İklim değişikliği ve El Nino etkisiyle küresel sıcaklık ortalamaları bu yıl rekor değerlere ulaştı. Avrupa Komisyonu'na bağlı Kopernik İklim Değişikliği Servisi verilerine göre, küresel hava sıcaklığı yaz mevsiminde, 1991-2020 yaz mevsimleri ortalamasının 0,66 derece üzerine çıkarak 16,77 dereceyle rekor kırdı.
Yazı geride bıraksak da yüksek sıcaklıklar etkisini hala sürdürmeye devam ediyor. Bu durum Türkiye’yi de olumsuz etkiliyor. Uzun süredir yağış almayan barajlarda ortaya çıkan manzara, kuraklığın geldiği seviyeyi de gözler önüne seriyor.
Özellikle İstanbul’da durum hiç iç açıcı değil. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İSKİ) verileri, bu endişe verici tabloyu gösteriyor.
İSKİ verilerine göre İstanbul’da ortalama baraj doluluk oranı yüzde 16,83. Bu oran son 10 yılın en düşük seviyesi. Son 15 gündeki doluluk seviyesi de düşüş eğiliminde.
Barajlar arasında en çok su, yüzde 35,96 ile Ömerli Barajı’nda. Sazlıdere Barajı yüzde 2,27 ve Büyükçekmece Barajı ise yüzde 3,86 ile su seviyesinin tükenme noktasında olduğu barajlar olarak dikkat çekiyor.
İstanbul beklenen yağışlara ne zaman kavuşacak?
İstanbul’da kasım ayında olmamıza rağmen hava sıcaklıkları yüksek seyrediyor. Güneş ışığı yerini bir türlü yağmur yüklü bulutlara bırakmıyor. Peki bu durum daha ne kadar sürecek? İstanbulluların içini kemiren bu soruyu İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Meteoroloji Uzmanı Dr. Güven Özdemir’e sorduk.
İstanbul’un kasım ayında aralıklı olarak yağış alacağını söylüyor Dr. Güven Özdemir ve “ama” diye de ekliyor:
Kasım ayının ikinci yarısından itibaren yağışlar artacak. Yani iki-üç günde bir yine ılık havalar söz konusu ama mümkün olduğu kadar Marmara ve Karadeniz bölgesi bu yağışları almaya devam edecek. 9 Kasım’da bir yağış bekliyoruz az da olsa. Ayın 14’ünden itibaren ise Balkanlar’dan gelen ciddi, kuvvetli bir soğuk hava dalgası var. İnşallah bunu da alırsak biraz daha rahatlamış olacağız.
Ama barajlar için bu yeterli mi? Yeterli diyemiyoruz. Çünkü 14-15 aylık bir su açığımız var. Sadece İstanbul'da değil tüm Türkiye’de. İSKİ kayıtlarına göre İstanbul’daki barajlarda su seviyesi yüzde 17’nin altına düştü. Bu demek ki barajlarımızda su kalmadı. Şu ana kadar hiç susuz kalmadık çünkü Yeşilçay ve Melen'den takviye devam ediyor.
Kısa süreli ani yağışlar neden barajlara yansımıyor?
Zaman zaman İstanbul’da günlük ya da saatlik ani ve yoğun yağışlar meydana geliyor. Ancak bu yağışlara rağmen barajlardaki su seviyesinde yukarı yönlü bir hareket görülmüyor. Dr. Özdemir, aslında her bir damlanın nasıl katkı sağladığını şu sözlerle anlatıyor:
Kısa süreli yağışların faydası oluyor ama hemen etkisini maalesef göstermiyor. İlk olarak barajların etrafındaki ağaçlık bölgeler suyu çekiyor. Daha sonra toprak. Toprak suya doyduktan sonra da barajlara faydası olacaktır. Dikkat edersek barajlarda suyun çekildiği alanlar yeşermeye başladı. Demek ki toprak da artık yavaş yavaş nemi almaya başladı. Ama tabii ki yeterli değil.
İstanbul’da günlük 3 milyon metreküpün üzerinde su tüketimi olduğunu belirtiyor Özdemir. İstanbul barajlarının tamamının dolu olması durumunda bile kente yetmeyeceğini vurguluyor. Dışarıdan su alımı yapılmasının zorunlu olduğunu söylüyor. Bu noktada da su tasarrufunun önemine dikkat çekiyor.
“Acil bir şekilde vatandaşların su tasarrufuna geçmesi lazım. Yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından su için bir olağanüstü hal durumuna geçilmesi lazım. Bunun öneminin anlatılması lazım. Bu artık kaçınılmaz. Çünkü önümüz kış olmasa, yaz olsa demek ki İstanbul susuz kalacak.
Aralık ve ocak ayında yağış bekliyoruz. Ama tabii ki büyük kent, suyu müthiş bir şekilde çekiyor. İnşallah o yağışları aldığımız takdirde barajlarımız belli bir seviyeye gelecektir ama bu demek değil ki susuzluk bitti. Çünkü tüm dünyada müthiş bir kuraklık var. Bu kuraklıktan tüm Türkiye etkileniyor. Suyu boşa akıtmamamız, suyu da biriktirmemiz gerekiyor.”
İstanbulluları nasıl bir kış bekliyor?
Ümitler aralık ve ocak ayında. Peki meteorolojik modeller bize bu dönemler için ne söylüyor? İstanbul özelinde Dr. Özdemir eski kış aylarını görmenin artık pek de mümkün olmadığı görüşünde.
“Aralıklı, kesintili bir şekilde yağışlar alacağız. Eski kışları görme şansımız yok. Yani o güzel kar yağışlı, soğuk, yağmurlu kışlar yok. Çünkü hava sıcaklığı yüksek. Bu nedenle uzun süreli kar ve yağmur alma olasılığımız az.
Bunun en önemli nedeni fosil yakıtları kullanmamız. İstanbul'da 5 milyon civarında araç var. Bunların kullanımıyla bile müthiş bir sıcaklık atmosferi yayılıyor. Bu atmosfere yayılan sıcaklık neyle yayılıyor? Karbondioksit, karbonmonoksitle yayılıyor. Bu da sera etkisi yapıyor. Sera etkisi yaptığı zamanda sanki bir metropolün üzerinde fanus bir sera oluşmuş oluyor. Bu da güneşten gelen ışınları absorbe ediyor ve tekrar geri bırakmıyor. Böylece hava sıcaklığı artmaya başlıyor. Bu tüm dünyada aynı şekilde.”
“Kuraklık depremden tehlikeli”
Kuraklığın tarımdan sanayiye, balıkçılıktan kültürel yaşama kadar birçok alanı olumsuz etkilediğine vurgu yapan Dr. Özdemir, “Kuraklık öyle bir şey ki, depremden daha tehlikeli” diyor. Ciddi bir su seferberliğinin yanı sıra ağaç dikimine önem verilmesi gerektiğini de söylüyor.
“Mümkün olduğu kadar her bulduğumuz araziye ağaç dikmemiz lazım. Bu ağaçların barajlarımıza faydası olacaktır. Göllerimize faydası olacaktır. Su için en önemli şey ağaç. Neden? Çünkü karbondioksitin karbonunu alacak. Oksijeni verecek. Eğer atmosferdeki oksijen çoğalmaya başlarsa muhakkak karbondioksit etkisi de azalacaktır.”