Anne-babanın sevgisi için girilen kıskançlığa ve rekabete dayanan, zaman zaman da sevgi ve arkadaşlık boyutuyla öne çıkan ikircikli bir ilişki türü kardeşlik... Bu ilişki anne ve babayla kurulan bağın hemen ardından geliyor. Dolayısıyla da iç dünyamızın şekillenmesinde oldukça etkili oluyor.
Çocuklar ailenin yeni üyesiyle anne ve babanın ilgisini, zamanını, yeri geldiğinde kendi odasını ve oyuncağını paylaşmak zorunda kalabiliyor. Bir diğer yandan da; tek çocuk olmanın yalnızlığını hafifleten, anne babanın tüm dikkatinden sıyrılabilmeyi sağlayan rahatlayıcı bir işlevi de var kardeşliğin.
Uzmanlar tüm bu ikilemler içerisinde kardeşlerin dengeyi bulabilmesi, anne ve babanın rehberliği sayesinde olabilir diyor.
Biz de Uzman Klinik Psikolog Seda Aydoğdu ile oldukça komplike gözüken ancak aslında basit bir dinamiğe dayanan kardeşlik ilişkisini konuştuk. Kardeşler arası kıyaslamanın çocuk dünyasına etkisine yakından baktık.
"Sen daha..." ile başlayan cümleler: Kardeşler arası kıyaslanma
Kardeş ilişkileri ortak oyunların, paylaşılan sırların yaşam boyu hatırlandığı, yetişkinlik dönemlerinde de kılavuz olan oldukça doyurucu bir ilişki türü. Ancak kardeşler arası kıskançlık bütün bu olumlu duyguları gölgeleyebiliyor.
Uzman Klinik Psikolog Seda Aydoğdu, çocukların kıskançlık gibi yoğun ve güçlü duyguları anne ve babalardan öğrendiğini, ancak eğer ebeveynler bu duyguyu yönetmek konusunda çocuğa rehber olamazsa kardeş kıskançlığının ortaya çıktığını anlatıyor.
“Anne ve babalar her zaman kapsayıcı ve dönüştürücü olabilmeye çalışmalıdır. Kardeşler arası ilişkilerin sağlıklı bir düzlem içerisinde yürütülmesi anne ve babanın ortak tutumları ve yönlendirmeleriyle olacaktır."
Sen daha tatlısın, sen daha akıllısın, sen daha yaramazsın... Farkında ya da olmadan kardeşler arasında bu tür kıyaslamalar olabiliyor. Çocuğun sahip olduğu sevgi ve ilginin elinden alınıp yeni gelene verildiğini görmesi bir yana, çocuklar ‘abi ve abla’ olarak da tanımlanarak yepyeni sorumluluklarla da karşı karşıya kalıyorlar.
Seda Aydoğdu bu durumun kıskançlığı tetiklediğine vurgu yapıyor.
"Uyması gereken ve uyamadığında 'ablalar/abiler böyle yapmaz' diye eleştirilmesi çocuğun sahip olduğu kıskançlığın kontrolsüz bir şekilde ortaya çıkmasına sebep olacaktır.
Zaman içerisinde bu durum öfke problemleri, kendine ve çevresine zarar verme, karşıt olma, karşıt tepki geliştirme gibi sorunlara yol açabiliyor. Bunların yanı sıra içe kapanma, düşük öz güven ve gerileme olarak tanımladığımız yaşından daha bebeksi davranışların da (mesela alt ıslatma, tekrar meme emmek isteme, parmak emme, bebeksi konuşmalar gibi) görülme ihtimali oluyor."
Kıyaslanan kardeşler arası iletişim nasıl etkileniyor?
Birçok anne ve baba çocuğunu motive etmek adına “iyi niyetli benzetmeler” şeklinde kıyaslama yapsa da bu durum çocuğun özgüveninin düşmesine yol açıyor.
Peki kıyaslama çocuğun kardeşine bakış açısını da değiştiriyor mu? Kıyaslamaya maruz kalan çocuk kendisini nasıl hissediyor? Seda Aydoğdu anlatıyor:
"Çocuk temelde kendisi olarak sevildiğini ve kabul gördüğünü hissedemiyor, anne ve babanın koşulsuz sevgisi ve kabul görmesini yine anne ve babanın koyduğu hedeflere ulaşabilmesi ile ilişkilendiriyor. Çocuk bu hedeflere ulaşamazsa veya beklenen davranışı sergileyemez ise kendisini yetersiz, değersiz ve sevilmeyen bir çocuk olarak tanımlayacaktır. Bütün bu olumsuz duygular kardeşe yönelik agresif tutumların ortaya çıkmasında da artışa sebep olacaktır."
Kıyaslama çocuğun çevresiyle ilişkisini de etkiliyor
Kıyaslama sadece kardeşler arası boyutta değil, arkadaşlık, sınıf ortamı veya akrabalık içerisinde de sıkça görülüyor. Çocuklara kurulan "sen daha" ile başlayan cümleler, onları sosyal ilişkilerden okul başarısına, birçok alanda olumsuz etkiliyor.
"Kıyaslama davranışı çocuğun kendisiyle olan ilişkisini, akranlarıyla olan ilişkisini, akademik performansı ile ilişkisini ve geleceğine olan yatırımını da olumsuz olarak etkilemektedir. Kıyaslamada öne çıkan kardeşin performans kaygısı yaşama ihtimali yüksektir. Sevilebilme ihtimali başarıya odaklıdır ve aksi bir durumda anne baba sevgisini kaybedeceği düşüncesi kendilik algısının değersizlik üzerine inşasına sebep olabilir.”
Peki ne yapmak gerekiyor?
Sen daha ... ile başlayan cümleler yerine nasıl cümleler kurulmalı? Seda Aydoğdu ebeveynlerin hangi cümleleri kurarken dikkatli olmaları gerektiğini şöyle örneklendiriyor:
"Sen daha akıllısın, sen daha uslusun gibi cümleler yerine bireysel farklıklara, güçlü yönlere vurgular yaparak çocukları geliştirmek ve yönlendirmek önemlidir.
'Ne kadar yaramazsın biraz kardeşin gibi ol ve otur yerine' gibi cümleler yerine 'hiç bitmeyen bir enerjin var bu enerjin beni çok şaşırtıyor ve mutlu ediyor' diyerek çocuğu enerjisini atabileceği aktivitelere yönlendirerek onu kırmadan, kıskançlık duygusunu körüklemeden ve bu enerjisini sağlıklı bir şekilde dönüştürmesine kılavuz olarak yönlendirmeliyiz. “