ABD, tarihinin en büyük terör saldırısı 11 Eylül'ün 19. yılını, bu saldırılardan daha derin iz bırakan ve ekonomik yıkım yaratan küresel salgın yeni tip koronavirüs (COVID-19) gölgesinde anacak.
Dünyanın seyrini değiştiren, Afganistan ve Irak'ın işgaline zemin hazırlayan, seyahatten kültüre yaşam tarzlarını etkileyen, ırkçıklık ve İslamofobi'yi artıran 11 Eylül saldırılarının üzerinden 19 yıl geçti.
Geçen 19 yıla rağmen, ABD'nin Afganistan ve Orta Doğu'da yüz binlerce kişinin ölümüne ve trilyon dolarlara mal olan terörle mücadelesi bitmedi.
ABD, tarihinin en büyük felaketi olarak kayda geçen 11 Eylül'ü, bu yıl başta ABD Başkanı Donald Trump olmak üzere birçok kişi tarafından 11 Eylül'den ''çok daha kötü'' olduğu söylenen Kovid-19 salgınının gölgesinde anacak.
COVID-19 salgını, ABD'de yaklaşık 3 bin kişinin hayatını kaybettiği 11 Eylül'deki terör saldırılarını geride bırakarak ülkede 190 binden fazla kişinin ölümüne neden oldu.
Salgın, Trump tarafından ''Pearl Harbour'' ve ''11 Eylül'' den ''çok daha kötü bir saldırı'' olarak nitelendi.
11 Eylül'ü yaşayan birçok kişi de koronavirüsün terör saldırılarından çok daha kötü bir iz bıraktığı ve daha büyük ekonomik yıkım yarattığı yorumlarında bulundu.
Gözler, Trump'ın salgından sorumlu tuttuğu ''yeni düşman'' Çin'e çevrilirken, ABD'nin terörle mücadele, demokrasi ve özgürlük götürme adı altında işgal ettiği Afganistan ve Irak'ta 19 yılda arkasında bıraktığı enkaz her geçen gün büyüdü ve büyümeye devam ediyor.
Orta Doğu, daha fazla istikrarsızlık, kargaşa ve mezhep savaşlarına sürüklenirken, yüz binlerce sivil de hayatını kaybetti ve DEAŞ gibi yeni terör örgütleri ortaya çıktı.
ABD'de yayımlanan ''Savaşın Maliyeti'' raporuna göre ise 11 Eylül saldırılarının ardından ABD'nin terörle mücadele savaşlarında şimdiye kadar 37 milyondan fazla kişi yerinden edildi.
Afganistan'da 19 yılda Taliban daha fazla güç kazanırken, ABD tarafında, işgalin büyük bir hata olduğunu sık sık dile getiren ve Afganistan'daki Amerikan askerlerini evlerine geri getirme sözü veren Trump, yönetiminin iki yıla yakın süren görüşmelerinin ardından Taliban ile barış sürecini başlattı.
Suriye ve Irak'taki Amerikan askerlerini de geri çekmek isteyen Trump yönetimi, son olarak bu ay Irak'taki asker sayısını 5 bin 200'den 3 bine indireceğini duyurdu.
11 Eylül 2001'de ne oldu?
Amerikan finans sisteminin kalbi New York, 11 Eylül sabahı İkiz Kuleler'e yönelik terör saldırılarına uyandı.
Newark, Boston ve Washington'dan havalanıp San Francisco ve Los Angeles'a giden 4 yolcu uçağının kaçırılmasının ardından Los Angeles'a giden Amerikan Airlines'a ait kaçırılan yolcu uçağı, yerel saatle 08.46'da İkiz Kuleler'in kuzey yönündeki binasına çarptı.
Kuzey kulesi alevler içinde yanarken, United Airlines'a ait kaçırılan diğer bir uçak da ilk saldırıdan tam 17 dakika sonra canlı yayında güney kulesine çarptı.
İkiz kuleler hem ABD hem de tüm dünyanın canlı yayında izlediği saldırıların ardından milyonların gözü önünde dakikalar içinde yerle bir oldu ve Manhattan Adası toz bulutlarına büründü.
İkiz Kuleler'e saldırıların ardından kaçırılan bir diğer uçak ise ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) binasına çarptı.
Kaçırılan son uçak ise Pennsylvania eyaleti kırsalında F-16'lar tarafından düşürüldü.
11 Eylül saldırıları sonucu uçakları kaçıran 19 saldırgan hariç New York, Washington ve Pennsylvania'da toplam 2 bin 977 kişi hayatını kaybetti.
Saldırıları El Kaide terör örgütünün lideri Usame Bin Ladin üstlendi.
11 Eylül saldırıları, dünya düzenini değiştirdi
ABD'nin 11 Eylül saldırılarına ilk cevabı, Afganistan'a girmek oldu.
Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, Taliban'ın ABD'nin El Kaide lideri Usame Bin Ladin'in iadesini reddetmesi üzerine 7 Ekim 2001'de Afganistan'ı işgal ederek Taliban rejimini devirdi ve ülkede iktidara Batı'ya daha yakın duran Hamid Karzai geçti.
