Binlerce çocuk yakınlarını, tanıdıklarını, arkadaşlarını asrın felaketinde kaybetti. Depremden etkilenen çocuklar bu nedenle "Fiziksel ve psikolojik incinebilirlikleri yüksek" olarak tanımlanıyor. Çocukların eğitimlerine geri dönmeleri ise yaşadıkları travmayı atlatabilmeleri için büyük önem taşıyor. Ancak bu süreç hiç de kolay değil...
Çocuk ve Ergen Klinik Psikoloğu Prof. Dr. Gülsen Erden ile depremden etkilenen çocuklara okullarda nasıl yaklaşılması gerektiğini konuştuk. Erden, öğretmenlerin ve okuldaki diğer öğrencilerin hazırlanmasının önemli olduğunu söylüyor.
Öğretmenlere büyük görev düşüyor
Deprem bölgesinde olsun ya da olmasın etkilenen çocukların yeni okullarına adapte olabilmelerinde en büyük görev kuşkusuz öğretmenlere düşüyor. Ancak asrın felaketi herkes gibi öğretmenleri de derinden yaraladı.
Prof. Dr. Gülsen Erden her şeye rağmen, öğretmenlerin deprem mağduru çocuklara yardımcı olabilmek için, öncelikle duygularını izleyerek, kendilerini sakinleştirebilmelerinin önemli olduğunu söylüyor.
"Kendileri de hala yoğun üzüntü, hayal kırıklığı, umutsuzluk veya kaygı yaşıyor olabilirler. O bölgede yaşayan yakınları zarar gören öğretmenlerimiz olabilir. Dolayısıyla öncelikle öğretmenlerin kendi duygu durumlarının farkında olmaları, gerekiyorsa yardım almaları ve hatta okul idarecilerinin ve il milli eğitim müdürlüklerinin bu konuda duyarlı olmaları gerekiyor. Çünkü ekstra bir yük oluyor öğretmenlerimizde."
Onlar "incinebilirliği yüksek" misafirler
Sadece öğretmenler de değil, okuldaki diğer öğrencilerin de misafir gelecek çocuklara yönelik tutumları önemli. Dolayısıyla onların da ebeveynleri tarafından "incinebilirliği yüksek" arkadaşlarına karşı hazırlanmaları gerekiyor. Prof. Dr. Gülsen Erden bu hazırlığın nasıl yapılabileceğini şöyle anlatıyor:
"Okullarına hem incinebilirlikleri yüksek hem de hem fiziksel ve psikolojik olarak yaşadıklarından etkilenmiş çocuklar geliyor. Bu nedenle onların da konuşmalarına ve davranışlarına dikkat etmeleri gerekiyor. Onları karşılayacak çocukların anne babaları, çocuklarını hazırlama konusunda yine tıpkı öğretmenlerde olduğu gibi kendi duygulanımlarının ve duygularının farkında olmaları, bunu düzenleyerek çocuklarıyla konuşmaları gerekiyor."
"Depremzede sözcüğünü kullanmayın, konuşmak istemiyorlarsa zorlamayın"
Onlar depremden nedeniyle zarar görmüş çocuklar... Dolayısıyla yaşadıklarını hatırlatacak kelimeler ve davranışlar onların iyileşmesi önünde engel oluşturabilir. Prof. Dr. Gülsen Erden bu kelimelerden birinin "depremzede" ifadesi olduğunu söylüyor.
"Depreme ya da deprem bölgesinde yaşadıklarına ilişkin, konuşmak istemeyebilirler. Onlara bu konuda, konuşmak istemedikleri sürece bir soru yöneltmeyin. Onları incitecek sözler sarf etmeyin. Depremzede sözcüğünün kullanılmaması uygun olur. Deprem bölgesinden gelen veya Kahramanmaraş ilinden Malatya ilinden, Hatay ilinden gelen çocuklar olarak nitelendirilmeli."
