2022 yılının başında Geophysical Research Letters dergisinde açıklanan bir araştırma 6 kıtadan 99 kıyı kenti kapsıyor. Avrupa Uzay Ajansı'nca 2015-2020 yılları arasında çekilmiş uydu görüntülerini inceleyen ABD Rhode Island Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, kıyı kentlerin her yıl birkaç santim sular altında kaldığını gözlemledi. Buna göre Çin’in Tianjin kenti her yıl 5 santimetre ile en yüksek kayba uğrayan şehir. Tianjin'i, Pakistan’ın Karachi, Filipinler’in Manila kenti takip ediyor.
Sadece küresel ısınma değil. Çarpık yapılaşma ve büyük şehirlerdeki alt yapı eksikliği de su taşkınları ve sellerle gelen kayıplara yol açıyor. Öyle ki Endonezya başkent Cakarta'yı taşımaya hazırlanıyor. Başkenti taşıma kararına siyasi veya askeri nedenler değil, artan nüfus, iklim ve doğa şartları sebep oluyor.
Kuzey Kutbu'ndaki sıcaklıklar 4 kat daha hızlı artıyor
Diğer taraftan Kuzey Buz Denizi'ndeki buz tabakası rekor miktarlarda eriyor. Kuzey Kutbu'ndaki sıcaklıklar 4 kat daha hızlı artıyor. Buzullar araştırmalara göre son 18 yılda hacminin 3’te 1’ini kaybetti. Tüm buzulların erimesi halinde mevcut okyanus seviyelerinin 65 metre kadar yükseleceği öngörülüyor. Dünya' nın yüzde 44'ü kıyılarda yaşıyor. Dolayısıyla birçok ülke ve şehir sular altında kalabilir. Peki Türkiye nasıl etkilenecek? İklim Bilimci Prof. Dr. Barbaros Gönençgil'e sorduk.
Gönençgil, buzul döneminde kıyı çizgisinin bugünkünden 130 metre geride olduğunu anlatıyor:
"Biraz geriye gidersek, bugünü doğrudan belki ilgilendirmese bile, son buzul döneminde yaklaşık 20 bin 22 bin yıl önce tamamlanan bir dönemdir bu, deniz seviyeleri bugünküne göre 130 metre gerideydi. Kıyı çizgisi 130 metre daha gerideydi. Ege'de bugünkü birçok ada, ada değil Anadolu'ya bağlı bir parçaydı. Tabii bu zaman içersinde, buzulların erimesi ve su hacminin artmasıyla birlikte de, günümüzde bu noktaya geldi. Güncel olarak bakarsak da dünyanın farklı bölgelerinde bunların gözlemlenmesi söz konusu. Özellikle kutuplardaki buzulların erimesindeki süreçler yoğun nüfusu olan kıyı kentlerinin sular altında kalmasına ya da yükselen deniz seviyesinden etkilenmesine sebep olur."
Gönençgil, "Endonezya, Bangladeş, Hindistan, Güney Amerika, Çin, Güney Asya ve Doğu Avrupa'daki birçok ülke risk altında" diyor.
"Bir iki santimetrelik yükselim belki çok dikkati çekmiyor ama hassas verilerler ve uydularla yapılan ölçümler gösteriyor ki, ilerleyen yıllarda özellikle ada ülkelerinde, Pasifik'te, ciddi problemler ortaya çıkabilir. Türkiye'de Antalya, İstanbul'da 10 santimlik, 5 santimlik yükselim gözle görülür bir değişiklik getirmeyebilir ama bu tür adalarda çok büyük bir değişim anlamına geliyor. Çünkü çoğu deniz seviyesinden çok az yüksekte yerleşimler."
Hollanda risk altındaki ülkelerden
Denizden, kıyılardan toprak kazanarak yaşamaya adapte olan ülkeler var. Bunlardan biri, Hollanda... Hollanda çok fazla toprağı olmayan ama denizden setlerle bu şekilde toprak kazanmış bir ülke. Deniz seviyesine yakın, ortalama yükseltisi düşük, kanalları bol bu ülkede 300 metrelik yükselti dağ kabul ediliyor.
Ülkede denize kurulan setlerle kazanılan alanlarda çoğunlukla tarım yapılıyor. Zira bu tip alanları yerleşime açmak riskli olarak kabul ediliyor. Gönençgil Hollanda'nın deniz seviyesinin yükselmesi riskine karşı setleri güçlendirerek ve yükselterek önlem alma yolunu seçtiğini anlatıyor:
"Şu aşamada yapılabilecek tek şey, sadece mücadele anlamında, setler oluşturmak olabilir. Ama o da tabi nereye kadar, nasıl yatırım iyi bakmak lazım. Yerleşimleri kıyılardan çekmek pek söz konusu değil maalesef, çünkü giderek daha da fazla kıyı yerleşimleri, kıyı alanlarına yerleşmeye başladık. Onların geri çekilmeyeceğini düşünürsek, daha çok setlerle önlemini almak ilk akla gelecek çözüm ama şu aşamada geçici bir çözüm."
Türkiye nasıl etkilenir?
"Kıyılarda olduğu gibi, yüksek kesimlerde, ki bu Türkiye'yi de ilgilendiriyor, buzulların erimesiyle beraber birçok konu da gündeme geliyor. Kara veya buz suyuyla beslenen akarsuların rejimi değişiyor. Toprakların ve canlıların yaşam döngülerinde bir sıkıntı oluşturabiliyor. Dağlar dünyanın su kulesidir. Buzulun hemen altında daimi kar seviyeleri değişebiliyor. Bu değişiklik su tutma kapasitesiyle alakalı problemler doğurabilir."
Bir başka boyut da turizm alanları. Yüksek dağlarda yapılan kayak faaliyetleri, bazı ülkelerin gelir kalemlerinden. Türkiye de kayak turizmi potansiyeli açısından riskli bölgelerde bulunuyor.
"Kıyı bölgelerimiz ekstrem atmosferik koşulların etkisi altında. Karadeniz'deki fırtına ve aşırı yağışlarla bunu yaşıyoruz. Su baskınlarında bu konunun da konuşulması gerekiyor. Atmosfer daha fazla nem tutulmasıyla birlikte, daha fazla yağışa yol açıyor. Bu yağışlar kıyı bölgelerinde akarsuların ağızlarında bloklanmaya yol açarak, taşkınlara da yol açabiliyor."
Bu insanoğlunun denge kurma mücadelesi. Ama mevcut süreç devam ettikçe de riskler devam ediyor. Küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle ilgili insani hataları durdurmak en önemli çözüm olarak görünüyor.