Küresel iklim değişiklikleri, çevre sorunları, kuraklık...
Doğa üzerindeki insan kaynaklı bu ve benzeri sorunlar, çok önemli bir probleme daha yol açıyor: İklim göçü...
İklim göçü, genel olarak iklim değişiklikleri ve küresel ısınmanın etkileriyle ortaya çıkan bir hareketlilik olarak tanımlanıyor. Bu konuda uzmanların önemli tespitleri var.
Uludağ Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tayyar Arı’ya göre, iklim göçü şu anda dünyanın her yerinde eş zamanlı olarak seyreden bir olgu haline geldi.
Hızlı ya da yavaş olarak gelişebiliyor
Akdeniz Üniversitesi Araştırma Görevlisi Merve Suzan Ilık Bilsen ise 'Dünyadan Örnekler Işığında İklim Değişikliği Kaynaklı Göçleri Anlamak' adlı çalışmasında iklim değişikliği kaynaklı göçlerin, temel olarak hızlı ve ani gelişen olgulara bağlı göçler ile yavaş ve aşamalı gelişen olgulara bağlı göçler olmak üzere iki gruba ayrıldığını belirtiyor.
Bilsen, “Hızlı ve ani gelişen olgular kısa bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşmekte ve kasırgalar, fırtınalar, seller vb. felaketleri içermekte, altyapı ve mülkiyet için önemli hasarlara ve yaşam kaybına neden olmaktadır. Bu gibi durumlarda yaşanan göçler genellikle felakete maruz kalan nüfusun olaydan önce kaçması ya da olay sırasında veya sonrasında o yeri boşaltması şeklinde vuku bulduğu kanısı hakimdir” diyor.
Yavaş ve aşamalı gelişen olgulara bağlı göçler içinse şunları söylüyor:
“Diğer taraftan kuraklık, toprak bozulması ve deniz seviyesi yükselmesi gibi yavaş ve aşamalı gelişen olaylarda hane halkının başvurduğu ilk uyum adımının kalıcı bir yer değiştirme şeklinde gerçekleşmediği, daha çok kısa vadeli bir adaptasyon yöntemi olarak, geçici göçlerde birtakım değişiklikler gerçekleştirme yollarının arandığı literatürde sıkça ifade edilmektedir.”
Milyonlarca insan etkileniyor
İklim göçünün ulaştığı ürkütücü boyutu, resmi verilerden görmek mümkün. Prof. Dr. Tayyar Arı, “Birleşmiş Milletlerin çalışmalarına göre, 2020 yılında 94 farklı ülkeden 25 milyon kadar insanın iklim değişikliği yüzünden göç etmek zorunda kaldığını görüyoruz. Şu an itibarıyla, gelişmemiş ve kırılgan ülkelerde, yani Güney ülkelerinde iklim göçünün daha fazla yaşandığını söyleyebiliriz” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Tabii mevcut durumdaki göçlerin büyük bir kısmı iç göç olarak seyrediyor. Bu da henüz sorunun uluslararası bir boyut kazanmaması anlamına geliyor, yani henüz bu konuda ciddi bir uluslararası toplumsal duyarlılığın ortaya çıkmamış olduğunu ve bu konuda bilimsel anlamda da yeterli bir literatürün oluşmadığını görüyoruz.”
Arı, literatürde daha dikkat çekici olması için genel olarak mülteci kelimesi kullanılsa bile, bu göçlerin önemli bir kısmının aslında ülke içinde yerinden edilme olduğunu söylemekte fayda var diye ekliyor.
İklim mülteciliği devletler tarafından tanınan bir statü değil
Arı, şu an uluslararası iklim mültecilerinin devletler tarafından tanınmasının söz konusu olmadığını, mülteci statüsü alabilmek için bireysel teşebbüsler olsa da devletlerin şimdilik böyle bir statüyü tanımadığını söylüyor.
Bu durumun yakın zamanda da değişmesinin beklenmediğini aktaran Arı'ya göre, bunun için uluslararası bir kamuoyunun oluşması ve bu konuda toplumsal bilincin artması gerekiyor.
“Şimdilik gelişmelere bakıldığında, devletler, mülteci kavramının anlamını ve mülteci statüsünü genişleterek yeni sorumluluk alacağa benzemiyorlar, yani kısa vadede bunun olmasını beklemiyoruz.”
Türkiye iklim mültecileri için hem transit hem de hedef ülke olabilir
Arı, Türkiye’nin şu anda iklim değişikliği yüzünden ülke dışına göç verecek kadar kırılgan bir ülke olmadığını söylüyor. Ancak, göç yollarının ve iklim değişikliğinin yaşanacağı alanların kesişiminde bulunduğunu, bir güzergâh ülkesi olması itibarıyla, iklim göçünde transit ülke haline gelebileceğini söylüyor:
“Sadece transit ülke olarak kalmıyor, özellikle Orta Doğu’dan, Orta Asya’dan gelen iklim mültecileri, Türkiye’yi aynı zamanda hem bir varış noktası yani hedef ülke olarak seçebilir veya seçebiliyor. Dolayısıyla Türkiye’de bulunan yabancı uyruklu insanların ne kadarının iklim mültecisi kategorisinde yer aldığını bilmiyoruz. Dolayısıyla bu gelişmeler hem hedef ülke hem de transit ülke olarak Türkiye için önemli bir toplumsal güvenlik sorununu gündeme getirebilir.”
Gelecek için endişeler neler?
Arı'ya göre bu sorun her geçen gün büyüyecek ve bu nedenle küresel ölçekte önlem alınması şart:
“Bu konuda çalışma yapan bilim insanları pek çok farklı sayı ve tahmin ortaya koyuyor. Tahminlere göre 2050 yılından sonra, 200 milyon ile 1 milyar arasında bir insanın iklim göçünden doğrudan ya da dolaylı olarak etkileneceğini görüyoruz. Bu sayılar günümüzdeki mülteci sayıları ile karşılaştırıldığında, her halükarda çok daha yükseğe tekabül ediyor. Bu tahminler de şunu gösteriyor; en iyimser rakamları bile dikkate alsak, önümüzdeki yıllarda eğer gerekli önlemler alınmazsa ve bu konuda küresel bir duyarlılık gelişmezse iklim göçünün başa çıkılmaz bir hal alacağını açıkça ifade edebiliriz.”