Plastik... Doğaya ve insan sağlığına zararı artık herkes tarafından bilinen plastiğe karşı dünyada artık bir bakış açısı geliştirdi. Ama gündelik yaşamda defalarca plastikle karşılaşıyoruz. Özellikle de gıda ambalajlarında... Doğada çözülmesi yüzlerce yıl alsa da hayatımızda yeri çok fazla. Peki ambalajları açtığımızda ambalajın kendi kendine yok olması mümkün mü? Biyobozunurla mümkün. Biyoplastikler doğaya zarar vermeden, toprakta ya da denizde aylar içersinde çözünebiliyor. Türk mühendisler de atık sular üzerinde yaptıkları çalışmalardan biyobozunur elde etmeyi başardı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı kısa süre önce “Biyobozunur atıklar” için ayrı biriktirme ekipmanı yerleştirilmesi; site, apartman ve villa tipi müstakil konutlarda geri kazanılabilir atıklar için ayrı ekipman bulundurulmasını zorunlu kıldı. Peki biyobozunur nedir? Atık sulardan biyobozunur nasıl elde edildi? TÜBİTAK destekli projenin yaratıcılarından Genetik Mühendisi Hakan Sevgili ile konuştuk.
Biyobozunur, biyolojik olarak kendi varlığını en düşük seviyeye kadar indirgeyebilen, bunu yaparken de doğaya zarar vermeyen maddelere verilen genel isim. Biyobozunur plastikler tamamen doğal kaynaklardan elde ediliyor. Doğada çözünürken de su ya da karbondioksit şeklinde ayrışabiliyor hatta gübre olarak kullanılabiliyorlar. Çevreye dostu çalışmalar yapan Mühendis Hakan Sevgili de, Türkiye'deki atık sulardan elde edilebilen biyoplastiği şöyle anlattı:
"Dedik ki, doğaya daha yararlı, daha faydalı neler üretebiliriz. Plastiklerin doğaya verdiği zarara şahit olduktan sonra biyoboznur, biyo plastikleri üretmeye başladık. Türkiye'de organik atıklardan elde edilebilen ilk atıklardan bir tanesi olacak... Biz atık suları kullanıyoruz. Bu daha önce ortay atılmamış bir teoriydi. Atık sular üzerinden elde edeceğimiz bakterileri açığa çıkartacağız ve döngüsel ekonomiye katacağız. Türkiye bu maddeyi dışarıdan ithalatla elde ediyor. Biz tamamen Türkiye'de olan atıklardan ortaya çıkarıyoruz. Organik atıklarımız Türkiye'den, bakterilerimiz Türkiye'den ve ortaya yerli ve milli hammadde ortaya çıkartıyoruz."
Pandemide bile maskelerimiz denizlerde yüzüyor. Ancak maskeler çözündüğü zaman mikroplastik üretiyor. Hakan Sevgili, biyobozunurların herhangi bir şekilde denizle buluştuğu zaman besin şeklinde çözünmeye başladığını anlatıyor:
"Balık yediğinizde mikroplastik varlığına şahit oluyorsunuz. Yeni doğan çocuklarda mikroplastik varlığından söz edebiliyoruz. Bizim maddemizin oluşturduğu biyoplastik herhangi bir katkı maddesi içermediği için mikroplastiğe ayrışmıyor. Tamamen kendi kendine çözünüyor. Ürünlerin raf ömrünü uzatabilecek özellikleri var. Çöpe attığınız zaman da kendi içerisinde, toprakta,denizde kısa sürede zaten çözünüyor. Biriktirildiği yerde yok oluyor. Geri dönüşüme gerek kalmadan toprakta bile 6 ayda yok olacağını ön görüyoruz. Ayrıca plastiği yakarak karbondikoksit oluşturmak yerine, biyoplastiği tarım sektöründe kullanabilirsiniz."
Peki hangi sektörlerde kullanılabilir?
Biyobozunurun kullanım alanı otomotivden sağlık sektörüne uzanıyor. Yapay organ yapımında önemli bir yapı taşını oluşturuyor.
"İlk başta gıda ambalajlarında kullanacağız. Otomotiv, elektrik sanayisinde kullanmaya elverişli olacak. İleride sağlık sektöründe de elverişli hale geleceğiz. Yapı organ iskeleleri yapılabiliyor yani kök hücreler üzerine ekerek organın oluşturulması sağlanabiliyor. Kırılmış bir kemik dokusunun yerine de bu maddeden kullanılabiliyor. Çünkü bu biyo uyumlu bir madde ve vücut için tehdit yaratmadan, bağışıklık cevabı almadan hareket edebiliyor. İşlevini tamamladıktan sonra da sindiriliyor. Şu an Asya ve Amerika'da Ar-Ge'si yapılıyor."
Biyobozunur iklim krizinin etkilerini en aza indirebilir
Plastik hayatımızda çok uzun süredir var ve süregelen ekonomik zincirde büyük bir yer kaplıyor. Uzmanlara göre plastiği yasaklayarak hayatımızdan çıkartmak mümkün değil. Ancak dönüştürerek çıkarmak mümkün.. Biyoboznurlar da işte buna en büyük fırsatı veriyor. Bugün artık asitli içecek firmaları dahi kutularını biyobozunurdan yapmaya başladı.
"Biyoplastikler 1990'lerde ortaya çıktı. Ancak o dönemki teknolojimizle bunları zenginleştiremiyorduk ya da plastik kadar efektif çözüm ortaya çıkartamıyorduk. Ama biyoteknoloji çağında bunları geliştirebiliyoruz. Toplumsal bir baskı da olduğu için firmalar buna yöneliyor. İklim krizinin etkilerini en aza getirebilecek yegane şey biyozbozunurlar."
Peki, plastik hayatımızdan tamamen ne zaman çıkabilir? Hakan Sevgili'ye son olarak bu soruyu yöneltiyoruz. Yanıt çok iç açıcı olmasa da, özellikle gelecek kuşaklar için atılacak adımların hızlanacağını umut ediyoruz.
"Şu anki gidişatta bebek adımlarıyla ilerliyoruz. Biyobozunur üreten şirketler yükselişe geçti ve yatırımlarını artırmaya başladı. Küresel çapta markaların da biyobozunura dönüş yaptığını var sayarsak, plastik hayatımızda 50 yıl daha kalacak gibi duruyor. Firmaların artık bir noktada plastikten vazgeçmesi lazım çünkü maalesef hala direnenler var. Ancak bu sürdürülebilir bir yapı değil."