Sıra sıra ışıklar, gökyüzünde birbirini takip edip geçiyor. İlk kez görenler şaşkın. Bunlar da ne ki? Şaşkınlık yerini sosyal medyada TT olan başlıkla birlikte kısa süre içinde sıradanın sıkıcılığına bırakıyor; #StarlinkUyduları
Yüzyıllar önce gece gökyüzüne bakan insanlar, bugünkü ışık kirliliğinin olmadığı bir zamanda milyonlarca yıldızı, Samanyolu'nun muhteşem renklerini izlerken acaba neler düşünüyordu…
Her şeyin değiştiği yıl 1957
Kimine göre ilahi bir manzaraydı bu, Tanrılar gökyüzünden izliyordu onları. Kimi ölen her insanın ruhunun bir yıldız olarak gökte yerini aldığına inanmıştı. Bugün artık biliyoruz ki evren uçsuz bucaksız, milyarlarca ışık yılı boyutunda ve trilyonlarca yıldızı olan galaksilerle dolu. Onu keşfetmenin ilk adımı teleskopla ona bakmaktı, ikinci adım ise ona doğru gitmek yani dünyadan ayrılmak…
1957 yılına kadar uzayda insana ait bir toz tanesi dahi yoktu. 4 Ekim 1957'de her şey değişti. Kısacık bir zaman diliminde, sadece 70 yılda yıldızlara olan merakımız başka boyuta ulaştı, kendimizi “Dünya dışında gezegenlerde yaşayabilir miyiz?” diye araştırmalar yaparken bulduk.
Aslında insanoğlunun uzaya ilk gidişi bilim değil, ülkeler arasındaki rekabet içindi.
1950'li yılların başında, ABD ve Sovyetler Birliği arasında gerilim dolu bir dönem yaşanıyordu. Soğuk Savaş devam ederken, iki süper güç, askeri ve teknolojik alanda üstünlük sağlamak için kıyasıya rekabet ediyordu. Taraflar diğer tarafın yapamadığı her şeyi yapmak, bir adım önde olmak isteniyordu. Dünyadaki yarış henüz bitmeden uzaya gözler dikildi.
Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki rekabet NASA'yı kurdu
İlk adım Sovyetler Birliği’nden geldi. 4 Ekim 1957'de Sovyetler, dünyanın ilk yapay uydusu "Sputnik 1"i uzaya fırlattı.
Süper güçler arasında yeni bir rekabet olan Uzay Yarışı böylelikle başlamış oldu.
Bu başarıyla her ne kadar Sovyetler Birliği büyük bir prestij kazanıp propaganda yapmış olsa da, özellikle hemen sonrasında yapılan iki denemenin başarısız olması sayesinde Amerikan medyası ve politikacıları bu durumu kendi lehine çevirmeye çalıştı.
Bu sırada Sovyetler yeni bir eşiği aşıyordu. 3 Kasım 1957’de Sputnik 2 uzaya, yolcusuyla birlikte fırlatıldı. Böylece uzaya giden ilk canlı bir insan değil, Laika adında bir köpek oldu.
ABD hükümeti Sovyetlere karşı üstünlüğü ele geçirmek için bir adım atmaya karar verdi. Dönemin Başkanı Dwight D. Eisenhower uzay keşifleri ve araştırmaları için merkezi bir kurumun oluşturulmasına karar verdi.
29 Temmuz 1958'de Kongre tarafından Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA kuruldu.
ABD, Sovyetler Birliği’nin uydu göndermesinden ancak aylar sonra 31 Ocak 1958’de Explorer 1 uydusunu uzaya gönderebildi. Sovyetler Birliği, uzay yarışındaki bir sonraki büyük başarısını 12 Nisan 1961'de Vostok 1 yörünge uçuşu ile Yuri Gagarin'i uzaya göndererek elde etti. Gagarin, uzaya giden ilk insan olma ünvanını kazandı.
İlk uydu, ilk canlı, ilk insan…. ABD Sovyetlerin açık şekilde gerisinde kalmıştı. Öyle bir adım atılmalıydı ki bu yenilgi havası zafere dönüşmeliydi. O adım Ay’da atıldı.
