Yeni nesil çoğu zaman büyüklere saygıdan, tavır ve hareketlere birçok konuda eleştirilir. Peki, onlar en çok neyi eleştiriyor biliyor musunuz? Kendi bedenlerini...
Sosyal medyada yoğun bir şekilde kullanılan idealize edilmiş beden ölçüleri, sadece yetişkinleri değil, gençleri, hatta çocukları dahi etkiliyor. Dismorfofobinin, yani kişinin kendi görünüşüne takıntısının görülme sıklığı büyük bir hızla artıyor.
Dismorfofobi, çocuklarda görünüşle ilgili sürekli endişeye yol açarken ergenlikte estetik yaptırma saplantısına dönüşebiliyor. Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Önder Küçük ile bu rahatsızlığın nedenlerini ve etkilerini azaltmak için yapılabilecekleri konuştuk.
Yeni nesil bedenini daha çok eleştiriyor
Dismorfofobi, kişinin kendi görünüşüyle ilgili takıntılı hale gelmesi, bedensel kusurlarının olduğuna dair yoğun bir düşünce ya da inanışa yol açan ruhsal bir bozukluk.
Sosyal medyada neredeyse herkese kendini kusurlu hissettirebilecek kadar yoğun şekilde empoze edilen bedensel mükemmellik algısı, bu rahatsızlığın görülme sıklığını da artırıyor.
Yetişkinleri bu denli etkisi altına alan bir durumun çocukları etkilemesi kaçınılmaz diyor Önder Küçük.
"Dismorfofobinin geçmişte ergenliğin orta ve son evresinde görüldüğü düşünülürdü, öyleydi de. Literatür bilgisi de öyleydi ama artık sosyal medya mecralarında biraz kusursuz ve idealize edilmiş beden ölçülerinin olması, çocukların, gençlerin zihninde de güzellik algısının bu şekilde oturmasına, yanlış şekilde oluşmasına yol açıyor. Kendi bedenlerini daha çok eleştirmelerine, kusurlar bulmalarına, kendi bedenine yönelik güven eksikliği yaşamalarına neden olabiliyor. Bu açıdan da benlik sevgisi olumsuz etkileniyor diyebiliriz. Erişkin dünyasında görünüm ne kadar önemli hale geliyorsa bunun çocuklara yansımaları da böyle oluyor. "
"Çocuklar erişkin kaygıları yaşamaya başladı"
Önder Küçük 9 yaşındaki çocuklarda dahi bedenleriyle ilgili memnuniyetsizliğe sıkça rastladıklarını anlatıyor. Peki, çocuğun kendisiyle ilgili şüpheye düşmesi onu nasıl etkiliyor?
"Öncelikle güveni sarsılıyor, kendine inancını kaybediyor. Boyu olabilir, göz rengi olabilir, kendisiyle ilgili kolay değişemeyecek fiziksel özelliklerle ilgili şüpheye düşmek; yetersizliğe, kabul görülmeyeceğine dair bir algıya, sosyalleşememesine ve sosyal alanda kendisine yer açılmayacağına dair bir inanışa yol açabiliyor. Yanı sıra bu durumun ciddi ruhsal bozukluklara, depresyon, kaygı bozukluğuna neden olduğunu biliyoruz. Çocuklar karamsarlık ve kendine güvenin azalması gibi depresyon belirtileri gösterebiliyor."
Küçük, "Çocuklar erişkin kaygıları yaşamaya başladı" diyerek devam ediyor sözlerine.
"10-15 yılda sosyal medya mecraları çok yaygın kullanılıyor ve çocuklar denetimsiz bir şekilde kendilerine hesap açabiliyor. Çocukların bu alanda yer edinmeye çalışmaları ve bir ölçüde bu mecralarda kullanılmaları, onların birden bire erişkin dünyasında yer almalarına yol açıyor.
Çocuk, yetişkine özgü bir yaşam düzenine girdiğinde ise erişkin yaşamına ilişkin kaygılarla karşılaşıyor. Ama onunla baş edilecek envanteri yok o küçük bedeninde. Erişkin dünyasına ait sorunlar, kaygılar, çocuğun baş edemeyeceği düzeyde olabiliyor ve haliyle daha ileri evrede görebildiğimiz ruhsal bozuklukları çocuk yaşta da görür hale geliyoruz."
"Çocuğa görünüşünün ötesinde değerli olduğunu hissettirmek gerekiyor"
Peki, çocuklarda hangi belirtilere dikkat etmek gerekiyor? Ebeveynler ne yapmalı?
"Kıyafet konusundaki tutumlarından tutun, dışarıya çıktığında, arkadaşlarıyla buluştuğunda, görünüşüne ilişkin ayırdığı zamana değin birçok alandan bu anlaşılabilir. Zaten bunun bir dismorfofobi olabilmesi için belli kaçınmaların olması gerekir. Ama bunun belli öncülleri de olur. Bunun fark edeceğiniz yerlerden biri de aynada daha uzun zaman geçiriyor olması olabilir mesela. Çünkü 5 ila 9 yaş arası, aynada uzun zaman geçirilen yaşlar değildir. Kendi görünüşüyle ilgili yoğun düşünce uğraşısı ve sorularının, sorgulamalarının daha çok bu alana dönük olması üzerinden anlaşılabilir."
Küçük, çocuğun memnuniyetsizliğinin günlük hayatı sekteye uğrattığı durumlarda ise uzman yardımını tavsiye ediyor. Çocuğun bedeninden ziyade güçlü olduğu yanlarına odaklanmasının teşvik edilmesi gerektiğini anlatıyor.
"Güzellik algısının göreceli olduğu, herkesten herkese değişebileceği, tek bir güzelliğin, tek bir idealin olmadığı, farklı beden tiplerinin de güzel olabileceği öne çıkarılmalı. Sadece görüntüsüyle ve bedeninde var olmadığına, ilgi alanı, becerileri, sosyal ilişkilerdeki tutumları, kibarlığıyla bir bütün olarak var olduğuna odaklanmak önemli.
Görünüşünün ötesinde değerli olduğunu hissettirmek önemli çocuğa. Çocuğun varoluşunda güçlü yanları neler? Bu çocuk sadece bedeniyle var değil. Farklı yönleriyle de, ilişki kurma biçimiyle, matematikteki, okumadaki becerisiyle, müziğe olan ilgisiyle, yaşamın diğer alanlarında kurduğu ilişkilerle de kıymetli ve değerli. Bazen sadece kibar olması bile çocuğun güçlü yanıdır. Sağlıklı olması da çocuğun güçlü yanıdır. Sırf çocuk olması bile çok önemli. Var olması bile kıymetli..."