Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin ardından parlamentoda sandalye dağılımının belli olmasıyla gözler AB'nin gelecek 5 yılında söz sahibi olacak isimlere çevrildi.
27 üyeli AB'de en kilit görevlerin başında, yürütme organı olan AB Komisyonunun yönetimi geliyor.
AB mevzuatına göre, AB Komisyonu Başkanı, üye ülkelerin liderlerinin uzlaşısıyla belirleniyor, AP'den güvenoyu alması halinde görevine başlayabiliyor.
Bir dönem daha bu görevi üstlenmekte kararlı Alman siyasetçi Ursula von der Leyen, seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından lobi çalışmalarına başladı.
Seçimde en çok sandalyeyi von der Leyen'i liste başı adayı gösteren Avrupa Halk Partisi (EPP) alsa da von der Leyen'in yeniden seçilmesi için AB liderlerinin nitelikli çoğunluğunun desteğinin yanı sıra 720 sandalyeli AP'de yapılacak oylamada en az 361 oy alması gerekiyor.
EPP'nin kazandığı 186 sandalye, von der Leyen'in işini kolaylaştırsa da garantilemiyor.
Von der Leyen'in, iklim krizi politikalarında sık sık çekişmeler yaşadığı Yeşiller ile Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformistler (ECR) grubunu, bir önceki dönem ittifak kurduğu merkez sol grup Sosyalistler ve Demokratların İlerici İttifakını (S&D) ve liberal çizgideki Avrupa'yı Yenile (Renew Europe-RE) grubunu yanına çekmek için çalıştığı biliniyor.
Von der Leyen, kendisini destekleyen EPP'ye ilaveten S&D ve RE ile yapacağı bir ittifakla 403 sandalyeye ulaşsa da bu gruplardaki bazı milletvekillerinin Alman siyasetçiyi başkanlık için desteklememe ihtimali nedeniyle mutlak çoğunluğu elde edemeyebileceği tahmin ediliyor. Zira 2019'da von der Leyen, EPP ile S&D ve RE arasında yapılan ittifak sonucu toplam 417 sandalyeye sahip olunmasına rağmen bazı milletvekillerinin gruptan ayrı karar alması sonucu sadece 9 oy farkla seçilebilmişti.
2019'daki gibi bir durumun yeniden ortaya çıkmasıyla von der Leyen'in sağ ya da sol gruplar ile ittifak yapması gerekebilir.
Von der Leyen, 73 sandalye kazanarak yükselişe geçen milliyetçi, AB karşıtı ve aşırı sağ partilerin oluşturduğu ECR veya Yeşiller ile yakınlaşmak zorunda kalabilir.
Ancak her iki ihtimalin önünde de çeşitli zorluklar bulunuyor.
İklim krizi politikalarında von der Leyen'in Komisyon'u ile anlaşmazlıklar yaşayan Yeşiller'in koşulu, Avrupa genelinde şiddetli çiftçi protestolarına yol açan "Green Deal" yasasına dokunulmayacağına garanti verilmesi olduğu için anlaşmaya varılması zor görülüyor.
Öte yandan göçmen ve yabancı karşıtı politikaları nedeniyle eleştirilen İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin ECR'si ile yakınlaşma çabaları EPP'nin bir önceki seçimdeki müttefikleri S&D ve RE'yi rahatsız ederken Yeşiller ise böylesi bir koalisyonda yer almayacağını açıkça beyan etti.
Parlamentonun ikinci büyük grubu S&D'de yer alan Avrupa Sosyalist Partisinin (PES) Genel Sekreteri Giacomo Filibeck de "ECR ile müttefik olunursa biz olmasak da olur." ifadesini kullanarak Melonili bir koalisyona kapılarını kapattı.
Böyle bir tabloda, von der Leyen'in ya merkez sağ ve soldaki müttefiklerini kaybetme riskini göze alıp ECR ile ya da iklim politikalarında kimi iltimaslar vererek Yeşiller'in de dahil olduğu S&D ve RE koalisyonunu sürdüreceği tahmin ediliyor.
İtalya, Fransa ve Almanya'nın liderleri Giorgia Meloni, Emmanuel Macron ve Olaf Scholz, AP'nin farklı gruplarını temsil ediyor. Scholz S&D, Macron liberal RE, Meloni ise ECR'ye mensup.
Macron ve Scholz'un partilerinin istenilen başarıyı elde edemediği seçimlerde, iki liderin gruplarının von der Leyen'i ancak ECR ile ittifak yapılmaması durumunda destekleyeceği söylentileri basında yer alıyor.
