Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün “Nisan 2024 Alansal Yağış Değerlendirmesi” verileri nisan yağmurları oranının bu yıl Türkiye genelinde normaline göre yüzde 50, geçen yıla göre yüzde 67 gerilediğini ortaya koydu.
Verilere göre 1991-2020 dönemini kapsayan uzun yıllar nisan yağış ortalaması, metrekareye 57,5 kilogram olarak hesaplandı. Geçen yıl nisanda metrekareye 86,8 kilogram yağış düştü. Bu sene aynı dönemdeki yağış miktarı ise 28,5 kilogram oldu.
Bu veriler “Endişe verici bir tablo bizi mi bekliyor?” sorusunu akıllara getirdi. Küresel ısınma kaynaklı iklim değişiklikleri ile görülen aşırı meteorolojik olaylar bu sorunun kaynağını oluşturdu.
Nisan yağmurlarındaki azalmanın ardında hangi sebepler yatıyor? Bu kuraklık anlamına mı geliyor? Önümüzdeki dönemlerde bizi ne bekliyor? Merak edilen bu sorulara İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İklim Uzmanı Prof. Dr. Barbaros Gönençgil ile yanıt aradık.
Prof. Dr. Barbaros Gönençgil, Türkiye’deki yağışların değişken olduğunu belirterek sözlerine başlıyor. “Geçen sene yağışlı bir yıl oldu. Ama ondan önceki yıl daha düşük yağışlar vardı. Hatta yağış noksanlığı vardı. Yani bazı yıllarda görülen yüksek yağışları, bazı yıllarda da yağış noksanlığı izleyebiliyor” diyor. Gönençgil, bu yıl görülen nisan yağmurlarındaki azalmanın kuraklık anlamına gelmediğinin altını çiziyor.
Peki bu yıl Türkiye nisan ayında neden az yağış aldı? Prof. Dr. Gönençgil bu soruya şöyle yanıt veriyor:
“Bu sene görülen durum daha çok Avrupa üzerinde etkili olan yüksek basınç koşullarının, Türkiye'ye yağış getiren gezici alçak basınçlar ve buna bağlı cephe sistemlerinin etkilerini bir ölçüde azaltmasıyla gerçekleşiyor. Bu gezegensel sistemin Türkiye'ye yansıması aslında.”
Prof. Dr. Gönençgil’e bu yıl azalan nisan ayı yağışlarının önümüzdeki senelerde nasıl seyredeceği konusunu da soruyoruz. Gönençgil durumu şöyle açıklıyor:
“Gelecek yıllarda düşüş olacaktır diye bugünden bir yargıya varmak zor. Çünkü birkaç yıllık süreçler söz konusu. Geçmiş verilere baktığımız zaman Anadolu'da yağış noksanlıkları 2-3 yıl sürmüş maksimum. Ondan sonra tekrar normale dönmüş. Yıldan yıla değişkenlikler kuvvetli olduğu için gelecek yıllara ilişkin bir yargıda bulunmak çok doğru değil.”
Bu yıl görülen yağış azlığının iklim değişikliğinden kaynaklanmadığını vurguluyor Gönençgil. Bu durumu “İklim değişikliği kelimesini çok fazla kullanıyoruz ve bu kullanım insan algısında zaman zaman farklı şeyler oluşturuyor. Her görülen olaya değişiklik demek doğru değil. Özellikle yağışta çok ciddi değişkenlikler vardır” diyerek açıklıyor.
İlkbaharın can suyu gibi görülen nisan yağmurları, tabiat için büyük önem taşıyor. Büyüme döneminde tüm bitkilerin nisan yağışlarına ihtiyaçları var. “Nisan yağmurlarının olağandan az düşmesini bir eksiklik olarak değerlendirmek gerekir” diye konuşan Gönençgil, tarımda sulamayla bu eksikliğin giderilmeye çalışıldığını hatırlatıyor.
Toz taşınımı ile görülen yağışlı sistemlerin mineral bakımından zengin çöl tozu zerreciklerini taşıdığını belirten Gönençgil, bunların toprağı besleyebildiğini, gübre görevi gördüğünü vurguluyor. Bu taşınımın nisan yağmurlarında her zaman gerçekleşen bir olay olmadığının da altını çiziyor.
“Öte yandan çöl tozlarının bir takım rahatsızlıklara sebep olabilecek, kronik hastalıklara tetikleyebilecek birleşenler olduğu ile ilgili yayınlar var” diyen Gönençgil, insan sağlığı açısından riskleri olduğunu da vurguluyor.