Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) geçtiğimiz haftalarda yayınladığı Küresel Su Kaynakları Raporu’na göre, dünya genelinde son beş yılda nehir seviyeleri ortalamanın altına indi ve rezervler düştü. Nehir havzalarının yüzde 50’sinden fazlasında olağan dışı koşullar yaşandı. Özellikle Kuzey, Orta ve Güney Amerika’da, Amazon ve Mississippi nehirlerindeki su seviyesinde rekor düzeyde düşüş tespit edildi. Asya ve Okyanusya’da Ganj, Brahmaputra ve Mekong nehir havzalarında da benzer tablolar ortaya çıktı.
2023 kayıtlara “en sıcak yıl” olarak geçse de iklim değişikliği su döngüsünü etkileyerek aşırı kuraklık ve sellere neden oldu. Dünya Meteoroloji Örgütü’ne göre, yılın ortasında La Nina’dan El Nino’ya geçiş bu durumu etkiledi. Afrika’nın doğu kıyısı, Yeni Zelanda’nın Kuzey Adası ve Filipinler selden etkilenen bölgeler arasında yer aldı. İsveç, İrlanda ve Birleşik Krallık’ta ise nehirlerde olağanın üzerinde su seviyesi kaydedildi.
Dünyanın hemen her bölgesinde yaşanan nehir seviyelerindeki hareketlilik ortada… Peki, Türkiye’de durum ne? Hangi bölgelerde susuzluğun etkileri daha fazla hissediliyor? Merak edilen sorulara İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İklim Uzmanı Prof. Dr. Barbaros Gönençgil’le yanıt aradık.
“Zaman zaman karşımıza çıkan yağışların azalması veya kuraklaşma dediğimiz su noksanlığına doğru gidişler ya da tam tersi sel veya buna benzer hadiselerin artıyor olması gibi süreçler aslında küresel iklimi kontrol eden sistemlerin periyodik olarak değişiminden de kaynaklanıyor” diye sözlerine başlıyor Prof. Dr. Gönençgil.
La Nina ve El Nino’nun tüm periyodik değişimlerdeki rolü yadsınamaz bir gerçek… Prof. Dr. Gönençgil bu konuya ilişkin, “La Nina’dan El Nino koşullarına dönüş ya da tam tersi El Nino’dan La Nina’ya dönüş, Kuzey Atlantik salınımındaki değişimler bölgeleri etkiliyor. Kuzey Atlantik salınımındaki değişimler bir tarafta Kuzey Avrupa’yı farklı etkilerken Güney Avrupa’yı ve Akdeniz’i daha başka şekilde etkileyebiliyor. Bunlar da periyodik olarak değişimler gösteriyor. Öncelikle çıkış noktasını bu şekilde kabul etmemiz lazım” diyor.
2023’te ekstrem hava olayları yaşansa da genel olarak sıcak hava yıla damga vurdu. Bu durumun Türkiye’ye yansımalarını Prof. Dr. Gönençgil’den öğreniyoruz:
“Bu, Türkiye’de de benzer koşulları getirdi. Özellikle yaz aylarında yüksek sıcaklık koşulları meydana geldi. Genel çerçeve içerisinde baktığımız zaman yağışlarda geçtiğimiz yıl yaşanan düşüş veya azalışın su rezervlerine, yeraltı suyuna, akarsudaki akış debilerine ve dolayısıyla da insan faaliyetlerine yansımasının negatif olduğu sıkıntılı, su stresinin olduğu bir dönemi yaşadık.”
2024’ün geçtiğimiz yıla göre gerek yağış gerekse su stresi anlamında biraz daha rahat geçtiğini ifade eden Prof. Dr. Gönençgil, “Yerkürenin farklı yerlerinde ortaya çıkan durumların birebir aynısını Türkiye’de her zaman yaşayamayabiliyoruz” diyerek nedenini, “Bunlar Türkiye’nin coğrafi özelliklerinden kaynaklanan farklılıklar. Bir tarafta kuraklık hadiseleri ya da su noksanlıkları hüküm sürerken Karadeniz sahillerinde de aşırı seller görebiliyoruz” şeklinde açıklıyor.
Geçtiğimiz su yılının (ekim ve nisan dönemi) yağış açısından daha riskli ve su stresinin yüksek olduğunun altını çizen Prof. Dr. Gönençgil, bu yılı ise şöyle değerlendiriyor:
“Bu yıl birikimler itibariyle biraz daha pozitif bir giriş sağladık. Nispeten yağışlı dönemler birbirini kovalamaya başladı. Türkiye’nin bu yıl itibarıyla su stresi anlamında geçtiğimiz yıllarda zaman zaman gördüğümüz alarm seviyesinde bir durumu gözükmüyor. Ama bu demek değildir ki, istediğimiz gibi suyu kullanalım, tüketelim. Normalmiş gibi gözüken bu yıllarda dikkat etmezsek zor ve stresli koşullarda uyum sağlamak daha da büyük bir problem haline geliyor. Bu sene her ne kadar mevsim normalleri civarında devam edecek gibi gözüken yağış ve su kaynakları varlığı düşünülse de bunu bir rehavet olarak algılamamak lazım.”
Peki, Türkiye’nin önemli su kaynakları olan nehirlerdeki su seviyesi ne durumda? Yanıtını yine Prof. Dr. Gönençgil’den öğreniyoruz:
“Kış dönemine girdik, yağışlarda artış bekliyoruz. Özellikle Karadeniz nehirleri, zaten yüksek miktarda debisi olan ve suyu taşıyan nehirler. Karadeniz’de bir sıkıntı beklemiyoruz. Ancak İç Anadolu’da yağışların gecikmesi ya da mevsim normallerinin altında kalması akarsularda debi düşüşlerini ve bu da tabii başta sulama olmak üzere kullanım açısından stresli bir dönemi getirebilir. Özellikle İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bu noktada öne çıkıyor. Fakat bazı yıllarda gördüğümüz o çok yoğun su stresini, noksanlığını bu yıl pek görmeyeceğiz.”