Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle 1990'lı yılların başından itibaren farklı bir rotaya giren ABD-Rusya ilişkileri son zamanların en kötü dönemini yaşıyor.
Rusya'nın 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesi ve Ukrayna'nın doğusunda yaşanan gelişmelerdeki rolü Moskova-Washington ilişkilerinde önemli bir kırılma noktası oldu.
Rusya ile daha iyi ilişkiler istediğini söyleyen Trump döneminde Moskova ile Washington ilişkilerinde herhangi bir iyileşme yaşanmadı. Aksine ABD Rusya ile imzalanan birçok silah kontrol anlaşmasından çekilmişti.
ABD'deki Biden yönetiminin Rusya ile ilişkiler konusunda Trump'a kıyasla daha şahin bir tavır sergileyeceği zaten bekleniyordu.
ABD Başkanı Biden'in Putin için kullandığı 'katil' ifadesi ise ilişkileri kopma riskiyle karşı karşıya bıraktı.
Washington-Moskova ilişkilerini bu noktaya getiren ve zamanla kronikleşen çok sayıda sorun var. Bu sorunların en önemli başlıklarını derledik:
Rusya'nın 2016 ve 2020 seçimlerine müdahale ettiği iddiaları
Rusya'nın ABD'deki başkanlık seçimlerini etkileme girişimleri iddiaları, ABD'nin iç siyaset gündemini meşgul eden en tartışmalı konulardan biri.
Rusya'nın siber saldırılar yoluyla seçim sistemlerine müdahale ettiği ve seçim sonuçlarını Trump lehine etkilediği iddiası, seçimden hemen sonra hem Federal Soruşturma Bürosu (FBI) hem de Kongre'deki ilgili komiteler aracılığıyla soruşturulmaya başlanmıştı.
Adalet Bakanlığı tarafından atanan Özel Yetkili Savcı Robert Mueller 2 yılı aşan bir soruşturma yürüttükten sonra raporunu Mart 2019'da Adalet Bakanlığı'na teslim etmesinden sonra dönemin Adalet Bakanı William Barr'ın Kongre'ye soruşturma dosyasının tamamını değil sadece 4 sayfalık bir özetini paylaşması Demokrat üyelerin tepkisine neden olmuştu. Kamuoyunda bu konuyla ilgili şüphe ise devam etmişti.
Barr'ın soruşturma soncunda Trump’ın kampanyasının ya da başka Amerikalıların Ruslarla iş birliği yaptığına dair delil bulunmadığı açıklamasına rağmen ABD'deki tartışmalar devam etmişti.
Benzer tartışmalar, 2020 Başkanlık seçimleri için de devam etti. 17 Mart'ta ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü tarafından yayımlanan 15 sayfalık değerlendirme raporunda, Rusya'nın Demokrat aday Joe Biden'a karşı "dezenformasyon" içeren iddiaları yaydığı sonucuna varıldı.
Raporda, Biden ailesi ile Ukrayna arasında olduğu iddia edilen bazı finansal işlemlerle ilgili haberlerde Moskova'nın parmağının olduğu öne sürülürken, söz konusu iddialarla Biden'ın adaylığının yıpratılmaya çalışıldığı savunuldu.
Biden'in Rus lider Putin için 'Katil' ifadesi tam bu raporun ardından gelmişti. Biden rapordaki bulgulardan doğrudan bahsetmeden Rusya'nın bedel ödeyecğini söylemişti.
Rusya'nın muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığı iddiası
Biden yönetimindeki ABD, Rusya ile ilk gerilimini aslında Rus muhalif lider Aleksey Navalny'nin ülkesine geri döner dönmez tutuklanması üzerinden yaşadı.
ABD tutuklu Navalny'nin serbest bırakılması için hafta sonu düzenlenen gösterileri destekleyen paylaşımlar yaparken, Rusya ABD'yi iç işlerine müdahale etmekle suçladı.
Rusya'da zehirlendiği iddiasıyla tedavi için Almanya'ya götürülen Rus muhalifin testlerinde “Novichok” sinir gazı bulgularına rastlandığını açıklanmıştı.
