20 ile 23 yaş arasındaki 3 sene çok büyük bir farka yol açmaz. Ancak 7 yaşındaki bir çocuk ile 10 yaşındaki çocuk arasında derin bir uçurum olabilir. Medyadaki akıllı işaretler, işte tam olarak bu gelişimsel farkları ayırmak için kullanılıyor.
Sinema filmi afişlerinde ya da televizyon programlarında yaş sınırlarını gösteren akıllı işaretler, hangi yaş grubunun neyi izleyebileceğini anlatıyor. Ancak konu çocuk gelişimi olunca, aslında akıllı işaretler de yeterli değil. Zira aynı yaştaki çocukların dahi gelişim düzeyi farklılık gösterebiliyor. 10 yaş için uygun kabul edilen bir içerik o yaştaki her çocuğa hitap etmeyebiliyor.
Uzmanlar bu noktada ebeveynlerin akıllı işaretlerin yanı sıra çocuklarının gelişim düzeyine göre hareket etmesi gerektiği konusunda uyarıyor. Biz de konuyla ilgili kapsamlı bilgi edinmek için çocuk içeriklerinin en yetkin adresine, TRT Çocuk'a gidiyoruz. Sorularımızı TRT Çocuk Psikoloğu Emine Sevde Uzunoğlu'na yöneltiyoruz.
Akıllı işaretler neye göre belirleniyor?
Film, dizi, çizgi film gibi medya içeriklerindeki yaş sınırları içerdikleri temaya göre belirleniyor. Şiddet, cinsellik, korku, olumsuz davranış gibi unsurların varlığı, izleme yaşının yükselmesine yol açıyor.
TRT Çocuk Psikoloğu Emine Sevde Uzunoğlu, içerikler yaş gruplarına göre sınıflandırılırken temel, bilişsel, sosyal ve fiziksel gelişim alanları ile çocuk gelişim kuramlarının göz önünde bulundurulduğunu anlatıyor.
"Medya içerikleri çocuklar için birer eğlence aracı olmanın yanı sıra içinde bulunduğu dünyayı ve toplumu tanıma ve anlama araçlarından biridir. Özellikle okul öncesi dönemdeki çocuklar izledikleri görüntülerin hangilerinin gerçek, hangilerinin kurmaca olduğunu anlayamazlar. Bu yaş grubundaki çocuklar izledikleri her şeyi gösterildiği haliyle algılar ve çizgi film kahramanları ile özdeşim kurup onları taklit etmeye çalışırlar. Örneğin, kendisinin de süper güçleri olan bir çizgi film kahramanı gibi davranabileceğini düşünebilirler. Bu durum, çocuk içerikleri kontrollerinin ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır."
Uzunoğlu Türkiye'deki medya denetiminin titizlikle yapıldığını ancak internetteki içerikler üzerinde kontrolün mümkün olmadığına değiniyor.
"Ülkemizde yayınlanan medya içerikleri Kültür ve Turizm Bakanlığı ve RTÜK tarafından denetlenmektedir. Bu içerikler, alanında uzman sosyologlar, psikologlar ve çocuk gelişimciler tarafından çocuk gelişiminin evrensel ve kültürel özellikleri göz önünde bulundurularak 'Genel İzleyici, 7 yaş ve üzeri, 13 yaş ve üzeri, 18 yaş ve üzeri' olarak sınıflandırılmaktadır. Bu duruma ek olarak internet üzerinden ve uluslararası yayınlanan platformlarda evrensel değerler göz önünde bulundurulsa da en sağlıklı yöntem, gerekli filtrelemeyi ebeveynin gerçekleştirmesi olacaktır. İnternet dünyasının sınırsız oluşu, tüm medya içeriklerinin kontrolünü mümkün kılamıyor."
10 yaşındaki her çocuk aynı düzeyde mi etkilenir?
Her ne kadar sınıflandırmalar 7 yaş ve üzeri, 13 yaş ve üzeri, 18 yaş ve üzeri olarak yapılsa da, aynı yaştaki her çocuk aynı içeriği izleyebilir mi? Bu soruyu yönelttiğimiz Emine Sevde Uzunoğlu'ndan, "Yaş gruplarının her biri kendi içinde bile oldukça farklı olabilir" yanıtını alıyoruz.
"Bazı yaş sınırı 10 ya da 13 olarak belirlenen filmlerde küfür ve korku unsurları bulunabilir. Ancak, 10 yaşındaki her çocuk aynı anlama düzeyine sahip değildir. Çünkü çocukların bilişsel gelişimi, yaşadıkları deneyimler ve kişisel özellikleri farklılık gösterebilir. Bu nedenle, aynı yaş grubundaki çocuklar bile aynı filmi farklı şekillerde algılayabilir ve anlayabilirler. Korku, genellikle kişinin bilişsel gelişim seviyesi ile ilişkilidir. Bu sebeple, çocuklarda korku yaratan medya içeriği de yaşa göre değişmektedir."
