Marmara Gölü, Manisa…
Daha birkaç sene öncesine kadar canlı popülasyonu açısından Manyas Kuş Cenneti ile kıyaslanıyordu.
İnsan eli ve iklim değişikliği gibi faktörler göldeki su miktarını her geçen yıl azalttı. Su seviyesindeki düşüş son olarak geçtiğimiz yıl kırmızı alarm verdi.
Aralık 2022’de ise Marmara Gölü’nde su seviyesi sıfırlandı, göl ve çevresindeki ekosistem tamamen yok oldu.
Hem balıkçıyı hem çiftçiyi vurdu
90 bin dönüm üzerinde bulunan gölden hayvanlar dışında bir ilçe ve yedi köy faydalanıyordu. Bu köylerin büyük çoğunluğu geçimini balıkçılıkla sağlarken köylerdeki çiftçiler de ekim alanlarını sulamak için Marmara Gölü’nü kullanıyordu.
Bu çiftçilerden biri olan Selim Üzer ürünlerini artık eskisi gibi sulayamadığını bu yüzden de taşıma su ile sulamanın ardından tarım alanlarından eskisi kadar verim alamadığını söylüyor.
“Tankerlerimiz var. Üç tonluk, beş tonluk. Evden dolduruyoruz falan. Ağaçların dibine çanak yaptırıp öyle suluyoruz. Yetmez nasıl yetecek? Örneğin bir kuyu saatte 30-40 ton su verirken ben tankerle bir ağaca 300 litre su veriyorum. Ağaç başı bir tondan fazla su istiyor. Benim verdiğim ise 200 litre. 35 yaşında ağaçlar bunlar. Ağaç büyüdükçe daha fazla suya ihtiyaç duyar. 7 yaşındaki bir çocukla 35 yaşındaki sağlıklı bir bünyenin beslenmesi aynı olur mu?”
Sandallar karaya oturdu
Göl yüzeyinin yaklaşık 2,5 sene önce kurumaya başladığını belirten Selim Üzer, son zamanlarda gölün en derin noktasının 50 santimetreyi geçmediğini söyledi.
Geçimini balıkçılıkla sağlayan insanların kendilerinden daha fazla mağdur olduğunun altını çizen Üzer, “Göl balıkçılarının büyük çoğunluğu göç etti. Kalanlar ise günübirlik işlerle hayatlarını idame ettiriyor” diyor.
Ali Tekin, Marmara Gölü’nün hemen kuzeyinde yer alan Yeniköy’de balıkçılık yapan emektar isimlerden.
Geçimini 50 yılı aşkın süre Marmara Gölü’nden sağlayan Tekin’in iki sandalı ise bugün kuruyan gölün kenarında kaderlerine terk edilmiş durumda.
“Göl herkesi doyuruyordu”
Sandallarını ailesinin birer ferdi olarak gördüğünü söylüyor Ali Tekin.
“Üzerinde çok oturdum. Evim, ocağım. Her şeyim. Çok ekmeğini yedim. Ekmek teknem. Şimdi üzgünlük ifade ediyor ama. Yok. Nereye gidecek? Burada duruyor işte”.
Eskiden gölün ne kadar bereketli olduğundan ve kimseyi aç bırakmadığından bahsediyor Ali Tekin.
“Bir servet yok oldu. Ben köyümüzde hiç kimseye para ile balık vermedim. Hediye getirdim kendim doyduktan sonra. Herkes böyleydi. O kadar bolluktu yani.”
Marmara Gölü’nü eskisi gibi görmenin kendisi için artık bir hayal olduğunu bildiğini söyleyen Tekin, “Biz bu dünyadan gidiyoruz. Keşke görebilsem. Bir defa daha kayığa bilebilir miyim diye düşünüyorum. En çok ona çok heves ediyorum.” diyerek sözlerini güçlükle tamamlıyor.
“Göle doğru bakamıyorum”
Köyde geçimini balıkçılıkla sağlayan bir diğer isim de 75 yaşındaki Mehmet Şahbaz. 12 yaşından beri gölde olduğunu dile getiren Şahbaz, tıpkı Ali Tekin gibi ekmeğini gölden çıkaranların başında geliyor.
Gölün kendisi için anlamının kelimelerle ifade edilemeyeceği görüşünde… Mehmet Şahbaz, şu an göle baktığında bile canının acıdığını söylüyor.
“Ben dünyaya gölde geldim, idare oldum. Hamdolsun gölün suyuna, Allah’ın odununa. Bir daha dünyaya gelsem yine balıkçı olayım. Tuttuğumuz balığın parasından dört tane çocuk okuttum ben. Evimi, damımı hep o balık parasıyla idare ettim, yaptım.”
Su kaplumbağaları susuzluktan köy çeşmesine kadar gitti
Gölün güneyinde yer alan Tekelioğlu Köyü’nde muhtarlık yapan Selim Selvioğlu ise geçimini zeytincilik yaparak sağlıyor.
İki yıl öncesine kadar köyde don olayı nedir bilmediklerinin vurgulayan Selvioğlu, gölün kurumasının ardından gerçekleşen donların çiftçiye büyük zarar verdiğini söylüyor.
Kendilerine üzüldükleri kadar bölgedeki hayvanlara da üzüldüklerini belirten Selvioğlu, su kaplumbağalarının su içmek için gölden köy çeşmesine kadar gittiklerini dile getiriyor.
Marmara Gölü ve çevresinde hem ekosistem hem de köylüler zor durumda. Gölün tekrar eski verimli günlerine dönmesi, bölge halkının en büyük isteği ve hayali…
Kurgu: Cihan Karaahmetoğlu