Akdeniz kıyısında, Mısır ile İsrail arasında kalan küçük bir toprak parçası olan Gazze’de 2 milyondan fazla insan yaşıyor. Filistinliler, 2007’den bu yana kara, hava ve deniz ambargosu altında.
Dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olarak tanımlanan Gazze, 7 Ekim’den bu yana büyük bir katliama şahitlik ediyor. Kuzey Gazze’de başlayan ağır bombardıman Mısır sınırındaki Refah’a ulaştı. 1,5 milyon Filistinli için bu küçük kent güvenli bir liman olarak görülüyordu.
Yaklaşık 3,5 kilometreye yayılan çadırlar bile artık İsrail’in hedefinde.
İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında bugüne kadar 15 bin 328 çocuk ve 10 bin 171 kadın hayatını kaybetti. 10 bin kişinin enkaz altında veya kayıp olduğu, hastanelere ulaşan ölü sayısının 36 bin 96, yaralı sayısının da 81 bin 136 olduğu belirtiliyor.
Üstelik İsrail'in saldırılarında hayatını kaybedenlerin yüzde 71'ini çocuk ve kadınlar oluşturuyor.
Bugün kanlı İsrail saldırılarının 236’ıncı günü…. Bombardıman devam ediyor.
Ölümleri önemsizleştirme
Üniversiteler, Sivil Toplum Kuruluşları, öğrenciler… Dünya Gazze’de yaşanan katliamların bir an evvel durdurulması için ayağa kalkmışken İsrail ve propaganda ağı, yaşananları küçümsemeye ve küçük göstermeye çalışıyor.
Peki, bunu nasıl yapıyorlar?
İsrail’in ABD ve Avrupa’daki medya bekçisi Orta Doğu Haberleri ve Analizlerini Doğrulama Komitesi (CAMERA) burada büyük bir rol oynuyor. Bir örnek üzerinden gidelim.
Amerikan Wall Street Journal Gazetesi, yayınladığı bir makalede İsrail’in Gazze’de 3 ay içerisinde kullandığı mühimmat ile ABD’nin Irak işgali sırasına kullandığı mühimmatı karşılaştırdı ve Tel Aviv’in aşırı güç kullandığını belirtti.
Esasen bu tespit sadece Wall Street Journal’e ait değil. Neredeyse bütün uluslararası kuruluşlar bu konuda hem fikir. Hatta bu aşırı ve orantısız güç kullanımının savaş suçu sayıldığı da vurgulanıyor.
Oysa CAMERA, New York Times ve Associated Press gibi yayın organlarının Gazze ile karşılaştırmak için kullandığı, ABD’nin Irak işgalinin ilk yılında öldürdüğü 7 bin 700 sivil sayısının kelime oyunu olduğunu savunuyor.
ABD ve Avrupa’da çıkan her haberin mutlak surette İsrail lehine olması için büyük bir gayret gösteren CAMERA, ABD’li kuruluşların karşılaştırma yaparken, çatışmanın yoğunluğunu dikkate almadığını iddia ediyor.
BM verilerini çarpıtıyor
CAMERA’nın Gazze’deki insanlık dramını küçük göstermek için uyguladığı bir diğer yöntem ise veriler. Esasen bu duruma uluslararası kuruluşların da çanak tuttuğu görülüyor.
İsrail Gazze’deki sivil kayıp konusunda açıklama yapmıyor. Yetkililer medyadan gelen ısrarlara rağmen bu konuda Hamas’ın rakamlarından başka istatistik olmadığını belirtiyor. Esasen bölgede görev yapan BM kuruluşları da Tel Aviv tarafından etkisizleştirildiği için veri, yalnızca Gazze’deki hükümetin kanalıyla alınabiliyor.
İşte CAMERA bu verileri kabul etmiyor ve ABD’nin Irak işgalindeki sivil ölümlere yakın bir istatistik olduğunu savunuyor.
Öyle ki, henüz saldırıların ilk günlerinde İsrail savaş jetlerinin El-Ahli Hastanesi’ni bombalaması sonucu 471 Gazzeli'nin öldürülmesinin sorumluluğunu Hamas’a atıyor. Halbuki, uluslararası kuruluşlar saldırının oluş şeklinin ve hastaneyi vuran füzenin incelenmesinin ardından kesin olarak İsrail ordusunu işaret etmişti.
Suçla - şikayet et - kurtul
CAMERA’nın bir diğer yöntemi ise, medya bekçiliği. Belki de asli görevi bu.
The New York Times’ın Gazze’de öldürülen siviller konusunda hiçbir fikri olmadığını savunan örgüt, gazeteleri aktivizmle suçluyor.
Peki gerçek öyle mi?
Filistin konusunda neredeyse bütün Batı medyasında görünmez bir sansür bulunuyor. Örneğin, Uluslararası Adalet Divanı’nın kararından sonra Refah’ta mültecilerin kaldığı çadır kenti vuran İsrail, en az 45 kişinin yaşamını yitirmesine yol açtı.