Gülsen Erden, misafir öğrencilerin fiziksel ihtiyaçlarına karşı da arkadaşlarının duyarlı olmasını istiyor. Ailelerin paylaşmak konusunda çocuklarını teşvik etmelerinin önemine işaret ediyor.
"Kalemi eksik olabilir, silgisi eksik olabilir, defteri eksik olabilir. Bunları paylaşma konusunda teşvik edilebilirler. 'Bugün ben sana vereyim, sende zamanı gelince bana verirsin', 'Bende iki tane vardı, birini seve seve sana verebilirim' gibi olabilir.
Bir başka şey, okuldaki çocukların okulu tanıtabilmesi çok önemli. Öğretmen odası nerede? Müdür odası nerede? Okulda bir psikolojik danışma servisi varsa o nerede? Hatta öğretmenlerimiz sınıfta bu çocuklar için daha duyarlı olan bir çocuğu, sınıf temsilcisi olarak seçebilir. Çocuklara okul konusunda rehberlik edebilir, yardımcı olabilir."
Öğretmenler dikkati dağınık çocukla nasıl bağ kurmalı?
Her çocuk depremde yaşadıkları, yapısı ve yaşı dolayısıyla farklı tepkiler verebilir. Çocukların okula ve derse adapte olabilmesi ise zamanla ve öğretmenlerin çabasıyla mümkün olabilir diyor Prof. Dr. Gülsen Erden. Peki öğretmenler dikkatini toparlayamayan çocuklara nasıl yaklaşmalı? Bu soruyu örneklerle cevaplıyor:
"Deprem bölgesinden gelen çocuklarımız yoğun üzüntü, kaygı, korku yaşayabiliyor olacakları gibi dikkat dağınıklıkları da çok yüksek olabilir. Endişe edebilirler, ‘Kendi okudukları okuldaki sınıfın düzeyi ile geldikleri sınıfın düzeyi aynı olacak mı olmayacak mı?’ ya da arkadaş bulma öğretmenleriyle ilişkiler konusunda endişeleniyor olabilirler. Bu nedenle onları önce sınıfa ve öğretmene kaynaştırmak çok önemli. İlk yapılacak şey çocuklarla tanışmak ve sınıftaki çocukların birbirleriyle tanışmalarını sağlamak. Öğretmen kendisini tanıtacak. Sınıftaki öğrenciler birbirlerini tanıtacaklar.
Öğretmenlerimiz, çocukların dikkatinin dağıldığını, toparlayamadığını, dalıp gittiğini ve çok sessizleştiğini fark ediyorsa, bir şekilde çocuğun yanında olup onunla temas ederek onunla bağ kurmaya çalışmalı. 'Biliyorum dikkatini vermekte şu anda zorlanıyorsun. Ama anlayamadığın bir yer olursa lütfen bana sor' sözleriyle yardımcı olabilir çocuklara."
Gülsen Erden, sınıfa deprem bölgesinden yeni bir çocuk geldiğinde, derslerin bir süre aynı yoğunlukta devam etmemesinin daha uygun olacağını da söylüyor.
"İlk günlerde, bir hafta boyunca belki birkaç gün daha yoğun derslere girmek yerine, bu çocukların o sınıfla ve okul ortamıyla kaynaşmasını sağlayacak hatta o şehri tanımalarına yardımcı olacak etkinlikler yapmak çok daha doğru olabilir. Şehrin önemli kültürel noktalarını gezmek, müzik, oyun, sanatsal etkinlikler, bilmece-bulmaca çözmek vb. etkinlikler yapmak gibi... Çocukları daha eğlenceli bir aktiviteye ve paylaşıma yöneltebilmek önemli."
Okula adaptasyon yaşa ve çocuğa göre farklılık gösterebilir
Peki hangi yaş grubu okula adaptasyonda daha çok zorluk yaşar? Prof. Dr. Gülsen Erden, bu durumun çocuğun yapısına göre değişkenlik göstereceğini söylüyor.
