafşar, “Mezenformasyonun yayılımında şöyle bir nokta var: Biz başkalarına fayda sağlamak için paylaşıyoruz, öyle zannediyoruz” diye açıklıyor.
Bir mesajdan ne zaman şüphe edilir?
Dezenformasyon amacı taşıyan mesajı tespit etmek her zaman kolay değil. Çünkü mesajlar mecranın özelliklerine göre şekillendiriliyor, oldukça gerçek görünüyor ve bazen de yakın çevremizden geliyor. Büyükafşar da dezenformasyon mesajının nasıl ayırt edilebileceğini şöyle anlatıyor:
“İlk olarak bizim duygularımızı harekete geçiriyorsa… Yani böyle bir araştırma var mesela 146 bin tweet üzerinde, Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, olumsuzluk içeren ve şaşırtıcı mesajlar yayan içerikler daha çok paylaşılıyor. Bunun yanında doğru bilginin paylaşılması daha yavaş oluyor. Dolayısıyla bizim duygularımızı harekete geçiren, yani öfkelendiğimiz, bizi kızdıran ya da korkutan mesajlar noktasında şüpheci davranmalıyız.”
İlk adım: Frenlemek
Bir mesaj şüphe uyandırdığında bilgiyi doğrulamak için herkesin kullanabileceği basit yöntemler var. Onların ilki frene basmak.
Büyükafşar bu mesajların duygularımıza seslendiğini hatırlatıp “Nedir frenlemek? Duygularımızı frenlemek... Yani paylaşmak noktasında frene basmak gerekiyor. Hemen paylaşmamak gerekiyor mesajı. Mesela yorum yazarak da aslında biz onun görünürlüğünü artırıyoruz” diye anlatıyor.
İkinci adım: Kaynağın güvenilirliğini sorgulamak
Sosyal medyadaki her mesajı tek tek sorgulamak pek mümkün değil. Bunun yerine mesajın geldiği kaynağın güvenilirliğini sorgulamak öneriliyor. Büyükafşar, bir kaynağa güvenmek için ‘Kaynak daha önce yanıltıcı bir içerik paylaşmış mı? Güvenilir kaynaklar tarafından takip ediliyor mu?’ gibi soruların sorulabileceğini söylüyor.
Üçüncü adım: Mesajı sorgulamak
Kaynağın güvenilirliği konusunda bir kanıya varılamadıysa mesajı kontrol etmek gerekiyor.
Büyükafşar, “Bu noktada yer ve zaman önemli bir kıstas, buralara bakabiliriz” diyor. Yani mesajın daha önce yayınlanıp yayınlanmadığı, nerelerde paylaşıldığı, haber doğrulama platformlarında incelenip incelenmediği gibi noktalar önem arz ediyor.
Dördüncü adım: Dikkatlice düzeltmek
İlk üç adımı uygulamak sonuç vermediyse ve mesaj sizi hala şüphelendiriyorsa bu noktada mesajı ‘dikkatlice düzeltmek’ gerekiyor. Büyükafşar, orijinal gönderinin altına yorum yapmamak konusunda uyarıp şöyle anlatıyor: “Sahte bilginin altına ‘Bu bilgi yanlıştır, sakın buna inanmayın, kimseye göndermeyin’ dediğiniz zaman bile bu mesajın görünürlüğünü, paylaşımını artırmış oluyorsunuz. Aslında dezenformasyon kampanyasına destek vermiş oluyorsunuz bilmeden. Bu noktada mesajın ekran görüntüsünü alıp uyarıcı işaretlerde bulunabilirsiniz. Büyük bir kırmızı çarpı işareti bu noktada iyi bir araç olabilir. Ekran görüntüsünü aldınız, büyük bir kırmızı çizgiyle birlikte ‘Bu bilgi yanlıştır’ diyerek servis ettiniz sosyal medyadaki çevrenize.”
Son adım: Hiçbir şey yapmamak
Dört adımın da uygulanamadığı bir durumdaysanız son çare hiçbir şey yapmamak.
Büyükafşar, “Bunların hiçbirini yapamıyorsak, hiçbir şey yapmayarak da yanlış bilgi salınımının önüne geçebiliriz. Yani gönderiye yorum yapmayarak, bağlantılarına tıklamayarak, bizden istediği o tepkiyi vermeyerek” diyor.
Çözümün üç aktörü
Dezenformasyon kampanyaları bir savaş sırasında da karşımıza çıkabiliyor, sağlık konusunda da… Büyükafşar, bu mesajların yayılmasını azaltmak adına 3 aktörlü bir süreçten bahsediyor: Yasal düzenlemeler, sosyal medya platformlarının alacağı önlemler ve en önemlisi kullanıcılar.
“Aslında işin en önemli kısmı kullanıcılar. Yani medya okuryazarlığını geliştirmek. Biraz meselenin farkında olmak lazım; her mesaja inanmamak lazım. Kimden geliyorsa gelsin mesaj mutlaka şüpheci davranmak, eleştirel, sorgulayıcı davranmak gerekiyor.”
Kurgu: Naz İrem Üstündağ