İklim göçleri insanlık tarihi kadar eski. Kuraklık, seller, çölleşen bölgeler. Tarihin ilk çağlarından itibaren insanlar iklim nedeniyle yer değiştirdiler. Sınırların olmadığı bir dünyada bunu yapmak sadece seyahat etme yeteneği ile mümkündü. Bugün çok sıkı korunan sınırlar nedeniyle göç etmek, zengin ya da özel yetenekleri olmayanlar için neredeyse ölümü göze almak ile aynı seviyede bir risk barındırıyor.
Ancak uzmanlara göre bu denli sıkılaşmaya rağmen çok büyük sayıda insanın ülke içinde ya da ülke dışına yönelik hareketleri daha da artacak. İklim göçleri toplumsal, ekonomik ve siyasal olarak yeni, çok bileşenli ve karmaşık sorunlara neden olacak.
Bu noktada adaletsizlikler iklim bağlamında yeniden üretiliyor ve kendini her geçen gün daha derinden hissettiriyor. Hatta öyle ki, faşizmin başka bir şekliyle, “iklim faşizmi” ile tanışıyoruz.
İklim değişikliğinin iklim krizine dönüşmesinde en büyük paya sahip olanlar kuşkusuz gelişmiş ülkeler. İklim krizinden en çok etkilenecek olanlar ise, söz konusu krize etkisi minimum olan gelişmemiş ülkeler. İşte insan hareketi de daha az suçu bulunan ama çok etkilenecek olan bu ülkelerden, suçlu olan ama daha az etkilenecek olan gelişmiş ülkelere doğru olacak.
Görünen o ki bu harekete karşı dikenli tellerin daha sık ve daha kalın örülmesi için kollar çoktan sıvanmış durumda.
Ülke dışı göçler bir iklim mülteciliği tartışması yaratıyor. Ve uluslararası hukukta iklim mülteciliğine ilişkin henüz bir düzenleme yok. Bunun bir nedeni de düzenleme yapacak olan ülkelerin göç istememesi. Malum göç, gelişmemiş ülkelerden, gelişmiş ülkelere doğru olunca istenmeyen bir durum. Bu nedenle gelişmiş ülkeler tarafından iklim mültecilerini korumaya alacak uluslararası hukuki düzenlemelere olumlu bakılmıyor. Hatta Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Kent, Çevre ve Yerel Yönetim Politikaları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nesrin Algan, özellikle gelişmiş ülkelerde son yıllarda iklim mültecilerine yönelik bir olumsuz kamuoyu oluşturma girişimlerinin olduğuna dikkat çekiyor.
“Uluslararası hukukta iklim mülteciliğine ait bir düzenleme olmaması ciddi bir eksiklik ancak kısa dönemde bunun giderilebileceğini düşünmüyorum” diyen Algan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Çünkü göç genelde az gelişmiş ülkelerden çok gelişmiş ülkelere doğru olduğunda istenmeyen bir durum biliyorsunuz. Bu nedenle özellikle gelişmiş ülkeler hukuki olarak iklim mültecilerini korumaya alacak bir düzenleme yapmaya olumlu bakmayacaklar. Zaten bakmıyorlar.
“İklim göçleri büyük çatışmalara yol açabilir”
İklim fiziği alanında Royal Society Araştırmacısı ve Oxford Martin Enstitüsü Kıdemli Üyesi Profesör Tim Palmer, TRT Haber’e özel değerlendirmede bulundu.
Palmer, İklim göçlerinin büyük bir çatışmaya yol açabileceğinden bahsediyor...
Tim Palmer’ın değerlendirmelerini göç karşıtları tarafından kullanılması noktasında tehlikeli bulduğunun altını çizen Prof. Dr. Nesrin Algan’a göre şimdiden olumsuz algı çalışmaları başladı.
“Bu krizin asıl nedeni olan gelişmiş ülkelere göç etmeyi önlemeye yönelik girişimler”
Bu tür açıklamaların aslında bir tür iklim faşizmi, ekolojik faşizm anlamına geldiğine dikkat çeken Algan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Şöyle düşünün iklim krizinin ortaya çıkmasına hiçbir etkisi olmayan veya minimum etkisi olan az gelişmiş ülkelerin özellikle küçük ada devletlerinin vatandaşlarının bu krizin asıl nedeni olan gelişmiş ülkelere göç etmesini önlemeye yönelik girişimlerde çevreyi korumak da bir gerekçe olarak kullanılıyor. Yani bizim ülkemizin ekosistemleri, ekolojik altyapısı bu kadar nüfusu kaldıramaz diye ekolojik gerekçelerle de itiraz ediliyor. İşte bu da bizi iklim ayrımcılığı, iklim faşizmi, iklim emperyalizmi konusundaki teorik iddiaların uygulamaya yansıdığı düşüncesine götürüyor.
“İklim krizi, Türkiye'nin deniz kıyısındaki bölgelerini etkileyecek”
Algan, Amerika Birleşik Devletleri’nde iklime bağlı ülke içi göçler olduğuna dikkat çekerek “Küçük ada devletleri ya da Pakistan, Hindistan, Bangladeş gibi komşu ülkeler arasında sınır aşan göç hareketleri de var. 250, 350, 400 milyon civarında bir iklim göçmeni olacağı tahmin ediliyor” dedi.
Prof. Dr. Algan, iklim krizinin en çok küçük ada devletlerini, kıyı alanları deniz seviyesinde olan Çin Halk Cumhuriyeti, Pakistan, Hindistan gibi ülkelerle Türkiye'nin deniz kıyısındaki bölgelerini etkileyeceğine dikkat çekti.
“Yakın bir gelecekte İzmir, Antalya, İskenderun Körfezi, İzmit, Marmara kıyılarında bir nüfus hareketinin iç alanlara doğru olmasını beklemek çok büyük bir hayalcilik olmayacaktır”
Gelecekte olacaklara hazırlıklı olmak
Uzmanlara göre iklim krizinin etkileri artarsa bir göç dalgası yaşanması kaçınılmaz. Zamana yayılan ancak sonuçta insanların yer değiştirmesiyle sonuçlanan bir süreç yaşanması ihtimali her geçen gün artıyor. Gelecekte bizi bekleyene hazırlanmak, yaşanması muhtemel olaylara hazırlıklı olmak ise olumsuzlukların etkisini azaltabilir.