Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasında ortaklık ilişkisi 12 Eylül 1963'te başladı.
Kıbrıs'ta Rumların Türklere zulmünü görmezden gelen Topluluk, Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra ipleri gerdi. Taraflar arasındaki ilişkiler neredeyse sıfırlandı.
Topluluk, yıllarca Kıbrıs sorununu Türkiye'nin adaylığı sürecinde hep bir koz olarak kullandı.
1989'da Türkiye'nin "AET'ye katılıma ehil olduğu" belirtilse de, bahanelerle süreç ertelendi.
1992'de Avrupa Birliği'ne dönüşen Topluluk, 7 yıl sonra Ankara'nın adaylık başvurusunu kabul etti.
Ancak süreç gelgitler ve örtülü ambargolarla şekillendi.
Terör örgütlerine kucak açıldı
Terör örgütü PKK ve FETÖ'ye kucak açan Birlik üyeleri, "insan hakları, demokrasi, düşünce özgürlüğü" adı altında yıllarca oyalama politikası güttü.
Türkiye, üyelik koşullarının birçoğunu yerini getirmesine rağmen yıllarca oyalandı.
2004 yılında Kıbrıs sorununu çözümsüzlüğe sürükleyen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile, Çekya ve Romanya gibi bazı ülkeler, koşulları sağlamadığı, ekonomik yeterliği olmadığı halde Birliğe alındı.
Suriye'de 2011'de başlayan iç savaş, göçmen akınının yönünü önce Türkiye'ye, ardından Avrupa'ya çevirdi.
Türkiye'nin milyonlarca göçmeni ağırlamasının ardından ilişkilerde yine yumuşama yaşandı.
Son olarak Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de, kendi deniz sınırı içinde sondaj faaliyetlerine başlaması Brüksel'i telaşlandırdı. Yaptırımları koz olarak kullanan AB, birçoğunu devreye soktu.
Türkiye geri adım atmadı.
AB, siyasi çıkarlarını hayata geçirmek için yaptırım ve üyelik kozunu kullanmaya devam ediyor.