Kuraklıklar daha sık meydana gelecek, Akdeniz bölgesindeki nüfusun yarısı su kıtlığı ile mücadele edecek. Denizlerdeki sıcaklık artışına bağlı olarak Akdeniz'deki balık türlerinin yüzde 60'ının nesli tükenecek...
Tüm bunlar gerçekleşmeyebilir de; ancak potansiyel olarak kapımızdalar.
İklim değişikliği beraberinde büyük krizlere de gebe... Küresel sıcaklık artışlarından ülke ve bölge ayırt etmeksizin herkes etkilenecek. Birleşmiş Milletler çatısı altındaki Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, olası senaryoları kapsamlı raporlarla sunuyor. Peki, Türkiye’yi hangi riskler bekliyor?
BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli 1980'lerden sonra Birleşmiş Milletlerin şemsiyesi altında oluşturulan, eğitim ve meteorolojik hadiselerle ilgili bilimsel çalışmaları ve bununla ilgili değişimleri değerlendirmek amacıyla kurulan bir yapı. Hükümetlerin de müdahil olması nedeniyle sivil toplum kuruluşlarının oluşumlarından farklı bir niteliği bulunan panele yaklaşık 195 ülke üye. BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporu her 5 ila 6 yılda iklim krizinin etkileri hakkında detaylı raporlar sunuyor. Altında 3 ayrı birimi olan yapı, iklimlerin nasıl değiştiği meselesinin ötesinde, iklim değişikliklerine neden olan faaliyetlerle mücadeleyi amaç edinerek, iklime uyum konusunda çalışmalar yapılıyor. İklim değişikliğinin fiziksel nedenleri, mücadele ve adaptasyon süreçleri ayrı çalışma gruplarınca değerlendiriliyor. Türkiye'deki akademisyenler de çalışma gruplarında yer alıyor.
İklim değişikliğine dair önemli uyarılar içeren Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin son raporlarını Profesör Doktor Barbaros Gönençgil TRT Haber'e yorumladı.
İklim Bilimci Profesör Doktor Barbaros Gönençgil, Türkiye'nin içinde bulunduğu Akdeniz kuşağının, iklim değişikliği sürecinden dünyada en fazla etkilenecek bölgelerden biri olduğunu anlatıyor, Akdeniz için "sıcak nokta" tanımlaması yapıyor.
"Farklı senaryolara yer verilen raporda 120 yıllık bir süreç içerisinde küresel sıcaklığın yaklaşık 1,1 sg derecelik artışı öngörülüyor. Türkiye ve Türkiye'nin içinde bulunduğu alanlarda özellikle yıllık yağış miktarlarından etkilenmeler bekleniyor. Bunun yanı sıra yağışın şiddetiyle ilgili önemli değişiklikler söz konusu. Daha fazla seller, taşkınlar, yani yağışı ilgilendiren problemlerin belli bölgelerde öne çıkmasını bekliyoruz. Türkiye'nin içinde bulunduğu Doğu Akdeniz ve Akdeniz coğrafi bölgesine yönelik de raporda kapsamlı açıklamalar yer alıyor."
"Türkiye ve içinde bulunduğumuz Akdeniz kuşağı, iklim değişikliği sürecinden dünyada en fazla etkilenecek bölgelerden biri. Bu yüzden de Akdeniz için "sıcak nokta" tanımı yapılıyor. İklim değişikliği sürecinden gittikçe daha çok etkilenen bir noktada yer alıyor. Türkiye ile birlikte Balkanlar, İber Yarımadası, Kuzey Afrika da risk bölgesinin içinde yer alıyor."
Türkiye nasıl etkilenecek?
Gönençgil, Türkiye'nin coğrafi yapısı nedeniyle bölgelerin etkilenme şeklinin aynı olmayacağını söylüyor ve bölgelerin nasıl etkilenebileceğini şöyle anlatıyor:
"Türkiye'de mevcut koşullarda farklı iklim bölgeleri nasıl varsa, bunların etkilenme şekli de farklı olacak. Karadeniz'de ve Anadolu'nun güneyinde yağışlarla ilgili ekstrem hadiseler beklenirken, İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu'nun belli bölgelerinde, az yağışlar olması, daha kuraklaşmaya yönelik bir gidiş olması beklentilerin içersinde. Özellikle sıcaklıkların 3,5,-4 derece artması halinde Güney Ege ve Akdeniz'in batı ve orta bölgelerinde yaklaşık yüzde 20-30, Ege'inin kuzeyi, İç Anadolu, Marmara ve Güneydoğu Anadolu'da da yaklaşık yüzde 10 yağışlarda azalma tahmin ediliyor."
Gönençgil, sıcaklık artışını hava ve toprak sıcaklığı olarak ayırmak gerektiğinin altını çiziyor. Zira toprak sıcaklıkları tarımı da etkiliyor. "Tarım desenleri, bitki örtüsü çeşitliği bir zincir halinde etkilenecek ortamlar olarak karşımıza çıkıyor." diyor.
İklim değişikliğinin küresel çapta kentsel alanları daha fazla etkileyeceği öngörülüyor. Yüksek sıcaklıklara maruz kalan nüfusun yüzdesinin yüzde 30'lardan yüzde 50'lere yükselmesi bekleniyor. İklim değişikliğinde sadece hava ve kara etkilenmiyor. Denizler de yoğun etki altında kalıyor.