20 Temmuz 1969'da o meşhur sözler geldi Ay'ın yüzeyinden... Bir insan için küçük, ama insanlık için büyük bir adım...
NASA'nın Apollo 11 göreviyle Neil Armstrong, Ay'a ayak basan insan oldu. Bu, Amerika ve NASA için uzay yarışında büyük bir başarıydı. Apollo 11 görevinde yer alan Buzz Aldrin, Neil Armstrong'un ardından Ay'a ayak bastı. Bu sırada Michael Collins Ay yörüngesinde tur atıyordu.
Sonraki beş Apollo görevinde astronotlar Ay'a indi. Sonuncusu Aralık 1972'de gerçekleşti. Bu altı Apollo görevi sırasında, 12 astronot Ay üzerinde yürüdü.
Rekabetten iş birliğine
Uzaydaki bu rekabet kısa süre içinde yerini iş birliği arayışına bıraktı. Uzay ile ilgili her şey çok pahalıydı. İki süper güç iş birliği için 1972'de Apollo-Soyuz Test Projesi'ni hayata geçirdi.
Yıllarca yaşanan soğuk savaşın ardından ABD ve Sovyetler Birliği arasında gerçekleştirilen bu proje, iki ülkenin uzay araçlarının birleştirilmesini ve astronotların uzayda buluşmasını sağladı. Dünya çapında barışçıl iş birliğinin sembolü oldu.
Ay'a son yolculuk
1972 tarihli Apollo 17 Ay'a yapılan son yolculuk oldu. Ay'a yapılan bu yolculuklardan sonra, insanlı seferlerin başka gezegenlere yapılma fikri doğdu ancak yolculuk zamanlarının çok uzun ve projelerin aşırı masraflı olması bu düşüncelerin uzun süre uygulanmasına engel oldu.
Apollo 17'nin yolculuğundan sonra Ay'a bir daha insanlı yolculuk yapılmaması da kamuoyundaki heyecanı söndürdü.
Yolculukların bir anda kesilmesi komplo teorisyenlerinin işine yaradı... Ay'a aslında gidilmediği iddiası gibi farklı inanışlar doğdu. NASA gelişen teknolojiyle gözünü daha da uzaklara yöneltti. Daha sonraki yıllarda, Mars ve diğer gezegenlerin keşfi için insansız misyonlar düzenleyerek uzay araştırmalarına devam etti.
Mariner, Viking, Pioneer ve Voyager gibi uzay sondaları, Güneş Sistemi'nin sırlarını çözmek için çok uzaklara gönderildi. Sondalar sayesinde gezegenler ve uydular hakkında çok önemli bilgiler elde edildi.
1998 yılında NASA, Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) projesine liderlik ederek, farklı ülkelerin katılımıyla uzayda sürekli insan varlığını mümkün kıldı. Bu uzayda yapılan uluslararası iş birliğinin bir örneği oldu.
Ay'a dönüş projesi: Artemis
İnsansız araçlarla keşfedilen Mars’a insanın ayak basması için çalışmalar aralıksız sürüyor. Mars’a gidişin ilk adımı ise Ay’a dönmek. NASA'nın Ay'a insan taşımayı hedefleyen Artemis Ay Programı da böylece doğdu. Dünya'ya en yakın komşu gezegen Mars, potansiyel olarak yaşam barındırabilecek bir yer olarak görülmesi nedeniyle ilgimizi çekiyor.
NASA'nın Mars çalışmaları, Mars'ı daha iyi anlamak, geçmişteki su aktivitesini araştırmak, jeolojik yapılarını, atmosferini incelemek ve gelecekte insanlı misyonlar için hazırlık yapmak gibi hedeflere odaklandı.
1975'ten beri Mars, NASA ve uzay çalışmaları yapan her astromon, astrofizikçi için eşsiz bir hedef oldu.
Sadece Mars'da değil NASA'nın şu anda 20'yi aşkın aktif programı bulunuyor.
Soğuk Savaş'la başlayan yarış bugün Ay ve Mars'a koloni kurma projelerine ilerliyor. James Webb Uzay Teleskobu kaydettiği görüntülerle insanları büyülüyor. Güneş'i inceliyor, Jüpiter'in yörüngesinde geziyor, bir yerlerde varsa akıllı yaşam arıyor, insanlığın gelecekteki rotasını belirlemeye çalışıyoruz.