Her yıl binlerce göçmen kuş, çıktıkları zorlu yolculukta dinlenmek için sulak alanlarda mola veriyor. Sulak alanlar, çoğu insan tarafından sadece bu yönüyle bilinse de biyolojik zenginliğin en fazla görüldüğü yerler olduğu için büyük önem taşıyor. Türkiye sulak alanlar bakımından dünyanın en zengin coğrafyalarından biri.
Hangi özellikleri taşıyan yerler “sulak alan” olarak anılıyor? Bu alanların önemi ne? Dünyayı etkisi altına alan iklim krizi sulak alanları nasıl etkiliyor? Sulak alanlarla ilgili merak edilenleri Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Fiziki Coğrafya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Özdemir, TRT Haber’e anlattı.
Türkiye’de 93 sulak alan mevcut
Türkiye’nin hemen her bölgesinde sulak alanların bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Özdemir, “En kurak döneminde derinliği 6 metreyi geçmeyen tüm su alanlarına ‘sulak alan’ deniyor. Ayrıca çekik dönemde kenar çizgisinden itibaren karaya doğru suların etkilediği alanlar da yine sulak alanlar içerisinde kalıyor” şeklinde tanımlama yapıyor.
Başta Göller Yöresi olmak üzere İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Türkiye’nin hemen hemen tüm kıyılarının sulak alanlar açısından zengin olduğunu belirten Prof. Dr. Özdemir, “Türkiye dağlık bir ülke olduğu için akarsu ağı oldukça sık. Bu akarsuların büyük bir kısmı Türkiye sınırları içerisinde denize dökülüyor ve bu alanlarda özellikle deltalar ve gerisinde büyük su alanları oluşuyor” diyor.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün verilerine göre Türkiye’de 93 sulak alan mevcut. Bunların 14’ü Ramsar Alanı (Uluslararası koruma altında), 59’u Ulusal Öneme Haiz Alan, 20’si ise Mahalli Öneme Haiz Sulak Alan.
“Tarımın ve biyolojik zenginliğin sigortası”
Sulak alanların ekolojik ve coğrafi açıdan çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özdemir, bunun nedenini şöyle açıklıyor:
“Sulak alanlar tarımın ve biyolojik zenginliğin sigortası durumunda. Ancak iklim krizine ve küresel ısınmanın getirdiği aşırı buharlaşmanın hedef olduğu su kaybına karşı en hassas alanlar. Bu tür alanlar, bu değişimlerden fazla etkileniyor. Sulak alanlar aynı zamanda kara canlılarının değil, sualtı canlılarının, göçmen kuşların beslenme, barınma ve üreme alanları olması yönünden de çok önemli.”
2021 sulak alanlar açısından kötü geçti
“İklim krizine bağlı olarak kurak geçen 2021, sulak alanlar açısından da kötü bir yıl oldu” diyen Prof. Dr. Özdemir, 2022 yılı için şu değerlendirmeyi yapıyor:
“2021’in son 3 ayı 2022’nin ilk 2,5 ayı yağışlı geçti, fakat sulak alanlarda yağışın en önemli olduğu ay nisandır. Özellikle mart ve nisan yağmurları tarım açısından çok değerli. Bu aylar yağışlı geçtiği takdirde sulak alanlar için bazı risklerin ortadan kalktığını en azından bu yıl için göreceğiz. Yaz sıcaklıkları mevsim normallerinde geçtiği takdirde bu sene sulak alanlar için iyi bir yıl olacak.”
Meke ve Tuz Gölü kuruma noktasına geldi
Sulak alanları etkileyen sadece yağışların azalması değil. Prof. Dr. Demirhan, akarsular üzerine yapılan göletlerin de bunu etkilediğini belirtiyor:
“Bu göletler doğrudan sulak alanlara dönüşen suyun yüksek rakımlarda tutulması anlamına geliyor. Yine buradaki su, içme ve tarım amaçlı kullanıldığı için sulak alanların suyu azaldı. Su ihtiyacı yeraltı suyundan faydalanmaya dönüştü. Bunun sonucunda İç Anadolu Bölgesi ve İç Batı Anadolu başta olmak üzere yeraltı su seviyesinde düşme yaşandı. Sulak alanlarımızın ciddi bir kısmı kurudu. Örneğin Türkiye’nin gözde turizm mekanı Meke Tuzlası ve yine kuşların önemli bir uğrak noktası olan Tuz Gölü kuruma noktasına geldi.”
Yeraltı sularının çekilmesiyle birlikte obruklar, yani çökmeye bağlı çukurluklar da meydana gelebiliyor. Prof. Dr. Özdemir, bunu örneklerle açıklıyor:
“Afyon çevresinde Eber, Akşehir sulak alanında Konya Ovası’nda, Tuz Gölü çevresinde yer altı su seviyesinin aşırı kullanım nedeniyle çöküntü, yani obruk oluşumu gerçekleşiyor. Bu da o bölgelerde yaşayan insanları tehdit eder hale gelmiştir.”
Sulak alanlar tarım için önemli
Tarım açısından da bu alanlar son derece önemli. “Sulak alanlar Türkiye’de verimli tarımın hem sigortası hem de göstergesi” diyen Prof. Dr. Demircan, bunu şöyle ifade ediyor:
“Sulak alanın varlığı suyun olması anlamına gelir; su da tarım için sigortadır. Aynı zamanda bölgenin iklimini, mikroklimasını etkilediği için oradaki nispi nem özellikle meyveciliğin-sebzeciliğin daha kaliteli biçimde gerçekleşmesini sağlar. Sulak alanlar aynı zamanda saz üretiminin ve ticaretinin yapıldığı alanlardır. Bu yönüyle de zengin bir sahadır.”
Grafik: M. Furkan Terzi