Özellikle bu yıl çevre ve iklimsel faktörlere bağlı olarak küçülen balık boyları ve et verimliliğindeki düşüş, Tarım ve Orman Bakanlığının hamsi avına süreli yasak getirmesinde etkili oldu.
Sektör paydaşları, bilim insanları, çok sayıda balıkçı ve balıkçılık örgütleri temsilcileriyle yapılan istişareler sonucunda alınan bu ‘örnek’ kararın nedenlerini ve muhtemel etkilerini İstanbul Üniversitesi Balıkçılık Teknolojisi ve Yönetimi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Firdes Saadet Karakulak’a sorduk.
“Şu an sularımızda yavru bireyler var”
Karakulak’a göre şu an ülkemiz sularında sadece yavru hamsiler var, yetişkinler ise Gürcistan sularına göç etti. Bunun en temel nedeni besin. Küresel iklim değişikliği başta olmak üzere birçok neden balığın gerektiği kadar beslenememesine yol açtı. Beslenemeyen balık da beslenebileceği sulara yöneldi:
“Şu an ülkemiz sularında yavru bireyler var, esas balık sürüleri Gürcistan ve Abhazya’ya kaydı. Nehirler denize besin tuzları taşır. Palamut ve lüfer bile üremek için Karadeniz’e geliyor, burada birçok nehir olduğu ve bu nehirlere denize besin tuzu taşıdığı için. Ama bu dönemde balık bu sularda gerektiği kadar beslenemiyor. Ülkemiz sularında beslenemiyorsa besinin bol olduğu yere gidecektir. Bu nedenle Gürcistan Abhazya’ya kaydı balık.”
“Hamsi avcılığına getirilen kısıtlama doğru bir karar”
Alınan bu kararın bir ilk olduğunun altını çizen Karakulak, türün popülasyonun korunmasında da oldukça önemli olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Şu an alınan karar bir ilktir. Bakanlık için çok büyük bir adım. Gırgır balıkçılarının yarısının bile desteklediği bir karar bu. Çünkü katliam yapılıyor, balıklar alınıp denize dökülüyor. Bakanlık o kadar sıkı denetleme yapmış ki balık unu fabrikalarına bile denetçi koymuşlar, yavru balıklar tutulup fabrikalara götürülmesin diye. O yüzden avladıklarının çoğunu denize dökmek durumunda kaldı balıkçılar. Bu kararın alınması gerekiyordu, eğer uzatılması gerekiyorsa 10’ar gün daha uzatılsın, gerekiyorsa sezon bu sene kapansın. Hamsi yemeyelim. Ama gelecek sezon yiyebilmemiz adına bunu yapmamız lazım.“
Hamsinin ekosistem için önemine de dikkat çeken Prof. Dr. Firdes Saadet Karakulak, şöyle konuştu:
“Hamsi balık ekosisteminde en temel besin kaynağıdır. Palamut ve lüferinden tutun yunusuna varıncaya kadar bütün balıkların besin kaynağını oluşturuyor. Bu yüzden bizim hamsiyi korumak için bu gibi önlemleri daha çok almamız lazım.”
“Yunuslar masum”
Son bir aylık dönemde yunuslar ikinci kez olumsuz şekilde gündeme geldi. Önce balıkçı ağlarına zarar verdiği gerekçesiyle şimdi de hamsi popülasyonuna zarar verdiği fikriyle hedef tahtasına konulan yunuslar denizler için olmazsa olmaz bir öneme sahip. Bu konuya da değinen Karakulak şunları söyledi:
“Yunuslar doğal ortamlarında yaşayan canlılar, doğal ortamlar da onu besleyecek. Karaya çıkıp karadan bir şeyle mi beslenecek? Tabii ki denizdeki balıkla beslenecek. Biz artık yunusun yediğine de midesine de karışırsak ne yapacağız?”
Parçalanan ağlara ilişkin de açıklama yapan Karakulak, yunusların neden bu ağlara yöneldiği ve alınabilecek caydırıcı önlemi şöyle anlattı:
“Küçük ölçekli balıkçılar kıyıya ağlarını bırakıyorlar, gece boyunca kalıyor, sabah toplanıyor. Esas yunuslar bu balıkçıların ağlarına zarar veriyor, gece boyunca kaldığı için. En basit örneği; bu ağlara barbunya takılıyor ve barbunyayı seviyor yunuslar. Denizde de onlar balıksız kalınca gelip ağda yakalanmış o balıkları kopartmaya çalışırken ağları kopartıyorlar. Bu hep kıyı balıkçısına verdiği zarar. Gırgır balıkçısına, trol balıkçısına zaten zarar vermiyor yunus. Bu sadece bizim sorunumuz değil. Avrupa Birliği demiş ki kıyı balıkçısına ‘Her 200 metre ağ için bir tane yunus kovucu alet kullan’. Pinger denilen bir cihaz var. Ses frekansı yayarak yunusu kovuyor. Bunun konulmasını zorunlu tutmuş. Bu cihazlar kullanılsa belki de çözeceğiz, yunusla balıkçı karşı karşıya gelmeyecek."
Diğer önemli türlerimiz için de benzeri önlemler alınabilir
Sürdürülebilir bir ekosistem için olmazsa olmazlardan biri, belki de en önemlisi doğal süreçlere saygı göstermektir. Bir balığın üremesi de bu doğal süreçlerin en temeli. Karakulak’a göre her balığa en az bir kere üreme şansı tanımalıyız, üreme boyuna gelmemiş balığı korumalıyız.
"Bizim su ürünleri avcılığımızın yüzde 55’ini hamsi oluşturuyor. Bu nedenle hamsi oldukça önemli, ilk önce hamsiyi korumamız lazım. Ama diğer önemli türlerimiz de var palamut ve lüfer gibi. Bu balık türlerinde son 20 yılda ciddi bir azalma var. O yüzden tüm stokları azalan türler için de bu uygulamaların yapılması lazım.”