Küresel ısınmanın tetiklediği iklim değişikliği, her geçen gün daha şiddetli bir şekilde hayatımıza dokunuyor. Su kaynakları hızla tükeniyor, özellikle de yüzey ve yeraltı sularındaki uzun süreli azalmalar göz ardı edilemez hale geldi. Bu durum “hidrolojik kuraklık” olarak adlandırılıyor. Nehirlerden göllere, barajlardan yeraltı su kaynaklarına kadar su seviyelerinde dramatik düşüşlere yol açıyor.
Bugün dünya genelinde birçok ülkede hidrolojik kuraklık görülüyor. Peki Türkiye ne durumda? Hangi bölgelerde hidrolojik kuraklık yoğun olarak hissediliyor? İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Meteoroloji Uzmanı Dr. Güven Özdemir’le hidrolojik kuraklık ve Türkiye üzerindeki etkilerini konuştuk.
Kuraklık yağmurların adeta kaybolduğu, doğanın susuzlukla sınandığı zorlu bir dönem olarak biliniyor. Bu süreçte yağışların normal seviyelere göre ciddi oranda düşmesi yalnızca arazileri değil, su kaynaklarını da tehdit ediyor ve doğal dengeyi bozuyor.
Kuraklık meteorolojik, hidrolojik ve tarımsal olmak üzere üç farklı türde karşımıza çıkıyor. Hidrolojik kuraklık ise en sinsi olanı… Çünkü aylarca hatta yıllarca süren kuraklıkların ardından ortaya çıkıyor. Üstelik meteorolojik kuraklık sona erdikten sonra bile etkilerini sürdürmeye devam ediyor. Dr. Özdemir, hidrolojik kuraklığın küresel ısınmaya bağlı olduğunun altını çizerek, “Son yıllarda hava sıcaklığının önlenemez artışı, meteorolojik kuraklığın dünyanın hemen her yerinde görülmeye başlamasına neden oldu. Bununla birlikte hidrolojik kuraklık riski de artmaya ve hatta günden güne etkisini hissettirmeye başladı” diyor.
Hidrolojik kuraklık hemen gelişmiyor. Meteorolojik kuraklığa göre daha yavaş meydana geliyor ancak daha uzun sürebiliyor. Yağışlar normale dönse bile yer altı sularının dolması zaman aldığından hidrolojik kuraklığın etkisi devam ediyor.
Hidrolojik döngüdeki azalmanın tarımsal kuraklığı da ortaya çıkarttığına dikkat çeken Dr. Özdemir, “Bir taraftan sel, hortum, fırtına ve böyle kuvvetli yağış olsa da bölgesel kuraklık oluyor. Çünkü yağış bir anda gidiyor. O yüzden yerel yağışların kuraklığa büyük bir etkisi olmuyor” ifadesini kullanıyor.
Dr. Özdemir meteorolojik olayların hidrolojik kuraklığa etkisini ise şöyle açıklıyor:
“Geçtiğimiz kış mevsiminde kar kuraklığını yaşadık. Doğu Karadeniz, Orta Karadeniz yağış aldı. Onun haricinde biraz da Marmara Bölgesi’nde yağış görüldü. Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi gerekli yağışları almadı. Bu da yeraltı sularının azalmasına neden oldu. İç Anadolu Bölgesi'nde obruklar oluştu.”
Hidrolojik kuraklığın tarımsal kuraklığın en büyük sebebi olduğunu ifade eden Dr. Özdemir susuzluk konusunda önemli bir uyarı yapıyor:
“Susuzluk çok büyük ve önemli bir konu. Devletimiz buna gereken önemi veriyor. Ama vatandaş olarak bizim de katkıda bulunmamız lazım. Çünkü Türkiye’nin tamamında hidrolojik kuraklık artık kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı.”
Hidrolojik kuraklık farklı bölgeleri farklı şekilde etkiliyor. Bir bölgede şiddetli kuraklık yaşanırken, başka bir bölgede etkileri daha az oluyor. Peki Türkiye’nin özellikle hangi bölgelerinde hidrolojik kuraklık görülüyor? Yanıtını Dr. Özdemir’den öğreniyoruz:
“En fazla kuraklık Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görülüyor. Yine Akdeniz Bölgesi’nin kıyı kesimleri, Ege Bölgesi’nin kıyı kesimleri ve İç Anadolu Bölgesi’nde kuraklık söz konusu. Bu sene biraz Marmara ve Karadeniz kıyıları yağış aldı. Onun haricinde bütün bölgeler maalesef hidrolojik kuraklığı yaşıyor.”