Dünyada 300 milyonu aşkın kişi antidepresan kullanıyor. Sadece Türkiye'de yılda 60 milyon kutu antidepresan ilaç satılıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yayımladığı “2014 Ruh Sağlığı Atlası”na göre 2030 yılında depresyon küresel bir kriz yaratacak. Ancak araştırmalara göre bu küresel kriz doğayı da etkileyecek. Zira antidepresan ilaçların önemli bir kısmı kullanılmadan doğaya karışıyor. Yani ruhsal sağlık tedavi edilirken, bu ilaç atıklarının çevreye verdiği zarar gözden kaçırılıyor. Uzmanlara göre "farmasötik kirlenme" olarak adlandırılan durum son yıllarda ciddi boyutlara ulaştı.
[Fotoğraf: Getty]
Kullanılmayan ya da tarihi geçen ilaçlar çöp yoluyla denizlere, toprağa karışıyor. Sadece kontrolsüzce doğaya atılan ilaçlar değil, vücudumuza aldığımız ilaçların bir bölümü de metabolik olarak dışarı atılıyor. Çevre şartlarına dayanıklı üretilen ilaçlar doğada her geçen gün birikiyor. Denizler ve topraklar kimyasal ilaçlarla kirlenmiş oluyor. Ve doğadaki canlılar da... Farmasötik kirlenme çığ gibi büyüyen bir sorun haline geliyor. Biz de bu sorunu ABD'de yapılan araştırmaları yakından inceleyen Farmatolog Doç. Dr. Zülfiye Gül ile konuştuk. Gül, özellikle kanalizasyon sularına karışan ilaç atıklarının filtrelenmesi konusunun dünyada yeni yeni gündeme geldiğini anlatıyor:
"Dünyanın genel olarak yetersiz olduğu bir konu. Kanalizasyon sistemlerimizde bu ilaçlara karşı herhangi bir filtreleme sistemi yokmuş. ABD ve Avrupa'da çok yüksek antidepresan kullanım oranları olduğu için kıyı şeritlerindeki kirlenmeyi önlemek için özel filtreleme sistemleri üzerinde çalışılıyor."
[Fotoğraf: Getty]
Balıklarda yüzde 46 antidepresana rastlandı
Yıllar içinde biriken ilaç atıkları artık doğadaki canlılarda dramatik değişiklikler gözlemlenebilecek boyutlara ulaşmış. Gül, ABD'de yapılan araştırmalarda kıyı şeritlerindeki balıklarda yüzde 46 oranında antidepresan, yüzde 54 oranında sara hastalığını tedavi eden ilaçlara rastlandığını dile getiriyor. Tansiyon tedavisinde kullanılan ilaçlar, epilepsi sara tedavisinde kullanılan ilaçlar ve
depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların miktarının çok yüksek oranda gözlemlendiğini anlatıyor. Balıkların ilaçlara maruz kalmasıyla ilgili çalışmalar 2018 yılından beri yapılıyor. Peki depresyon tedavisinde kullanılan antidepresanlar balıklarda da davranış değişikliğine yol açabilir mi? Yanıt, evet... Hem de soylarını tehlikeye sokacak boyutta...
[Fotoğraf: Getty]
Doç. Dr. Zülfiye Gül antidepresana maruz kalan balıkların insanlarla benzer tepkiler verdiğini söylüyor. Depresyon tedavisinde kullanılan antidepresanlar balıklarda endişelenmeme, dolayısıyla avdan kaçmama, avcılara tepki vermeme davranışlarına yol açıyor. Bu durum sadece ilaca maruz kalan balığın değil, kalmayanları da hayati şekilde etkiliyor. Gül, bunun nedenini şöyle anlatıyor:
"Balıklar birbirlerinin davranışlarını çok taklit eden hayvanlar. Dolayısıyla sürüye bir balık karıştığında ve farklı bir davranış sergilediğinde diğer balıklar da onları takip ediyor. Bu da balıkların komün şeklinde, topluluk halinde avdan kaçmamalarına neden oluyor.
"
İlaçlar balıkların yeme davranışlarını da azaltıyor. Ama sadece balıkların değil, Balıkları yiyen kuşların da... Gül, kuşların hormonal düzeylerinin değişmediği, tamamen psikolojik olarak davranışlarının farklılaştığını anlatıyor:
"Erkek kuşlar antidepresan almasalar bile, antidepresan alan dişi kuşlara şarkı söylemedikleri, onlarla flört etmedikleri, dolayısıyla çiftleşmediği ve soylarının tükenmeyle karşı karşıya kaldığı gözlemlenmiş."
Tarihi geçen ilaçları çöpe atmayın
Antidepresanlı balığı insanlar yiyince ne oluyor? Farmasötik kirlenme dönüp dolaşıp yine insanı buluyor. Neslimizle değil belki ama sağlığımızla ilgili bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Depresyonu olmayan bir insanın düşük dozlarda bile olsa antidepresana maruz kaldığında ne gibi etkileri olacağı henüz bilinmiyor. Ancak çığ gibi büyüyen farmasötik kirlenme için farkındalık çok önemli. Zira bireysel olarak alacağımız önlemler dahi, doğanın geleceğini şekillendirebilir. Bunlardan en önemlisi tarihi geçen ilaçları çöpe değil eczanelere ya da Sağlık Bakanlığının görevlendirdiği sağlık ocaklarına teslim etmek. Böylece bu ilaçların doğru koşullarda imha edilmesini sağlayabiliriz.
[Fotoğraf: Getty]