Kafenin sahibi Tuğba Öztan hem sanatçı, hem işletmeci... Atıklardan yaptığı sanat eserlerini kendi kafesinde sergiliyor. Bu mekanı diğerlerinden ayıran şey, yastıklardan aydınlatmalara kadar her şeyin geri dönüşüm ürünü olması, plastik kullanılmaması....
Öztan müşterilerine plastik ambalajlı ürünleri servis etmiyor. "Beni en çok Avrupalı turistlerin plastik ısrarı şaşırtıyor" diyor.
"Müşterim su istediğinde plastik kullanmıyorum, tek kullanımlık plastiğe karşıyım demenin keyfini yaşıyorum. Bu cümleyi akşama kadar 20 kere kullanıyorum. İçmeyi reddedenler oluyor."
Tüketimin tarihini savaşla özdeşleştiriyor
Öztan aynı zamanda sanatçı. Eserlerini de atıkları geri dönüştürerek tasarlıyor. Savaşı ve tüketim kültürünü uygarlıkların "savaş başlıklarını" tasarlayarak eleştiriyor.
"Malzeme için çok uzak bir yere gitmeye gerek yok. Kendi kişisel çöplerimiz bile bir dönüşüm aracı" diyen Öztan başkalarının atıklarını da kullanıyor.
"Piknik yapanların, yürüyüş yapanların bir şekilde arkalarında bıraktıkları plastikler yürürken benim canımı yakıyor. Kayalara, dağlara tırmanıp plastik şişeler topladığımızı hatırlıyorum."
Sanat malzemesi olarak her tür ürünü kullandığını anlatıyor: "Enjeksiyonlar, serumlar, tansiyon aleti, değiştirmek zorunda kaldığım musluk borular, bozulmuş tansiyon aleti, pergel, plastik şişe... Ayrım yapmıyorum."
Plastik üretiminin durması her ne kadar imkansız görünse de, yeterince farkındalık oluşursa uzak bir ihtimal olmadığı inancında... Bunun için sanatçılara büyük bir görev düştüğünü söylüyor.
"Şu an birçok sanatçı bunun üstüne kafa yoruyor. Umarım hepsinin soluğu biraraya gelir ve küresel çapta bir farkındalık olur ve acil durum denilen frene bir an önce basılır."
Kurgu: Cihan Karaahmetoğlu