Uzay her zaman bilinmezliklerle dolu olmasının yanı sıra gelişen teknolojiyle beraber küresel güçlerin rekabetinde en önemli unsurlardan biri oldu. Zaman içinde uzay teknolojileri konusunda adımlar atmaya başlayan Türkiye, önümüzdeki yıl yeni bir gözlem uydusunu yörüngeye oturtabilmek için çalışmalarına devam ediyor.
Türkiye’nin gözlem uydusu yolculuğunda geçtiğimiz günlerde kritik bir süreç daha tamamlandı ve İmece ismi verilen gözlem uydusu modelinin son montajı tamamlandı. Model üzerinde yapılacak testlerin tamamlanmasının ardından bir ileri aşamaya geçilecek ve uzaya gönderilecek uydunun çalışmalarına başlanacak.
Peki, yerli ve milli imkanlarla üretilen bir gözlem uydusu neden önemli? Hem askeri hem de sivil ihtiyaçlar için kullanılacak İmece ülkemize neler kazandıracak?
“2007 yılında yerli Göktürk 2 projesinin sözleşmesini imzaladık. 2009’da ise ithal Göktürk 1’in imzaları atıldı. Programa göre, adlarından da anlaşılacağı üzere, önce Göktürk 1 daha sonra da Göktürk 2 göreve başlayacaktı.
İsrail’in isteğini Türkiye kabul etmedi
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. O dönemde İsrail ile yaşanan sıkıntılar sonucunda Göktürk 1 projesi oldukça gecikti. İsrail, ‘Türk uydusu İsrail’in üzerinden görüntü almasın’ talebiyle Göktürk 1’in yüklenicileri İtalyan ve Fransız firmalara baskı yaptı. Türkiye de doğal olarak böyle bir talebin kabul edilmeyeceğini bildirdi ve süreç Asya ülkesinden yeni bir yüksek çözünürlüklü kamera temini yapılıncaya kadar uzadı. Sonuçta 2012’de atılması planlanan Göktürk 1 uydusu da ancak 2016 yılında uzaya gönderilebildi.
Göktürk 2 uydusu ise yerlilik oranı daha yüksek olduğu için herhangi bir engelle karşılaşmadı ve daha önce yani 2012’de uzaya gönderildi.
Türkiye, savunma sanayiinin hemen her alanında bu acı tecrübeleri yaşayan bir ülke. O gün İsrail baskı yaptı, yarın başka bir ülke farklı taleplerde bulunabilir ve bunlar milli çıkarlarımızla örtüşmeyebilir. Bu nedenle yerlilik oranın yüksek olmasının, yazılımların milli olmasının önemini görüyoruz. İmece’de de bu bilgiler ve tecrübelerden yola çıkarak planlamalar yapıldı ve adımlar buna göre atıldı.”
Daha gelişmiş ve daha fazla sayıda uydu demek, Türkiye’nin daha kısa sürede daha fazla noktadan görüntü alabilmesi demek. Daha fazla görüntü de daha ileri istihbarat anlamına geliyor ki bu da özellikle TSK başta olmak üzere tüm güvenlik güçlerimiz için çok önemli bir ihtiyacın giderilmesi anlamına geliyor.
Uyduların sivil açıdan da önemli faydaları oluyor. Örneğin o yıl tarım arazilerindeki ekinlerin durumu dahi bu yolla takip edilerek, ilgili kurumların buna göre aksiyon alması sağlanabiliyor.
Türkiye 2021'de İmece'nin hizmete başlaması sonrası kısa bir süre içinde eskiyen uydularının yerine ilk elektrooptik yenileme uydusunu uzaya göndermeyi hedefliyor."
2025'te ilk 'SAR uydusu’ geliyor
Turan Oğuz, mevcut elektrooptik kameralı uyduların zorlu hava koşullarında görüntü alamadığına işaret ederek, “Türkiye’nin uydu programındaki bir diğer hedefi de 2025 yılında yörüngeye yerleştirilmesi planlanan 'Göktürk 3 Keşif Gözetleme SAR Uydu Sistemi' olarak görülüyor. Uydudaki Sentetik Açıklıklı Radar (SAR) faydalı yükü ile gece ve gündüz her hava şartında görüntü alınabilecek. Ülkemizin bu hedefini de başarıyla tamamlayacağına gönülden inanıyorum” dedi.