Başbakan Binyamin Netanyahu bile olayı “trajik” olarak nitelendirdi.
Ancak bazı medya kuruluşları haberi aktarırken fail kısmını yine boş bıraktı. Dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bu saldırı bile sansürü yıkabilmiş değil.
Buna rağmen CAMERA, medya kuruluşlarını tarafsız haber yapmamakla suçluyor. İsrail’in fail olduğu haberleri yapan muhabirler ise ilk önce antisemist ilan ediliyor, daha sonra kurumuna yoğun bir şikayet süreci başlıyor.
Nihayetinde ise muhabirler ya işlerinden oluyor ya da sessiz kalmayı seçiyor.
Kim daha az öldürdü?
Batılı medya organları ABD’nin Irak işgali sırasında daha az sivil kayıp olduğunu savunurken, CAMERA, savaşın ilk günlerinde günde 285 sivilin öldürüldüğünü, Gazze’de bu rakamın 320 olduğunu iddia ediyor.
Bu rakamlarla Amerikan medyasına "biz suçluysak siz de suçlusunuz" mesajı veriliyor.
Amerikan kamuoyunda artan tepkileri yatıştırmak için Netanyahu da aynı yöntemi seçmişti.
"Beni Gazze'deki suçlarla suçlamak, George Bush'u 11 Eylül'le suçlamak gibidir."
Hem Amerikan medyası hem de İsrail’in medya bekçisi, ölümlerin yarıştırıldığı bir tartışma yürütüyor. Irak Savaşı’nda da binlerce sivil katledildi, bugün de Gazze’de binlerce masum yaşamını yitiriyor.
Anne, evlat, baba, amca, teyze… Hazem, Amir, Ahmet, Muhammed, Ayşe, Yasmin, Meryem..
Gazzeliler rakamlardan ibaret değil.
CAMERA nedir?
Amerika Birleşik Devletleri, 100 binden fazla üyesi olan Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC) gibi büyük ve onlarla ifade edilen üye sayısıyla küçük 51 farklı İsrail yanlısı lobi örgütüne ev sahipliği yapıyor.
Bunların arasında, Amerikan medyası üzerinde baskı kurmaktan ve Orta Doğu ile ilgili konular ele alırken medyanın editoryal çizgisini kontrol etmekten sorumlu olan Orta Doğu Haberleri ve Analizlerini Doğrulama Komitesi (CAMERA) bulunuyor.
CAMERA, kendisini "İsrail ve Orta Doğu'nun doğru ve dengeli bir şekilde yayınlanmasını teşvik etmeye" adadığını söylüyor. Ancak gerçek çok daha farklı.
CAMERA, Batı medyasının Yahudiler ve İsrail hakkında yayınladığı her şeyi izliyor. Mesleki ihlal olarak gördüğü içerikleri bildirmek ve bunların düzeltilmesini talep etmek için bu medya kuruluşlarının sorumlularıyla iletişim kuruyor.
Örgütün internet sitesinde, CAMERA’nın yıllar içinde The New York Times, The Boston Globe, The Los Angeles Times, NPR gibi büyük medya kuruluşlarının İsrail ve Orta Doğu hakkındaki haberlerini "geliştirmek" için büyük çaba sarf ettiği belirtiliyor.
Kuruluş, "bu yöntemlerle büyük başarılar" elde edildiğini, izleme ve etkileşime hala ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor.
İsrail propagandasını finanse ediyor
CAMERA, kendisini herhangi bir siyasi harekete bağlı olmayan, İsrail-Amerikan ilişkileri ve Arap-İsrail çatışmasına ilişkin konularda herhangi bir pozisyon almayan bağımsız bir örgüt olarak tanıtıyor.
Örgüt, Kuzey Amerika, Avrupa, İsrail, İspanya, Güney Afrika ve Latin Amerika'daki Öğrenci İstihdamı Projesi gibi öğrencileri eğitim programları aracılığıyla meslektaşlarına "gerçekleri" öğretmeye teşvik eden çeşitli projeler yürütüyor.
Öğrencilerin İsrail ve Orta Doğu hakkında gazetelerin ne yayınladığını takip etmesini sağlamanın yanı sıra, üniversitelerde İsrail'in tanıtımının doğru yapılmasıyla da yakından ilgileniyor.
Örgüt bu amaçla, 1990 yılında üniversitelerde İsrail yanlısı grupların kurulmasını teşvik eden “Kampüste CAMERA” projesini de başlattı. Üniversite öncesi tüm eğitim aşamalarında İsrail karşıtı ve Yahudi karşıtı propagandayla mücadeleye odaklanan CAMERA Eğitim Enstitüsü'nü kurdu.
Öte yandan örgütün, yayınlarını “sorunlu” olarak gördüğü "The Guardian", "The Independent" ve "BBC" gibi önemli medya kuruluşlarını izlemek olan özel bir bölümü bulunuyor.
Örgütün Arap Medya Departmanı, BBC, AFP, CNN ve diğerleri gibi Batılı medya kuruluşlarının Arapça departmanlarıyla birlikte çalışıyor.