ABD'nin Afganistan'ın teröristlerin ''üssü'' olmasını engellemek iddiasıyla başlattığı operasyonlardan sonra ülkenin son dönemde DEAŞ militanları için de güvenli yer haline geldiği belirtiliyor.
İşgalin başından bu yana Afganistan'da 50 binin üzerinde sivil ve 2 bin 400 civarında Amerikan askeri hayatını kaybetti.
ABD liderliğindeki NATO güçlerinin Afganistan’daki savaş misyonu 28 Aralık 2014'te Kabil’de düzenlenen törenle resmen sona ermesine karşın, ABD hala "terörle mücadele" ve "ülkeyi yeniden inşa etme" gerekçesiyle ülkedeki askeri varlığını sürdürüyor.
Diğer yandan Afganistan'daki Amerikan askerini geri çekmek isteyen Trump, şu anda 8 bin 600 civarındaki asker sayısını başkanlık seçimlerinden önce 4 bin 500'e indirmek istiyor.
Taliban ile yürütülen barış görüşmeleri kapsamında ise ABD ve müttefiklerinin Taliban'ın anlaşmaya uyması halinde 14 ay içinde ülkedeki askerlerini tamamen çekmesi bekleniyor.
Irak'ın işgali
Afganistan'ın işgalinin ardından Bush yönetimi, 20 Mart 2003'te Irak'ta kimyasal silah bulunduğu gerekçesiyle ''önleyici savaş'' (preventive war) adı altında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı olmadan Irak'ı işgal etti ve Saddam Hüseyin'i devirerek idam etti.
ABD'nin Irak'ı işgalinin ardından mezhep savaşları ülkede yüz binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.
İşgal yönetimi ülkeyi yeniden yapılandırırken kuzeydeki Kürt gruplar ile merkezi yönetim arasında derin görüş ayrılıkları etnik gerilimi artırdı.
Ülkede 2005 yılında Kürtlere "Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi" adı altında yönetim şekli tanındı.
Irak, Amerikan işgalinin ardından Orta Doğu'da en karmaşık sorunlara sahip ülkelerden biri haline geldi.
Irak'a "istikrar ve demokrasi" getireceği vadedilen operasyona "Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu" adı verildi ancak askeri müdahaleler sonucu yüz binlerce sivil yaşamını yitirdi.
Milyarlarca dolara mal olan Irak'ın işgali aynı zamanda terör örgütü DEAŞ'ın ortaya çıkmasına zemin hazırladı.
DEAŞ'ın doğmasıyla Irak halkı soykırım gibi savaş suçlarına da maruz kaldı.
Yeni dünya düzeni
11 Eylül terör saldırıların ardından başlayan ''yeni dünya düzeni'' terörle mücadelede yeni güvenlik stratejilerini de beraberinde getirdi.
Saldırılarla beraber sadece ABD'de değil tüm ülkelerde ulusal güvenlik algısı değişti. Devletler ulusal güvenliğe daha fazla para ayırmaya başladı.
Artık sadece konvansiyonel ya da kimyasal silahlar değil herhangi bir şüpheli araç, kişi ya da paket terör tehdidi olarak algılanmaya başlandı.
Havalimanları başta olmak üzere halka açık alanlarda daha fazla güvenlik önlemleri alındı, böylece yeni bir güvenlik anlayışı ve sektörü ortaya çıktı.
İslamofobi ve 11 Eylül
11 Eylül saldırıları başta ABD olmak üzere, Batı'da Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarında büyük artışa ve İslamofobi'nin giderek derinleşmesine neden oldu, medyada ''İslamcı terör'' ve ''radikal İslam'' kavramları sık sık kullanılmaya başlandı.
Araştırmalar, medyanın, Müslümanların adının karıştığı terör saldırılarına diğer din ya da gruplara mensup kişilerce düzenlenen saldırılardan daha fazla yer verdiğini ortaya koydu.
Bush yönetimi, genel olarak Orta Doğu'da savaş yanlısı politika izlediği gerekçesiyle hem ABD'de hem de diğer ülkelerde sık sık eleştirilerin hedefi oldu. Afganistan'ı işgal ederken birçok ülkenin desteğini alan Bush yönetimi, aynı desteği Irak'a girerken bulamadı.
Bush'un ardından ABD başkanlığına gelen Barack Obama, "savaş karşıtı'' bir tutum sergiledi ve başkanlığı döneminde Amerikan askerlerinin bir kısmını Afganistan ve Irak'tan çekti.
El Kaide lideri Usame bin Ladin, Obama'nın başkanlığının birinci döneminde ele geçirildi ve öldürüldü.
Trump ise ABD'nin Afganistan ve Irak işgalinin hata olduğu, Orta Doğu'daki savaşlara milyarlarca dolar para harcandığı eleştirileri ve Afganistan, Irak ve Suriye'deki Amerikan askerini geri çekmek istediği söylemleriyle öne çıktı.
Trump, ırkçı ve Müslüman karşıtı tutumu ile de başkanlığının ilk günlerinde Müslüman ülkelerin vatandaşlarına ABD'ye seyahat yasağı getirdi.