Şehirlerde beton, asfalt, kaldırım, gibi su geçirmez yüzeyler oldukça fazla. Kullanılabilir yağmur suyunun çoğu bu yüzeylerden akıp atık su sistemine karışarak ziyan oluyor.
Kimi zaman da altyapıyı yetersiz bırakan kuvvetli yağışlara tanık oluyoruz. Ne yazık ki bu yağışlar sel ve taşkınlara dönüşebiliyor. Sel ve taşkınlar sırasında denizlere, göllere taşınan su beraberinde kirliliği de götürüyor. Yani hem suyumuzdan oluyoruz hem de kaynaklarımızı kirletiyoruz.
Tüm dünyadan uzmanlar bu sorunlara çözüm olabilecek yeni konseptler, yaklaşımlar deniyor. Onlardan biri de sünger şehirler. Sünger şehir konseptiyle yağmur sularını toplamak, temizlemek, kullanmak ve yeraltı sularını beslemek amaçlanıyor. Bu konseptin sel ve taşkınlar için de çözüm olabileceği düşünülüyor.
Gelecek için öne geçmek
Sünger şehirleri konuşmak üzere Işık Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Görevlisi Özge Çelik Yılmaz ile buluşuyoruz. Çelik, “Sünger şehirleri yağmur suyu hasadı olarak tarif edebiliriz kısaca” diyor.
Sünger şehirlerin başka ülkelerde, başka isimlerle de anılabileceğini konuşuyoruz. Sürdürülebilir şehirler, akıllı şehirler, sünger şehirler… Bu yaklaşımların hepsi bazı teorilere dayanıyor. Çelik’e göre adı ne olursa olsun, isimlerden çok uygulama ön plana çıkmalı.
Çelik, sünger şehirleri doğayı taklit etmeye benzetiyor. Doğaya müdahale etmediğimizde, su doğal olarak toprakla ve yeraltı sularıyla buluşuyor. Çelik’e göre, şehri tasarlarken doğayı taklit edersek “Geleceğimiz için bir adım öne geçebiliyoruz.”
Sünger şehir nasıl çalışıyor?
Sünger şehir konsepti şu anda çok yaygın değil. Çin’in uyguladığı sünger şehir konsepti belki en bilineni ama Çelik’in aktardığına göre, bu konsept Hollanda’da, Almanya’da ve Amerika’da da başladı. Sünger şehirlerin farklı şehirlerde farklı şekillerde uygulanabileceğini söylemek mümkün.
Genel olarak şehir bütün halinde suyu emmek üzere tasarlanıyor. Asfalt yollar, kaldırımlar gibi su geçirmez yüzeyler geçirgen hale getiriliyor. Bu yüzeylerden inen su yer altında inşa edilmiş hendekler ya da havuzlarda toplanıyor, filtreleniyor ve yer altı suyuna karışıyor. Bu uygulamayla yeraltı suyuna karışan su üç, dört katına çıkartılabiliyor.
Diğer bir uygulama da şehir içinde kurulan su toplama havuzları ve açık kanallar. Bu alanlar hem sel ve taşkınları önlemede hem de suyu toplamada kullanılıyor.
Yeşil çatılar, dikey bahçeler
Sünger şehir tasarımlarında şehir içi yeşil alanlar, yeşil çatılar, dikey bahçeler de önemli. Çelik, zeminde yer kalmadığında dikey yüzeylerin kritik olduğunun altını çiziyor. Suyu yakalayan ve kullanan bu alanlar şehrin yeşil ihtiyacını karşılıyor. Diğer yandan da çatılarda toplanan fazla su kanallar yardımıyla yeraltına iletilebiliyor.
Yaygınlaşması mümkün mü?
Bu uygulamalar için büyük bütçeler gerekiyor ama sağlayacağı avantajlar da bir o kadar büyük. Sünger şehir uygulamalarıyla yaşam, hava, su kalitesi artırılabilir. Çelik bu uygulamaların artması gerekli diyor.
Kent nüfusu arttıkça yapılaşma artıyor. Çelik, “Yapılaşmayla birlikte kentlerde doğayla ilişkiyi kesme, doğayı kullanma ya da tahrip etme gibi sonuçlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bunun önüne geçebilmek için de bu tarz uygulamaların ufak tefek bile olsa bir şekilde başlamış olması gerekiyor ki biz geleceğe de temiz suyumuzu taşıyabilelim, ormanlarımızı taşıyabilelim, geleceğe bir miras bırakabilelim.”
Kent ve suyun ilişkisi
Çelik, “Her ekolojik yaklaşımın çok büyük avantajları var” diyor. Doğayla ilişki kurmayı unutmamak gerekir diye de ekliyor.
Aktardığına göre yağmur suyunu hasat etmek eski yerleşimlerden gelen, insanların tecrübe ettiği konular. Kentleşme ise bu deneyimlerimizi unutturmuş. Çelik’e göre geçmişimizi unutmadan kentlere yaklaşabilmeliyiz.
“Doğayla birlikte nasıl yaşayacağımızı, ona zarar vermeden, ondan faydalanarak nasıl yaşayacağımızı planlamak önemli.”