Açık 5.5ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Çevre
TRT Haber 20.05.2021 11:00

Mavi sularda deniz salyası tehdidi

Yaklaşık beş aydır Çanakkale Boğazı’nda ve Marmara Denizi’nde yoğun şekilde gözlenen deniz salyası, sucul ekosistemdeki canlılar için tehdit oluşturuyor. Bu sorunun sebep ve sonuçlarını uzmanıyla konuştuk.

Ev sahipliği yaptığı birçok tür ile en önemli ekosistemlerin başında gelen denizlerin bir kısmı, son dönemde ‘deniz salyası’ olarak da bilinen müsilaj sorunu ile karşı karşıya.

Aralık ayından bu yana, özellikle Türk Boğazlar sisteminin önemli bir parçası olan Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi adaları çevresinde görülen deniz salyasını, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Teknolojileri Meslek Yüksekokulu Sualtı Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Özalp’e sorduk.

Dr. Özalp, ülkemizin yetiştirdiği ilk mercan resif biyologlarından biri. Uzun yıllardır Türk Boğazlar sistemi dahilinde bilimsel çalışmalar yapan Özalp ile müsilajın denizel biyoçeşitlilik üzerindeki etkisini, dipte sabit yaşam süren bentik omurgasızların sağlık durumlarını da konuştuk.

Mavi sularda deniz salyası tehdidi

Sıcaklık ve kirlilik iki önemli faktör

Deniz salyası, bilimsel adıyla müsilaj, temeline inildiğinde doğal bir oluşum. Sudaki planktonik organizmaların oluşturduğu organik yük ile oluşuyor. Ancak bu denli yoğun ve uzun süreli olmasının altında insani faktörler de var; küresel iklim değişikliği ve kirlilik...

Doç. Dr. Barış Özalp bu durumu şu sözlerle anlatıyor:

“Müsilaj aslında planktonik organizmaların oluşturduğu organik yükün artışı. Çalışmalarda tam tarifine baktığımızda bu şekilde. Belirli tetikleyiciler de bu durumu daha yüksek orana taşıyor, sıcaklık ve kirlilik değişimleri gibi. Özellikle deniz ya da okyanus sularının ısınması... Küresel iklim değişimi ve su sıcaklıklarının artması sorunu, son 20 yılda en çok üzerinde araştırma yapılan konulardan biri. Akdeniz’in ısınması ve denizel biyoçeşitliliğe etkileri yönünde son yıllarda yapılmış araştırmalarda, deniz suyunun ısındığı ispatlanmıştır. Denizler ve okyanuslardaki sıcaklık artışı, planktonik organizmaların üreme yoğunluğunu artırıyor, organik madde yükü, diğer bir deyişle planktonların ürettiği salgıların oranı artıyor ve bu sebeple denizin üzerinde ya da dip bölgede müsilaj oluşumu artıyor. Müsilaj yeni bir durum değil, 1700-1800’lü yıllardan dahi çalışmalar var. Mesela Adriyatik Denizi müsilajın sıklıkla görüldüğü alanlardan birisi. Birçok referans ve kaynakta da doğal bir olay olduğu söylenmektedir. Çanakkale Boğazı’nda da belirli aralıklarla rastladığımız bir durumdu ancak denizel bentozun en önemli canlı habitatları olan mercan, sünger, tünikat gibi biyoçeşitlilik oluşturan türlerin müsilaj kaynaklı ölümleri şu an en kritik ve detaylı araştırılması gereken konulardan biri. Türk Deniz Araştırmaları Vakfının bilimsel dergisinde çıkan yayına ithafen yaptığımız çalışmada, müsilaj kaynaklı mercan ölümlerini raporladık ama daha ileri araştırmalara gereksinim olduğu bir gerçektir. Kirliliğin, müsilaj oluşumunu artırdığına dair çalışmalar bulunmaktadır ama asıl sebebin, denizlerdeki sıcaklık değişimi olduğu birçok referans çalışmada rapor edilmiştir.”

Fotoğraf: DHA[Fotoğraf: DHA]


Müsilajın çok kısa sürede iki kez gözlemlenmesi hakkında da konuşan Dr. Özalp, 3,5-4 knot akıntının dahi müsilaj oluşumunu dağıtmakta yeterli olmadığını ve halen Çanakkale Boğazı’nda etkin olduğunu, boğazın neredeyse 3’te 1’nin yüzeyde müsilaj kaplı olduğunu söyledi.

Fotoğraf: Barış Özalp (Ölü dokular - Savalia Mercanı)[Fotoğraf: Barış Özalp (Ölü dokular - Savalia Mercanı)]


“Müsilaj belirli aralıklarla olurdu ama bu kadar kısa zamanda iki kere üst üste ve false-benthos dediğimiz sahte-dip (sahte substrat, sahte bentik) oluşumunu da tetikleyen, bu kadar uzun süren bir müsilaj gerçekten konuşmamız gereken kısım.

Çanakkale Boğazı’nda ilk olarak aralık-ocak aylarında gözlendi. Şubat ayında bir durma oldu, çok şaşırmadık çünkü müsilaj böyleydi zaten. Belli bir zaman göründükten sonra akıntı ve rüzgârın da etkisiyle yer değişimi sağlanıyordu ya da müsilaj dağılıyordu ama mart ayındaki mercan araştırmalarında tekrar yoğun müsilaj gözlenince, bu biraz garip oldu.