Bu destek karşılığında sosyalistlerin AB Konseyi Başkanlığını; liberallerin ise Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciğini istediği iddia ediliyor.
Brüksel merkezli Avrupa Politikalar Merkezi (EPC) Uzmanı Amanda Paul, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, von der Leyen'in ihtiyaç duyduğu 361 oya ulaşmayı başarabileceğini ancak Almanya'daki partisi dahil diğer büyük EPP üyesi partiler içindeki herkesin desteğine sahip olmadığını söyledi.
Paul, "Bu da ittifaklarını destekleyecek başka AP üyeleri araması gerekeceği anlamına geliyor. Bunu başarıp başaramayacağından da emin değilim." dedi.
Özellikle dış politikada devamlılığın sağlanması için von der Leyen'in seçilmesinin tercih edileceğini söyleyen Paul, "Von der Leyen'in ikinci dönem devam etmesi bence kişisel olarak tercih edilir. Bunu Ukrayna için söylüyorum çünkü Ukrayna'daki savaşın başından beri en güçlü seslerden biri oldu. Net bir yaklaşımı ve politikası var." diye konuştu.
Brüksel Özgür Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Koert Debeuf de Komisyon Başkanını seçecek olan Konsey'de bu kez aşırı sağcı liderlerin de olacağına ve bazı ülkelerde belirsizliklerin olduğuna işaret ederek "Bir sonraki Komisyon Başkanı'nın belirlenmesi için masada Meloni var. Hollanda ile ilgili bazı soru işaretlerimiz var. Fransa'da yeni seçimler olacak." ifadelerini kullandı.
Von der Leyen'in ikinci dönem başkanlığına itiraz eden birden fazla ülkenin olması halinde işlerin zorlaşacağını dile getiren Debeuf, seçimlerde aşırı sağın güçlendiği ülkeler arasında yapılacak ittifak riskini şöyle anlattı:
"Örneğin İtalya'da durum böyleyken Fransa'da, Hollanda'da, Avusturya'da ve diğerlerinde ne olacağından emin değilim. Eğer bunlar bir konuda bir tür koalisyon yapacaklarsa o zaman fikir birliğine varmak daha zor hale geliyor."
İsrail'e ilişkin tutumunun von der Leyen'e verilen desteğe olumsuz etki edebileceğine değinen Debeuf, Alman siyasetçinin yeniden seçilme olasılığının yüzde 80 olduğunu ancak nihayetinde seçileceğini düşündüğünü söyledi.
Von der Leyen'in İsrail yanlısı tutumunu aylardır hem Avrupa sokaklarında hem de AB yönetimi içerisinde eleştiriliyor. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, "Von der Leyen'in tamamen İsrail yanlısı bir duruş sergilediği, uluslararası politika konusunda kendisinden başka kimseyi temsil etmeyen (İsrail) gezisinin Avrupa açısından jeopolitik maliyeti oldukça yüksek oldu." değerlendirmesinde bulunmuştu.
Von der Leyen'in desteğinden rahatsız olan bir diğer isim de AB Konseyi Başkanı Charles Michel olmuştu. Michel, von der Leyen'in İsrail'e yönelik tutumunun Birliğe zarar verdiğini ifade ederek Komisyon'u, "fazla politize olmakla ve üye ülkelerin onayını almadan açıklamalar yapmakla" suçlamıştı.
AB liderlerinin Komisyon Başkanlığına dair nihai karar, 28-29 Haziran'daki zirvede verilecek.
Ancak öncesinde AB liderleri, 17 Haziran'da Brüksel'de gayriresmi zirvede bir araya gelerek istişarelerde bulunacak.
28-29 Haziran'daki zirvede 27 ülke liderinin 15'inin desteğini alması gereken von der Leyen'in o zamana kadar kararsız liderleri ikna etmesi gerekecek.
Von der Leyen'in tekrar seçilmesine karşı olduğu iddia edilen isimlerden birinin bizzat AB Konseyi Başkanı Michel olması Alman siyasetçinin işini zorlaştırıyor.
Zirveye kimin davet edileceğini belirleme hakkına sahip Michel'in, von der Leyen'in destek arama çabalarını baltalamak için zirveye hiç katılmamasını istediği dahi iddia edildi.
Tüm bu süreçlerin sonunda AB Komisyonunun yeni başkanı 16-19 Eylül tarihlerinde yapılacak AP oylamasında belli olacak.