ABD, 2 Mart'ta Rusya'nın Kimyasal Silah Anlaşması'na aykırı davrandığı ve yasak bir kimyasal silah kullandığı gerekçesiyle Rusya'ya yeni bir yaptırım kararı almıştı.
Buna göre, ABD Rusya'ya acil insani durumlar dışında herhangi bir yardım yapılması, silah satışı, silah satışı için finans sağlanması, hükümetin Rusya'ya kredi vermesi, milli güvenlik açısından hassas mal ve teknoloji ihraç edilmesi yasaklanmıştı.
Daha önce Aleksy Navalny zehirlenme vakasına benzer bir şekilde bir çift ajanın İngiltere'de zehirlendiği açıklanmıştı.
İngiliz dış istihbarat servisi MI6 için çalıştığı ortaya çıktığında ülkesinde mahkum edilen ve daha sonra casus takasıyla İngiltere'ye gelen Rus ajan Sergey Skripal ile kızı Yulia, 4 Mart 2018'de zehirlendiği açıklanmıştı.
Skripal vakası sonucunda Rusya ABD ve AB tarafından yaptırıma tabi tutulmuştu.
Ukrayna ve Kırım'ın ilhakı
Rusya'nın 2014 yılında Kırım Özerk Cumhuriyeti ve Sivastopol şehrini yasa dışı ilhak etmesi ve Ukrayna'nın doğusundaki olaylarda parmağının olduğu iddiasıyla hem ABD hem Avrupa Birliği'nin yaptırımına tabi tutulmuştu.
Rusya'ya karşı alınan kararların başında G8 Forumu'na katılımı askıya alınması ve organizasyonun adı G7 olarak değiştirilmesi oldu.
ABD ise Ukrayna'nın egemenliğinin ihlal edilmesi ve Kırım'ın ilhakı gerekçesiyle Mart 2014'ten itibaren imzalanan birçok başkanlık kararnamesiyle hem Rus bireylere hem tüzel kişilere yönelik yaptırım uygulanmaya başlandı.
ABD, belli aralıklarla Kırım ile ilişkili olarak bazı Rus yetkilileri ve şirketleri yaptırım listesine eklemeye devam ediyor.
Trump'ın Ukrayna skandalı ve Hunter Biden boyutu
ABD Başkanı Joe Biden'in oğlu Hunter Biden ile ilgili iddialar ilk olarak Trump'ın 2019 yılında Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy ile yaptığı bir telefon görüşmesinin içeriğinin sızdırılmasıyla başladı.
2020 başkanlık seçimlerindeki olası rakibi Joe Biden'ın oğlu Hunter Biden'ın soruşturulması için Ukrayna'ya baskı yaptığı ileri sürülen Trump hakkında, görevi kötüye kullanması gerekçesiyle azil soruşturması başlatılırken, Biden'in oğlu Hunter medya odağında kalmaya devam etti.
Rusya'nın da bu olayda parmağının olduğu iddiaları Biden'in Putin ile arasındaki gerginliğin şahsi bir boyutunun olduğu ihtimalini güçlendiriyor.
Siber saldırılar ve casusluk faaliyetleri
ABD ile Rusya arasındaki önemli sorunlardan biri de siber saldırılar ve siber casusluk faaliyetleri. ABD, 2018'de ulusal güvenliğine ve topluma büyük bir tehdit teşkil ettiği gerekçesiyle 7 Rus ajanına karşı suçlamalar yöneltmişti.
2020'nin aralık ayında ise ABD, tarihinin en büyük siber casusluk faaliyetlerine maruz kaldığını ilan etmişti. Çok sayıda federal kurumun etkilendiği siber casusluk operasyonunun, ABD Enerji Bakanlığı ve nükleer silahlardan sorumlu Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresinin ağlarına da uzandığı tespit edilmişti.
Karşılıklı silah kontrol anlaşmaları
Silah kontrol anlaşmaları da son yıllarda ABD ile Rusya'nın arasının açıldığı bir başka sahne oldu.
Obama yönetiminin 2010 yılında Rusya ile New START adıyla bilinen Yeni Stratejik Silahları Azaltma Anlaşması'nı imzalamasından sonra iki ülke, nükleer stratejik kuvvetlerini 700 stratejik füze ve savaş uçağına kurulu bin 550 savaş başlığı ile sınırlandırmayı taahhüt etmişti.