Uzunoğlu, küçük ve daha büyük çocukların korktukları unsurların genelde farklılık gösterdiğini anlatıyor. Korku ögesiyle gerçek hayatta karşılaşma ihtimali ise, yaşanan kaygının seviyesini doğrudan artırıyor.
"Küçük çocuklar daha çok hayali veya gerçek dışı şeylerden korkarken, daha büyük çocuklar genellikle gerçekçi kurgulardan veya haber içeriklerinden korkma eğilimindedir. Medya içeriğindeki tehlikenin, özdeşim kurulan ana karakterin yaşadıkları üzerinden mi anlatıldığı, gerçek yaşamda karşılaşılabilecek olaylara mı odaklandığı gibi faktörler, çocukların korku seviyesini etkiler.
İçeriğin yaş grubu, bu unsurlar ve hikâyenin gerçeklik düzeyi, korkmuş insan görüntüsünün ne derecede ekranda göründüğü gibi noktalar göz önünde bulundurularak belirlenir. Örneğin, ilkokul çağındaki bir çocuk dolaylı anlatımları anlamayabilir ve ekrandaki mesajları doğrudan algılar."
Peki bir çocuk, yaş grubuna uygun bir içeriği izlediğinde olumsuz etkilenebilir mi?
Uzunoğlu bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
"Eğer bir medya içeriği okul dönemi çocuklarına yönelik üretildiyse, o yaş çocuğunun ilgisini çekecek olan bir kurguya, mizaha ve aksiyona sahip olacaktır. Ancak ne olursa olsun, gelişimin bireye özgü olduğu ve farklılıklar gösterebileceği unutulmamalıdır.
Örneğin, erkek çocuklarının izlediği çizgi filmlerde şiddet oranları kız çocuklarının izlediği çizgi filmlere oranla daha yüksek olduğu bilinmekte. Bu nedenle, çocukların rol model almaya en yatkın oldukları dönemlerden biri olan erken çocukluk döneminde şiddet unsurları içeren çizgi filmler izlemeleri, kişilik ve ahlak gelişimlerini olumsuz yönde etkileyebilir. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, her çocuğun farklı geçmiş deneyimlere sahip ve biricik olduğu bilgisidir. Örneğin, palyaço korkusu gibi belirli bir korku bazı çocuklar için oldukça yaygın olabilirken diğer çocuklar için herhangi bir korku hissi uyandırmayabilir.Ebeveynler, içerik seçerken, belirtilen yaş gruplarının kendi çocuklarının gelişim düzeyleriyle ne kadar uyumlu olduğunu değerlendirerek en uygun seçimi yapabilirler."
Çocuklar için sınır neye göre çizilmeli?
Sadece Türkiye'deki medya içerikleri değil... İzleme yaşı belirlenirken evrensel bir sınır da belirleniyor. ABD'de bir filmi izleme yaşı 13+ ise Türkiye'de de aynı şekilde gösterime giriyor. Yani çocukların benzer düzeyde etkilenecekleri öngörülüyor. Ancak bu durum gerçeği yansıtmıyor. Özellikle kültürel ve çevresel farklar da işin içine girdiğinde akıllı işaretler her zaman doğru yönlendiremeyebiliyor. Peki, bu durumda ailelerin ne yapması gerekiyor?
"Ebeveynlerin çocuklarını zararlı medya içeriklerinden korumasının en etkili yollarından biri, çocuklarıyla birlikte medya içeriklerini izlemek ve üzerine tartışmaktır.
Şimdiye kadar yapılan tüm çalışmaların ortak çıktısı çocukların medya içeriklerini ebeveynleriyle birlikte izlemesinin medyanın olumlu taraflarını pekiştirdiği, olumsuz tarafları azaltmadaysa etkili olduğu bilgisidir.
Ebeveynlerin çocuklarının hangi içeriği ne kadar süreyle izlediği konusunda haberdar olması da oldukça önemlidir. Ayrıca, çocuklarla izlenilen içerikleri tartışmak, içeriği anlamalarına ve içindeki mesajları sorgulamalarına yardımcı olabilir. İzlenilen içeriğin konusu, karakterleri, yaş grubu, kullanılan dil ve görsel gibi noktalara dikkat edilerek içerik tercihi yapılması önemlidir.
Burada bahsedilmesi gereken bir başka konu ise çocukların kendi yaş grubuna yönelik hazırlanan medya içeriklerinden farklı olarak haber, belgesel ve dizi filmler gibi içeriklere maruz kalması konusunda hassas olunması gerektiğidir. Bu bağlamda hem ebeveyn hem de çocuk için medya okuryazarlığı yetisinin kazandırılması oldukça mühimdir. Bu sayede, çocuklar medyayı daha doğru anlayabilir ve zararlı içeriklere karşı daha dirençli olabilir. "