"Adaptasyon her yaş grubu için her çocuğun yaşadıklarıyla bağlı olarak zorluğu değişecektir. Bazı çocuklar için altı yaşında daha kolay olabilirken bazı çocuklar için altı-yedi yaşında daha zor olabilir. Ne yaşadı? Kaybı var mı? Anne baba kaybı var mı? Evlerindeki yıkım çok fazla mı? Enkaz altında ne kadar süre kaldı. Geleceğe ilişkin kendisine bakım veren kişilerin kaygıları çok mu yüksek? Çocuğun önceki yapısı nasıl?
Bütün bunlar onun adaptasyon sürecini etkileyebilecek şeyler olabilir. Adaptasyon sürecini olumlu yönde etkilemek ise öğretmenlerin ve misafir gittikleri okuldaki çocukların davranışlarıyla yumuşatılabilecek bir süreçtir."
Küçük çocuklara fiziksel yakınlık gösterin, ergenleri dinleyin çocukların kontrol duygularını güçlendirin
Her yaşın ihtiyacı farklı. Peki küçük çocuklar ve ergenlere nasıl davranmak gerekiyor?
"Küçük yaş grubundakilerde de yoğun adaptasyon sorunu olabilir. Küçük yaş grubuyla çalışırken onlara fiziksel olarak daha yakın olmak eğer çekingenlik göstermiyorlarsa izin verdikleri ölçüde sırtlarına, omuzlarına dokunabilmek önemli.
Ergenlerde ise onları dinlemeye hazır olduğunu göstermek öğretmenlere yardımcı olabilir. Onları anlamaya, dinlemeye ve paylaşımları konusunda onları desteklemeye hazır olduklarını hissettirmeleri önemli olabilir. Küçük çocuklarda altı, dokuz yaş arası çocuklarda özellikle hareketli oyunlar, dengeyi sağlayıcı oyunlar, bedeni koordine edebilecek oyunlar çok işe yararken, biraz daha büyük yaş çocuklarında bilişsel oyunlar, zeka oyunları, kutu oyunları çok işe yarayabilir."
Çocuklara güven duygusu aşılayın
Çocuk çok mu sessiz kalıyor? Çok mu yalnız kalıyor? Çok mu uzak duruyor? Gülsen Erden öğretmenlerin çok yoğun tepkiler gösteren çocuklar kadar hiç tepki göstermeyenlere de dikkat etmeleri gerektiğini söylüyor.
"O çocuklarla daha çok daha yakından ilgilenilmesi gerekiyor. Bir de bu çocukların en temel ihtiyaçları güven ihtiyaçları çünkü bu çocukların yaşadıkları depremle birlikte alışageldiği düzen bozuldu. İnanç sistemleri sarsıldı. Bugüne olduğu kadar geleceğe ilişkin de korku ve endişe yaşamalarına sebep oldu.
Deprem yeterlilik duygusunu zedeledi: Ben yapamadım, en koşamadım, en çıkamadım gibi... Kendilik değerlerinin ve güvenlerinin sarsılmasına sebep oldu. Belki kimi zaman suçluluk duymalarına sebep oldu. Bunun beraberinde de yoğun üzüntü, güçsüzlük ve kontrol kaybı yaşadılar. Bu nedenle bu çocuklara hem güven duygusunun aşılanması, hem de kontrol duygusunun tekrar kazandırılması lazım.
Mesela ne yapmak ister sorulmalı? Nerede oturmak, hangi sırada oturmak ister sorulmalı? Ödevini ne zaman geçirmek ister? Bu gibi sorularla seçim hakkı tanınarak kontrol duygularının tekrar canlanması mümkün olabilsin. Güven duygusunun da böylece desteklenebilir. Bulunduğumuz yerde deprem olma ihtimali çok az. Binamız ve okulumuz güvende. Bununla ilgili bütün tedbirler alınmış gibi konuşularak da bulunduğu yere ilişkin güven duyması sağlanabilir.
Aslında yanlarında olduğumuzu, onlara ve kendimize güvendiğimizi hissettirerek güven duygularının onarılması mümkün olacaktır.”