Takvimlere göre kış mevsimine çoktan girildi. Ancak sıcaklıklar hala çok düşük değil. Normal şartlarda kar olması beklenen pek çok bölge beyaz örtüye hasret. Arılar da bu mevsimsel değişimden olumsuz etkileniyor.
Düzce, Bartın, Adana, Ordu ya da Elazığ… Birçok ilden arı yetiştiricilerinin tedirginlik içinde olduğu haberleri geliyor. Çünkü şubat ayının ortalarına geldiğimiz bugünlerde arılar, kış uykusu olarak bilinen kış salkımına girmedi. Sıcak seyreden havanın etkisiyle kovan dışına çıkıyor, polen ve nektar arayışına geçiyorlar.
Kovan sahipleri endişe etmekte haklı zira arıların kış salkımına tutulmamaları beraberinde birçok sorunu getiriyor. Bunların neler olduğunu ve bizleri bekleyen riskleri Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi (DAGEM) Müdürü Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu ile konuştuk.
Arılar kışın sıcaktan nasıl etkileniyor?
Arılar doğada yaşamın sürmesi için kritik bir göreve sahip. Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu arıların sağladığı en büyük faydanın polinasyon yani tozlaşma olduğunu söyleyerek söze başlıyor.
“Bitkilerin tozlaşması dolayısıyla sebzelerin, meyvelerin olgunlaşması, oluşması, döllenmesi hatta kalitesinin ve veriminin artması için özellikle bal arılarına ihtiyaç var” diyen Kekeçoğlu, tozlaşmanın insan varlığı için anlamını şöyle anlatıyor:
Doğada bir yaşam piramidi var. Bu yaşam piramidinin en altında bitkiler yer alıyor. Bitkilerle beslenen otobur hayvanlar ve o hayvanlarla beslenen en tepede de insanlar var. Dolayısıyla bu besin zincirinde devamlılık olması, bir süreklilik olması gerekiyor. Bal arılarının doğadaki en önemli görevi bitkilerin tozlaşması. Tozlaşma olmaz ve bitkiler olmazsa hayvanlar olmayacak, dolayısıyla hem hayvanlar hem bitkiler olmadığı zaman da insanlar olmayacak. Yani arıların olmadığı bir senaryoda bizi aslında bir yok oluş bekliyor.
Peki arılar kışın nasıl bir yaşam düzenine geçer? Bu düzen nasıl bozuldu? Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu anlatıyor:
Kovanın dışındaki sıcaklık 13-14 santigrat derecenin altına düştüğü zaman arı, kovan içerisinde kış salkımı dediğimiz duruma geçiyor. Toplumda bu kış uykusu gibi de nitelendiriliyor.
Nasıl insanlar soğuk bir ortamda üşüdüğü zaman bir araya gelip birbirlerini ısıtmaya çalışırlarsa arılar da kovan içinde bir araya gelerek kış salkımı yapıyor. Özellikle ana arıyı da ortaya alarak, orada sıcak tutmaya çalışıyorlar. Aynı zamanda da daha az besin tüketerek kışı geçirmeye çalışıyorlar.
“Arılar bu yıl kış salkımını bozdu”
Ancak sorun şu ki bu kış arılar için sıcak geçiyor. Bu durum da arılarda kış mevsiminin henüz gelmediği gibi bir algı oluşturuyor. Doç. Dr. Kekeçoğlu, yurdun büyük kesiminde arıların kış salkımına tutulmadığını ifade ediyor:
Arılar kış gelmedi diyor. Dışarıdan da nektar, polen geliyor, yiyecek geliyor. Ben dışarıya çıkayım, nektar getireyim ve yavru atayım diyor. Bu yavruyu beslemek için de polen ihtiyacı, gıda ihtiyacı duyuyor. Bunu toplamaya çıkıyor. Şu anda kış salkımını bozmuş oldu arı.
Üniversitemizde 100’ün üzerinde kovanımız var. Şu an üç farklı polen tipi geliyor. Bu ne demektir? Arı yavru da atıyor demektir. Yani bu yavruya bakmak için polen topluyor demektir.
“Mart ayında soğuk bastırırsa arılar için büyük risk”
Şubat ayında hava sıcaklıkları çok sert değil. Ancak arıcıların kaygısı mart ayında birden aşırı soğukların bastırması:
Mart ayını çok sert bekliyoruz. İşte orada ipin ucu kaçıyor. Çünkü mart çok soğuk geçerse arı tekrar kış salkımına girmek isteyecek. Yani nektar, polen toplamayı bırakıp, kış gelmiş gibi davranacak ve kış salkımı oluşturacak. O zaman içerideki yavruyu kim, neyle besleyecek?
Dolayısıyla eğer bu sıcaklar devam ederken aniden kış gelirse, bu durumda polen getiremeyecek, nektar toplamaya çıkamayacak, tekrar kış salkımına girmeye çalışacak. Bu hem fazlasıyla içerideki stokun tüketimi hem de yavruya bakamaması demek, yavruya bakamayınca da yavru kaybı ve arı ölümleriyle sonuçlanması demek.
Arıcılar ne yapmalı?
Olası arı kayıpları beraberinde koloni kayıplarını da getirir. “Türkiye arıcılıkta dünyada ikinci sırada” diyor Kekeçoğlu ve bu durumun bal üretimini doğrudan düşürecek bir faktör olduğunu vurguluyor. “Arı ölümleri nedeniyle bitkisel üretimde zayıflama olur. Bitkisel üretimde zayıflama olunca bu sefer mutfaklara giren ürün ya pahalı olacak ya da ürün bulanamayacak” sözleriyle arı kayıplarının neden olacağı domino etkisine dikkati çekiyor.
Doç. Dr. Kekeçoğlu, bu noktada arıcıların dikkatli olması gerektiği görüşünde. “Arıcının çok bilinçli davranması ve durumu kontrol altına alması gerekiyor” diyor. Neler yapılabileceğini ise şöyle aktarıyor:
Koloni bakım ve yönetimi çok önemli. Burada iyi gözlemleme yapmaları gerekiyor. Havalar iyi giderken, eğer gerekiyorsa, yeterince balı veya poleni içerisinde yoksa kovanları kontrol edip, kontrollü olarak polen ikamesi içeren yemler veya protein katkılı yemlerle bir besleme yapılması gerekiyor.
İklim değişiklikleri nedeniyle istenmeyen zararlılar da oluşuyor. İstenmeyen zararlılardan kastım; herkesin bildiği bir varroa zararlısı var. Arıları hasta eden bit gibi bir zararlı. Oluşan zararlıları iyi gözlemlemezlerse yine hastalıklarla da karşı karşıya kalabiliriz.
Ayrıca, ana arı kovanda var mı yok mu bunu kontrol etmeleri önemli bir faktör. Son olarak da lütfen çok fazla yabancı ırkları ülkemize getirmeyelim. Kendi yerli ırklarımızla çalışalım. Çünkü yerli ırklarımız o yöreye adapte olabilen ırklar.