Kimi zaman Kuzey Afrika’daki Sahra Çölü’nden kimi zaman Arabistan Yarımadası üzerinden gelir, daha çok güney bölgelerde etkili olurdu. Ancak bu yıl neredeyse tüm Türkiye’de etkisini gösterdi. Üstelik de art arda birkaç kez.
Çöl tozları nisan ve mayıs ayında Karadeniz Bölgesi dışındaki birçok farklı ilde havanın rengini değiştirdi. Araçların üzerinde çamur tortusu bıraktı. Birkaç gün arayla görülen toz taşınımlarının sık olması aslında olağan değil. Peki bu durumun ardında hangi neden yatıyor? İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Meteoroloji Mühendisi Dr. Güven Özdemir ile konuştuk.
Zerre halindeki tozlar çöl coğrafyasından dünyaya nasıl dağılıyor?
Dr. Güven Özdemir, öncelikle toz taşınımının ne olduğunu anlatarak başlıyor sözlerine. Çöl tozlarının atmosfere konvektif yani yükselici hareketlerle hızlı bir şekilde taşındığını, buradan da jet rüzgarları veya tropikal rüzgarlarla dünyanın çeşitli bölgelerine aktarıldığını söylüyor.
“Atmosferdeki en baskın aerosol (bir katının veya bir sıvının gaz ortamı içerisinde dağılması) çeşitlerinden bir tanesi mineral toz partikülleri yani çöl tozlarıdır” diyen Özdemir, bunların ekosistem için çok büyük öneme sahip olduğunu vurguluyor. Tozların tüm dünyaya yayıldığını, en büyük kaynakların ise Kuzey Afrika (Sahra Çölü), Orta Doğu, Arabistan Yarımadası, Asya’daki Gobi ve Taklamakan çölleri, Güney Amerika ve Avustralya'daki çöller olduğunu belirtiyor.
Peki bu nasıl bir hava olayı ki kilometrelerce uzaktaki çöllerde bulunan tozlar Türkiye’ye kadar taşınabiliyor? Dr. Özdemir bu soruya şöyle yanıt veriyor:
“Bu durum hava sıcaklığı ve rüzgar sistemleri ile ilgili. Çöllerdeki sıcaklıklar gündüzleri çok yüksek derecelerde. Çoğunlukla 50 derecenin üzerinde bulunuyor ve güneşin batmasıyla birlikte de hızla bir sıcaklık kaybı oluyor. Bununla birlikte atmosferdeki sirkülasyonla, konvektif hareketlerle, kuvvetli rüzgarlarla atmosferin en üst seviyelerine yani 10 bin, 15 bin metre yüksekliklere kadar hızlı bir şekilde taşınıyor. Üst seviye rüzgarlarıyla yani jet rüzgarlarıyla dünyanın çeşitli yerlerine hızlı bir şekilde dağılıyor.
Bu taşınımlarla her yıl çöllerden atmosfere karışan toz miktarı 2 milyar tonun üzerinde kabul ediliyor. Sahra bölgesinden atmosfere salınan yıllık toz miktarları dünya üzerindeki tüm kaynaklardan salınan toz miktarının yaklaşık yarısı kadar.”
Küresel ısınma toz taşınımı hızını ve alanını değiştirdi
Önceki yıllarda bu denli büyük ve sık toz salınımlarının olmadığına dikkat çekiyor Özdemir. Bunun nedeninin de küresel ısınma kaynaklı olduğunu şu sözlerle vurguluyor:
“Sıcaklıklar belli bir noktadaydı. Daha stabil bir durum vardı. Ama şimdi nüfusun artması ve metropollerin hızla betonlaşması, ayrıca fosil yakıtların çok aşırı bir şekilde kullanılması dünya atmosferinin sıcaklığını artırdı. Isı adaları oluşturdu. Bunun sonucunda İklim krizi oluştuğu için rüzgarların şiddetleri ve hızları da artmaya başladı. O yüzden çok hafif bir şekilde yurdumuzu etkileyen toz taşınımı maalesef son yıllarda gözle görülür bir şekilde artış kaydetti.
Önceden toz taşınımı daha çok İç Anadolu’nun güneyi, Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde etkiliydi. Ama şimdi daha da kuzeye çıkmaya başladı. Yani küresel ısınma çöl tozu taşınımını hızlandırdı ve de alanını genişletti. Artık İstanbul, Trakya hatta Bulgaristan'a, Yunanistan’a kadar yani yukarı enlemlere çıkabilecek bir güce erişti. Küresel ısınma sürdükçe çöl tozu taşınımını daha sık göreceğiz.”
