Yeşil polimerler, yani diğer adıyla biyoplastikler ya da biyopolimerler… Genel olarak tarım ürünleri gibi sürdürülebilir kaynaklardan elde ediliyor. Plastik üretimindeyse önemli oranda petrol esaslı kaynaklar kullanılıyor.
Yıldız Teknik Üniversitesi Metalürji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Afife Binnaz Hazar Yoruç, yeşil polimerlerin ömürleri sonunda çevreye zarar vermeden atık veya gübre olabildiğini söylüyor.
Petrol esaslı polimerlerin ise yeniden kullanılabilme ve geri dönüştürülebilme kabiliyetleri düşük. Bu nedenle kullanım sonrasında çevreye ve ekonomiye zarar veren ürünler ortaya çıkıyor.
Yoruç, “Akademik çalışmaların da yeni biyopolimer çeşitleri üretmek ya da var olanların özelliklerini geliştirmek amacıyla bu alana ciddi boyutlarda odaklandığı ve üniversite/sanayi iş birlikleri yapılarak ortaya konulan projelerin büyük bütçelerle desteklendiği görülmektedir” diyor.
Endüstriyel plastiğe göre neden farklı bir alternatif?
Yoruç, yeşil polimerlerin üretimleri sırasında çok daha düşük karbon salımı olduğunu ve çevresel zararı daha az olduğu için endüstriyel polimerlere alternatif olarak kullanıldığını şöyle anlatıyor:
“Birçok alanda doğal çevreye uyumu, minimum enerji tüketimi ve yüksek verimle üretilebilme olanağı sağlamalarıyla doğal döngüye girecek biçimde tasarlanmaya başlanmıştır. Bu malzemeler; hafif olmaları yanında istenilen mekanik, termal vb. özellikleri de yerine getirebilmektedirler.”
Yoruç, bu özellikleri dolayısıyla yeşil polimerlerin adını yakın gelecekte endüstriyel plastiklerden daha sık duyacağımızı söylüyor.
Mikroplastik kirliliğini azaltabilir
Mikroplastiklerin su ekosisteminde önemli bir kirlilik kaynağı oluşturduğunu söyleyen Yoruç, “Doğada bozunamayan veya geri dönüşümü mümkün olmayan polimerler kullanılmaya devam edildikçe mikroplastik oluşumunun önüne geçmek mümkün olmayacaktır” diyor.
Biyoplastiklerin ise biyobozunma özellikleri sayesinde mikroplastik oluşumuna daha az sebebiyet verdiğinden bahsediyor.
Biyoplastikler küresel ekonomiyi adil bir şekilde destekleyebilir
Yoruç, “Petrol gibi fosil esaslı kaynaklar dünya genelinde büyük rezerv hacmi açısından sadece birkaç ülkede ve birkaç şirket kontrolünde bulunurken, ağaçlar ile tarımsal kaynaklar her yerde ve sürdürülebilir bir şekilde bulunmaktadır” diyor.
Bu durumun, biyoplastiklerin küresel ekonomiyi daha adil bir şekilde desteklediği inancını oluşturduğunu ve çevreye kalıcı zaralar veren petrolün işlenmesi yerine tarımı desteklemenin daha doğru olacağını düşündürttüğünü söylüyor.
Sebep olabileceği sorunlar da var
Yoruç, sunduğu avantajlara rağmen, endüstriyel amaçlı olarak toprağın plastik üretimi için kullanılmasının sorunlar veya zorlukları yaratabileceğini, bunları öngörmek gerektiğini söylüyor.
Bugünkü durumu şöyle değerlendiriyor:
“Günümüzde, tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 0,1’lik kısmı biyoplastik üretimini desteklemek için kullanılıyor. Ancak bu oran artan taleplerle birlikte hızlı bir şekilde artıyor ve biyoplastik endüstrisi tarım alanlarını yakın bir gelecekte büyük hacimde işgal edebilir.”
Gelecekte neler olabileceğine dair ise şunları ekliyor:
“Bunun sonucunda ise dünya nüfusunu besleyen tarım alanlarının endüstriyel üretim amaçlı kullanılması yeni kaygıların oluşmasına neden olabilecektir. Ayrıca tek tip ürünlerin devasa tarım alanlarında sürekli yetiştirilmesi doğal ekosistemdeki dengeyi de bozabilecektir.”