Dünya nükleer silah stokunun yüzde 94'üne sahip olan 2 ülkenin bu anlaşmayı imzalaması dünyada memnuniyetle karşılanmıştı.
Ancak Trump dönemi bunun aksine, endişeye verici gelişmelere sahne oldu. Trump, Ağustos 2019'da eski ABD Başkanı Ronald Regan ile eski Sovyet lider Mihail Gorbaçov arasında imzalanan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'ndan çekilme kararını aldı.
Trump 22 Mayıs 2020'de de Rusya ile silah kontrolünü düzenleyen Açık Semalar Anlaşması'ndan çekilme karını aldı. Bu karar 22 Kasım 2020'de yürürlüğe girmişti.
ABD'nin bu kararından sonra Rusya, 15 Ocak 2021'de 33 ülkenin taraf olduğu bu anlaşmadan çekileceğini duyurmuştu.
Biden, 2021'in şubat ayında süresi dolan New START anlaşmasını 5 yıllığına uzatma kararı aldığında Rusya ile başka silah kontrol anlaşmaları yapmayı hedeflediğini vurgulamıştı.
Rusya'nın ABD askerlerinin öldürülmesi için Taliban'a para ödediği iddiası
Rusya'nın Afganistan'daki Amerikan askerleri ve koalisyon güçlerini öldürmeleri için Taliban bağlantılı militanlara gizlice para teklif ettiği iddiası da ABD'de Rusya'ya karşı tepkilere neden olmuştu.
Bazı Amerikan askerlerinin ölümüne yol açtığı öne sürülen bu iddia istihbarat camiası tarafından kesin bir şekilde teyit edilmese de, Taliban militanlarının bu yöndeki ifadeleri ABD kamuoyunda ilgi odağı olmuştu.
Wagner grubu
Batı'nın Rusya'yı gayri resmi dış müdahalelerini yürütmek için kılıf olarak kullanmakla suçladığı Wagner grubu da ABD ile Rusya arasında ihtilaf teşkil eden konulardan biri. Rusya bu iddiaları reddetse de Washington, Wagner ile ilişkili bazı Rus isimlere yönelik birden çok yaptırım kararı almıştı.
Wagner grubunun sahibi olduğu iddia edilen ve Putin'in 'Aşçısı' lakabıyla tanınan Yevgeniy Prigozhin ABD yaptırım listesine alınan isimlerin arasında yer alıyor. Ayrıca Prigozhin ile ilişkili olduğu gerekçesiyle ABD, birçok tüzel ve gerçek kişilere de yaptırım uygulamıştı.
Libya
Libya da ABD ile Moskova'nın ters düştüğü konulardan biri. 2011'deki Kaddafi karşıtı ayaklanmaların ardından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) alınan uçuşa yasak bölge kararının ardından ihtilaf suyun üstüne çıkmaya başladı.
Rusya'nın çekimser oy kullanması sonucu ABD, Fransa ve İngiltere'nin devreye sokabildikleri bu kararı Kaddafi'yi devirmek için kullanması, Moskova'da öfke yarattı.
Rusya daha sonra paralı Wagner milisleri vasıtasıyla Libya'daki nüfuzunu artırırken ABD, geçtiğimiz yıl Rusya'yı Libya'daki güç dengesini lehine değiştirmeye çalışmakla suçladı.
ABD, darbeci General Halife Hafter'in yanında savaşan Wagner'e havadan destek vermek amacıyla Rusya'nın 4'üncü nesil savaş uçakları sevk ettiğini söylemişti.
Suriye
ABD ile Rusya'nın karşı karşıya geldiği sahalardan biri de Suriye oldu. 2011'de başlayan ayaklanmaların ardından ülke iç savaşa sürüklendiğinde ABD, Esed'in gitmesi gerektiğini savundu. Rusya ise müttefiki Esed'in arkasında durdu.