Toz taşınımı birçok rahatsızlığı tetikliyor
Çöl tozlarının hava kalitesini bozduğunu belirten Özdemir, bu durumun sağlık sorunlarına yol açtığını dile getiriyor. Ne gibi rahatsızlıklara kapı araladığını şöyle sıralıyor:
“Nefes darlığı gibi solunum yolu hastalıklarını tetikliyor. Çünkü nefes alıp verirken yeterli oksijen alamıyorsunuz. Halsizlik, yorgunluk, depresyon gibi durumlara neden oluyor. Baş ağrısı yapabiliyor. Tozlar göz kanallarına girdiği zaman da göz rahatsızlıkları yaşanabiliyor.”
Peki çöl tozlarının etkili olduğu zamanlarda nelere dikkat edilmeli? Dr. Özdemir’in özellikle vurgu yaptığı iki nokta şöyle:
“Toz taşınımı olduğu günlerde bildiğimiz normal maskeler yerine partikül önleyici maske kullanmak lazım. Çünkü basit maskeler bu gibi durumlarda iş görmez.
Yaşlıların da belli zaman aralıklarında dışarıya çıkması lazım. Çünkü sabah ve akşam saatleri sıcaklığın artmaya başladığı zamanlardır. Yoğunlaşma çekirdekleri veyahut da tuzların yeryüzeyine en çok indiği zamanlardır. Sabah ve akşam saatlerine dikkat edilmeli. Yoğunluk fazla olacağı için o saatlerde mümkün olduğu kadar dışarıya çıkılmaması gerekir. Çıkacaklarsa da 10.00 ile 16.00 arasında çıkmalarında fayda var.”
Orman yangını riski de barındırıyor
Dr. Özdemir, çöl tozlarının olumsuz bir yönü olarak yangın riskinden de bahsediyor. Bu tozların sıcak havayla güneyden alındığını hatırlatıyor. “Yaz aylarında devamlı olduğu zaman orman yangınlarına sebebiyet verebilir” diyor. 4 sene önce Marmaris'te çıkan yangınları örnek vererek bu yangınların çıkış özelliğini şöyle aktarıyor:
"Rüzgar deniz üzerinden gelip bütün nemini bırakıyor, denizi aştığı zaman da iç kısma kuru havayı verdiği için ormanın nemini alıyor. Yani Fön rüzgarı etkisi yapıyor. Öyle olunca da orman artık çıtır çıtır hale geliyor ve yangınlar başlıyor.
Bu tabii sadece bizde değil. Atina'da, İspanya'da, Yunanistan'da, İtalya'da da görüldü. Kış mevsiminde bu rüzgarlar estiği zaman bir yangını göremeyebilirsiniz. Ama yazın estiği zaman maalesef o yangınları görme ihtimalimiz yüzde 100.”
Madalyonun öteki yüzü: Çöl tozları ekosistemi besliyor
Bu noktaya kadar saydıklarımız olumsuz yönleriydi çöl tozlarının. Ancak madalyonun bir de öteki yüzü var. Çöl tozları doğru işleyen bir ekosistem için hayati önemde. İnsanoğlunun varlığını sürdürebilmesi için doğal yaşam döngüsünde baş aktörler arasında. Dr. Güven Özdemir çöl tozlarının üstlendiği görevini şu sözlerle anlatıyor:
“Toz taşınımının insanlara doğrudan bir faydası yok. Ancak dolaylı olarak faydaları büyük. Belli zamanlarda örneğin nisan ve mayıs ayında toprak üzerine düştüğünde gübre vazifesi görüyor. O alanlarda toprağın veya bitkilerin ihtiyacı olan mineralleri bölgelere taşımış oluyorsunuz. Toprağın içerisindeki çinko, demir, azot yani tabiatta bulunan minerallerin hepsi o çöl tozlarıyla su damlacıklarının üzerine yapışarak geliyor. Hem suyla da tepkimeye giriyor hem güneş enerjisini alıyor ve bir yerde fotosenteze yardımcı olabiliyor.
Çöl tozlarının bir katkısı da deniz canlılarına yönelik. Buradaki etki de tıpkı toprağa sağladığı etki gibi. Nasıl olduğunu Dr. Özdemir anlatıyor:
“Nisan, mayıs veyahut da eylül, ekim, kasım aylarında çöl tozlarının deniz üzerine yağması ile birlikte o mineralleri deniz canlıları alır. Örneğin balıklar bunu aldıktan sonra hızlı büyüyecektir. Çöl tozlarındaki mineraller deniz canlıları için gıda maddesi oluyor.”
Dr. Özdemir ayrıca yağmur etkisinden de bahsediyor. “Toz taşınımı varsa ve yeterli yağış için bulut oluşmuşsa yağmur yağmasına da yardımcı olacaktır. Daha hızlı bir şekilde veya bulut sıcaklığını çok aşırı şekilde düşürmeden de yağışa neden olacaktır” diyor. Su damlacıklarına yapılan tozun yer çekimine direnç gösteremeyip hızlı bir şekilde yer düzeyine düşeceğini söylüyor.