“Çınar ne kadar uslu bir çocuk”, “Zeynep ne kadar da çalışkan”,”Arda odasını kendi topluyor, görüyor musun?”
Ebeveynler zaman zaman çocuklarını bu tür örneklerle kıyaslayabiliyor. Daha önceki haberlerimizde kıyaslamanın çocuklar üzerindeki etkisine bakmıştık.
Bu kez, ailelerin örnek olarak gösterdiği çocuklara yakından bakacağız. Altın çocuk sendromu olarak adlandırılan durumu Klinik Psikolog Seda Aydoğdu'dan dinleyeceğiz.
Ebeveynlerin “altın çocukları”
Altın çocuk sendromu toplumumuzda 'örnek gösterilen çocuk' olarak da bilinen bir ifade. Bu çocuklar içinde bulundukları ortamda 'uygun' davranışlarıyla dikkat çekerler. Sorumluluk sahibi olmak bu çocukların en belirgin özelliklerinden... Yetişkinler tarafından sık sık örnek gösterilen bu çocukların ortak diğer bir özelliği ise yaşadıkları stres... Seda Aydoğdu "örnek olmanın" çocuklar üzerinde kurduğu baskıyı şöyle anlatıyor:
“Altın çocuk sendromunda olan çocukların; mükemmeliyetçi olmaya yönelik önemli bir talepleri vardır çünkü sahip oldukları ayrıcalıklı durumu hata yaparak kaybetmek istemezler. Bu durumu korumak için de olması gerekenin üzerinde sorumluluk alırlar ve bu durum da başa çıkmada zorlanmalarına sebep olabilmektedir. Tüm bu uğraşlarla fazla meşguliyet içerisinde olmaları diğerleri ile ilişki kurma zorluğu yaşamalarına sebep olur çünkü içinde bulundukları ayrıcalıklı durum akran ilişkileri içerisinde dışlanmalarına sebep olabilir. Çevresi tarafından ve en çok da kendi içinde mükemmeliyetçiliği barındıran çocukların stresle başa çıkma toleransları da oldukça düşüktür."
Kusursuz olmaya zorlanmak çocukları nasıl etkiliyor?
Çocuklar ebeveynleri gibi olmak zorunda mı? Ya da onların ulaşamadığı hedefleri gerçekleştirmek? Ebeveynler çocuklarının iyiliğini isterken aslında farkında ya da olmadan, kendi hedef ve ideallerini gerçekleştirmeye çalışabiliyor. Kusursuz olarak yetiştirmeye çalıştıkları çocuklar ise sevilmenin tek koşulunu hata yapmamak olarak görüyor.
Seda Aydoğdu ebeveynlerin yüksek beklentilerinin çocuklar üzerindeki etkisinin yetişkinlikte de devam ettiğini anlatıyor:
"Çocukluk dönemlerinde altın çocuk olarak etiketlenmiş kişiler yetişkinlik hayatlarında; empati ve ilişki kurmakta zorlanan, içinde bulundukları grupta lider özellikleri ile öne çıkmak ve bu sebeple ilişkiler içerisinde bağ kurmakta, anlamakta ve anlaşılmakta zorlanabilmektedirler. Bunların yanı sıra düşük öz güven, stres toleransının düşük olması ve dışarıdan sürekli onay ve takdir almaya yönelik beklentiler içerisinde olabilmektedirler. Unutulmaması gereken en önemli özellik ise; bireysel farklılıkların olması ve herkeste farklı durumlarda farklı belirtilerin ortaya çıkabileceğidir."
Ebeveynler ne yapmalı?
Çocukları stres ve baskıdan korumanın birinci aşaması, ebeveynlerin kendi beklenti ve hedeflerini kontrol etmesiyle mümkün... Her anne ve babanın çocuğunun sağlıklı, mutlu ve öz güvenli olmasını isteyeceğini söyleyen Seda Aydoğdu, ailelerin kısa vadede aşırı beklentiye girebildiğini anlatıyor:
"İçinde bulunduğumuz toplumun eğitim sistemi ve kültürel özellikleri de göz önüne alındığında çocuklarımızdan yüksek akademik başarı, örnek öğrenci ve sosyo-kültürel alanlarda aktif çocuklar olmasının onlara mutluluk ve başarı getireceğinin inancı içerisinde kısa vadede fazla beklenti içerisine farkında olmadan sokabilmekteyiz. Bu durumlar uzun vadede hem biz ebeveynleri hem de çocuklarımızı zorlayabileceği için çocuklarımızın bireysel özelliklerine göre yönlendirmeler yapmak ve beklentilerimizi o seviyede tutmak oldukça önemlidir."
Peki ebeveynler nelere dikkat etmeli? Aydoğdu bu soruyu da şöyle yanıtlıyor:
"Özellikle kardeşler arası olmakla birlikte çocuğumuzun içinde bulunduğu ortamda ona eşit ilgi göstermeli ve eşit ilgi gösterilmesini sağlamalıyızdır. Empati yeteneğinin gelişmesi ve onay alma ihtiyacına yönelik duygu odaklı iletişimin temeli aile içinde atılmalıdır. Stres yönetimi ve mükemmeliyetçi özelliklere yönelik otokontrolün gelişmesi için profesyonel destek alınması da oldukça önemlidir."