23 Haziran 2020: İstanbul’da sağanak, dolu ve hortum; 12 Eylül 2020: Ankara Polatlı’da kum fırtınası; 11 Şubat 2021: İzmir Çeşme’de hortum ve dolu… Çatılar uçtu, ağaçlar devrildi, arabalar selle sürüklendi. Çok sayıda ev ve iş yerini su bastı. Maddi zararlar bir yana hayatını kaybedenler bile oldu. Üstelik bu meteorolojik afetler ne ilk ne de son. Meteoroloji uzmanları önümüzdeki süreçte çok daha fazlasının görüleceğini tahmin ediyor.
Şehirlerdeki “ısı adası” faktörü
Tüm bu meteorolojik olayların sebebi küresel ısınma. Küresel ısınma özellikle büyük şehirleri çok daha fazla etkilemeye başladı. Önümüzdeki dönemde de bunun süreceği ifade ediliyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Deniz Demirhan sebebi, “Şehirlerde oluşan ısı adaları” olarak açıklıyor. Bunun ne anlama geldiği konusunda ise şunları söylüyor:
“Kırsal bir arazide toprak alanlar daha çok. Güneşten gelen radyasyon toprak tarafından emiliyor. Gece olduğu zaman yayılıyor. Böylece gündüz ısınma gece ise soğuma gerçekleşiyor. Isıda dengesizlik ya da ısının aşırı birikmesi gibi bir durum söz konusu olmuyor. Şehirlerde ise güneşten gelen radyasyon bütün gün boyunca toprağı değil, asfalt ve beton yüzeyleri ısıtıyor. Gece saatlerinde aşırı ısınan asfalt ve beton yüzeyler, aldıkları ısıyı geri veriyor. Doğal olarak bütün gece boyunca ısınma süreci devam ediyor. Dolayısıyla sıcaklığın atmosfere tekrar yerden yayılması devam ediyor, soğuma gerçekleşemiyor. Biz buna şehir ısı adası diyoruz.”
Suyun akıp gideceği alan yok
Peki büyük şehirlerde oluşan ısı adaları nasıl oluyor da bu kadar şiddetli meteorolojik olaylara sebep oluyor? Dr. Demirhan, “Bu kadar çok ısınma sonuçta atmosferde bir etkiye sebep oluyor. Bu etki de kuvvetli, sağanak yağışlara ve sele neden oluyor” diyor.
Dr. Demirhan, konuyu bir kıyaslama yaparak açıklıyor:
“Benzer miktarda yağışın hem toprak yüzeye hem de kırsal bir alana yağdığını varsayalım... Toprak gelen suyun akışı için uygun ortam olabilir, bir kısmı toprağa karışır. Ancak şehirlerde bunun akması için uygun ortam yok. Şehirlerde direkt asfalt yüzeylerden geçiyor. Suyun akabileceği bir alan yok. Bu da hasar ve maddi kayıplara neden olabiliyor.”
Meteorolojik uyarılar dikkate alınmalı
Büyük şehirlerde yaşanan meteorolojik afetlere hazırlıklı olunması gerekiyor. Bunun için alınacak ilk tedbir meteorolojik tahminleri dikkatle dinlemek. Diğer önlemleri ise Dr. Demirhan şöyle sıralıyor:
“Evlerin ve iş yerlerinin nerede olduğu çok önemli. Özellikle çukur bir alanda bulunuyorlarsa kuvvetli yağışlarda sel ve su baskını ihtimali çok yüksek. Bu bölgelerde öncelikle yapılabiliyorsa evin ya da iş yerinin içinde bir yerde kum torbaları bulundurabilir. Meteoroloji su baskını olma ihtimali var dediği anda kum torbaları ile suyun içeriye girmesi engellenebilir.”
Dr. Demirhan’a göre yeni yapılan binalarda da meteorolojik olaylar hesaba katılmalı:
“Henüz yapım aşamasında olan binalar biraz daha yüksek yapılmalı. Alt katın bu ihtimale karşı boş bırakılması ve iş yeri haline getirilmemesi gerekiyor. Yine şehir merkezlerinde yer alan derelerin kenarlarına evlerin yapılmaması lazım. Eğer yapılabiliyorsa bir şehir planlamasıyla derelerin kenarları Avrupa ülkelerinde olduğu gibi taşma payı bırakılarak yeşillik alan olarak kullanılmalı.”
Meteorolojik afetlerin artık her mevsimde görüldüğünü söyleyen Dr. Demirhan sözlerini şöyle noktalıyor:
“2020'de Türkiye genelinde 984 meteorolojik afet yaşadık. Bu son 50 yılın en yüksek rakamı oldu. Bunların yaklaşık yüzde 30’u ekstrem yağışlardı. Sadece kış aylarında değil yaz aylarında da oldu. Yaz kış demeden her dönem bu afetleri yaşıyoruz.”