Şu an Çanakkale Boğazı özelinde değerlendirdiğimizde, iki kez üst üste oluşmuş bir müsilaj olayından ve aynı zamanda en ciddi durum olarak nitelendirilen sahte-dip yapısını da iki kez kayıt etmiş bulunuyoruz. 12 Mayıs 2021 tarihinde ne yazık ki ikinci sahte-dip yapısı kaydedilmiştir ve ikinci makale çalışmamızda detaylıca değindiğimiz odak, canlı, yumuşak mercan türlerinin müsilaj kaynaklı ölümleri kayıt altında alınmıştır. Dipte sabit yaşam süren bentik canlılar nefes alamıyor. Çünkü üzerlerinde bir halı var. Nasıl besleneceksiniz? Ya da nasıl güneş ışığı alacaksınız ya da nasıl nefes alacaksınız?

Çanakkale Boğazı akıntının en kuvvetli olduğu bölgelerden biridir. Zaman zaman 5 knot kayıtları alınır Eceabat, Nara veya Kepez Burun bölgelerinden... Ne yazık ki 3,5-4 knot ortalama akıntı dahi müsilajı dağıtmakta yeterli olmuyor.”

Fotoğraf: Barış Özalp (Yalancı dip-falsebenthos)[Fotoğraf: Barış Özalp (Yalancı dip-falsebenthos)]


En önemli tehdit tabanda oluşturduğu sahte-dip yapısı

“Deniz tabanı, denizler ve okyanusların en önemli bölgelerinden biridir. Çünkü zengin biyolojik çeşitlilik olarak ifade ettiğimiz durum, dip canlıları mercan, sünger, tünikat, bryozoan gibi canlılar tarafından oluşturulur. Kayalık veya kum substratta sabit olarak yaşam süren ve birçok deniz canlısına barınma ortamı yaratan bu bentik canlılık ölürse, büyük ekolojik yıkım yaratır ve balıkların büyük oranda yaşam sürdüğü ortam ortadan kalkar. Bu zon, canlılara sunduğu barınma, üreme ve beslenme gibi olanaklarla oldukça kıymetlidir. İstakozlar ve karidesler mercan resiflerinin oluşturduğu boşluklarda yaşam sürebildiği gibi, mığrı balığı gibi büyük boyutlu canlılar dahi bu boşluklarda görülebilir. Deniz salyası da zeminde oluşturduğu sahte-dip yapısı ile bu denge için büyük tehdit oluşturuyor. En son 2008 yılında bu derece ciddi bir false-benthos kaydını Nara bölgede tespit etmiştik.”

Fotoğraf: İHA[Fotoğraf: İHA]


“Su üzerinde ve altında devam ediyor”

“Müsilaj, kötü görüntünün yanı sıra sucul ekosistem için çok daha büyük riskler oluşturuyor. Kuvvetli rüzgâr ve akıntılar müsilajın su üzerindeki görünürlüğünü azaltsa da müsilaj, Çanakkale Boğazı’nda hala etkin. Su altında, özellikle de oluşturduğu bulutsu, topak-yumak veya sahte-dip oluşumlarıyla tüm su kolonlarını adeta kaplıyor. Bazı bölgelerde dalgıçlar için göz gözü görmüyor; o derece yoğun bu sene… Müsilaj oluşumu suyun 50-60 santimetre altında çok yoğun olmakla birlikte yüzeyde hala etkin ve 35-52 metre aralığındaki derin zonu da kaplıyor. Mezotofotik olarak isimlendirilen 50 metre derinliklerin altında ileri araştırmalara gereksinim var, çünkü bu bölgelerde dahi yoğun false-benthos oluşumu olduğunu düşünüyoruz.”

Fotoğraf: Barış Özalp, 2021[Fotoğraf: Barış Özalp, 2021]


“Çanakkale Boğazında mart ayında kaydedilen ikinci müsilaj patlaması çok uzun sürmüştür ve halen etkindir. Az oranda dağılma görülse de aldanılmamalıdır. Yer değiştiriyor. Örneğin geçen hafta Çanakkale Boğazı Kumkale'ye giden örtü ve bir kısım dibe sahte-dip oluşturan müsilajda, belirli bir oranı Kumkale’den Çanakkale merkeze geri dönmüştür. Yüzeyde kolay kolay dağılan bir durum teşkil etmediği için, şu an denizlerin makine destekli temizlenmesi araştırılıyor.

Petrol benzeri kirliliği temizleyen araçların müsilaj tabakası uzaklaştırılmasında etkin olabileceği şu an incelenmektedir. Özellikle makine destekli bir temizleme işleminde dipteki sahte-dip yapısının uzaklaştırılma ihtimali mevcuttur. İleri araştırmalarla incelenmelidir.”

Doç. Dr. Barış Özalp, müsilaj hakkında yapılan araştırmaların artacağını, insana zarar verip veremeyeceğinin, bakteri yükü taşıyıp taşımadığının multidisipliner şekilde yapılan çalışmalar sonucu netlik kazanması gerektiğini belirterek sözlerini tamamladı.

Sıradaki Haber
Kapanma dönemlerinde hava kirliliği azalıyor
Yükleniyor lütfen bekleyiniz