"Deniz suyu sıcaklıklarının sıcaklıklara paralel olarak artmasıyla birlikte, bir taraftan biyo çeşitlilik, balık türlerinin etkilenmesini bekliyoruz. Diğer taraftan Karadeniz'de 2021 Ağustos ayında yaşadığımız sel felaketi veya geçtiğimiz haftalarda özellikle İstanbul'u etkileyen şiddetli kar yağışları gibi, Karadeniz'de deniz suyu sıcaklıklarının artmasıyla beraber deniz etkisi yağışlar ve bunun şiddetlenmesi gibi bir durum da söz konusu. Çünkü Karadeniz deniz olarak ısınmaya başlıyor ve ağustos ayında Bozkurt afetinin yaşandığı günlerde, Karadeniz'in deniz suyu sıcaklıkları 26 derecenin üzerine çıkmıştı. 26 derece okyanusta tropikal siklonu başlatan derecelerdir."
Hortumlar artar mı?
Tropikal siklon olarak adlandırılan kasırgalar, deniz suyu sıcaklığının 26 derecenin üstüne çıktığı yerlerde etkili oluyor. Türkiye’de deniz suyu sıcaklıkları son 50 yılda yüzde 6 arttı. Sıcaklıktaki bu artış, meteorolojik karakterli doğa afetlerine zemin hazırladı. Peki deniz suyu sıcaklığındaki bu artış hortum riskini artıracak mı?
"Türkiye'de hortum gözlemleri aslında çok da geriye gitmiyor. Eskiden, bugünkü koşullardaki gibi haberdar olmadığımız durumlar yaşanmış olabilir. Çok fazla haberimiz yok çünkü kayıtlarda değil. Ama son 10-15 yıl içerisinde, insanlar cep telefonlarıyla bile çekerek sosyal medyada yayınlayabiliyorlar. Hepsi bir vaka olarak görülebiliyor. Dolayısıyla son 10-15 yıl içerisinde gördüğümüz o artışın içinde bu tarz bir istatistiksel eksiklik söz konusu."
"Ama diğer taraftan da yerin daha fazla ısınmasıyla alakalı olarak bu hadiseyi başta Antalya olmak üzere, kıyı illerimizde, bazen iç kesimlerde daha sık görmeye başladık. Isınmayla alakalı koşullar devam ettikçe de daha fazla göreceğiz. 2017 Temmuz'da İstanbul'da gördüğümüz gibi, Kadıköy, Haydarpaşa'da başlayıp karaya ilerleyen bir hadise yaşadık İstanbul'da. Çok ciddi hasarlar vermişti. Bu tür hadiseler özellikle deniz suyu sıcaklıklarıyla ve üst atmosfer arasındaki sıcaklık faklılıkları arttıkça daha sık göreceğiz. Büyükşehirlerin hassasiyeti arttıkça bu tür hadiselerin etkileri daha da fazla olacak."
Her yıl daha sıcak bir yaz bizi bekliyor
BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli Türkiye'nin içinde bulunduğu Akdeniz kuşağı için kuraklaşma vurgusu yapıyor. Peki Türkiye kuraklaşmadan ne kadar etkilenecek? Artık sadece yaz ve kış mevsimi mi olacak? Gönençgil bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
"Burada net olarak söyleyebileceğimiz şey kuraklık açısından biraz daha keskinleşen olayları görebiliriz ama bu hadiseler lokal olarak kalıyor. Türkiye'nin her tarafı kuraklaşacak gibi bir sonuç çıkarmak doğru değil bu noktada. Büyük senaryolar biraz niyet okumaya da giriyor. Yani 50 yıl sonra şu olacak gibi keskin ifadelerden kaçınmak gerekiyor."
Son yıllarda mevsim geçişlerinin değiştiği, bahar aylarının kısaldığı yönündeki ifadelere de Gönençgil, "Türkiye'de zaten 4 mevsim hiç olmadı." sözleriyle yanıt veriyor.
"Takvimlerdeki 4 mevsimi biz hiçbir zaman için yaşamadık. İklimler değiştiği için, küresel iklim değişikliği oluyor o yüzden de Türkiye'de mevsimler değişti, kaydı, baharlar kısaldı gibi bir takım ifadeler kullanılıyor ama bu ifade doğru değil. Türkiye'de kıştan yaza ya da yazdan kışa geçişler kısa süreler içerisinde ve daha hızlı ve keskin bir şekilde oluyor. Bugünkü takvimlerde böyle geçse de, Türkiye'de iklim iki dönemlidir: Biri sıcak dönem, diğeri soğuk dönemdir. İçinde bulunduğumuz Akdeniz makro klimasının tanımında da bunlar var. Yazları ve kışları tarif eder. Ama yazdan kışa, kıştan yaza geçişlerdeki bir takım kaymalar zaman içersinde yaşanabiliyor. Mevcut koşullara bakarsak önümüzdeki yazın normal sıcaklıkların üzerinde geçmesi beklenebilir. Sıcaklıkların geçmiş yıllara göre yüksek olması beklenebilir. Her yıl daha sıcak bir yaz bizi bekliyor diyebiliriz."