2015 yılında Esed'in iyice güç kaybetmesinden sonra Rusya'nın doğrudan askeri müdahalede bulunması ve Obama yönetiminin Suriye konusundaki ikircikli tavrı Moskova'nın elini güçlendirdi. Washington, Suriye'nin doğusundaki petrol yatakları gibi belli çıkarlar dışında ülkede inisiyatifi Rusya'nın eline bıraktı.
Arktika bölgesi
Rusya ve ABD arasında jeopolitik mücadelenin yaşandığı bir diğer alan Arktika bölgesi.
Küresel ısınma ile birlikte Arktik Okyanusu'nu kaplayan buz tabakasının erimeye başlaması, hem hidrokarbonlara erişimin kolaylaşacağı, hem de Arktik Okyanusu’nun buzdan arınacağına yönelik öngörülerin etkisiyle Arktik Okyanusu'nun Kuzey Denizi Rotası ve Kuzeybatı Geçidi’nin geleneksel su yollarının yerine de geçebileceği beklentilerini doğurdu.
Bu gelişmeler özellikle kıyıdaş devletlerin Arktika bölgesine yönelik ilgisini artırdı ve bu bölgede egemenlik alanlarının paylaşılması konusunda ciddi tartışmaları meydana getirdi.
Uzay yarışı
Soğuk Savaş yıllarında başlayan uzay yarışı, Rusya-ABD rekabetinin yaşandığı en dikkat çekici alanlarından biri oldu.
İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından dünyanın iki süper gücü haline gelen ABD ve Sovyetler Birliği (SSCB), ellerindeki nükleer silahlarla uzak coğrafyalardaki hedefleri vurabilmek üzere kıtalar arası güdümlü füze sistemleri geliştirmeye başlamıştı.
SSCB, 4 Ekim 1957'de "Sputnik 1" uydusunu uzaya fırlatarak bu alanda bir ilki gerçekleştirdi. ABD, yaklaşık 4 ay sonra, 31 Ocak 1958'de, "Explorer 1" uydusunu Dünya yörüngesine yollayarak karşılık verdi.
ABD Başkanı Richard Nixon ile SSCB lideri Leonid Brejnev'in 1975'te konvansiyonel ve nükleer silahların karşılıklı azaltılarak ülkeler arasında "détente" (yumuşama) sağlanması konusunda anlaşmaya varmasıyla uzay çalışmaları alanında iş birliği olasılığı gündeme geldi.
Ancak iki ülke sonraki yıllarda da uzayda iş birliği yapmak yerine rekabet etmeyi sürdürdü.
ABD ile Rusya arasındaki kronikleşen ihtilaflar
Soğuk savaşın sona ermesiyle 1990'lı yılların başından itibaren farklı bir rotaya giren ABD-Rusya ilişkileri en kötü dönemlerini yaşıyor. 2 ülke arasında yaşanan birçok sorun bu noktaya gelinmesinde rol oynadı. Sorunların başlıklarını derledik...
Soğuk savaşın sona ermesiyle 1990'lı yılların başından itibaren farklı bir rotaya giren ABD-Rusya ilişkileri son zamanların en kötü dönemini yaşıyor.
Rusya'nın 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesi ve Ukrayna'nın doğusunda yaşanan gelişmelerdeki rolü Moskova-Washington ilişkilerinde önemli bir kırılma noktası oldu.
Rusya ile daha iyi ilişkiler istediğini söyleyen Trump döneminde Moskkova ile Washington ilişkilerinde her hangi bir iyileşme yaşanmadı. Aksine ABD Rusya ile imzalanan birçok silah kontrol anlaşmasından çekilmişti.
ABD'deki Biden Yönetimi Rusya ile ilişkiler konusunda Trump ile kıyasla daha şahin bir tavır sergileyeceği zaten bekleniyordu.
ABD Başkanı Biden'in Putin için kullandığı 'katil' ifadesi ise ilişkileri resmen kopma riskiyle karşı karşıya bıraktı.
Washington- Moskova ilişkilerini bu noktaya getiren ve zamanla kronikleşen çok sayıda sorun var. Bu sorunların en önemli başlıklarını derledik:
Rusya'nın 2016 ve 2020 seçimlerine müdahale ettiği iddiaları
Rusya'nın ABD'deki başkanlık seçimlerini etkileme girişimleri iddiaları, ABD'nin iç siyasetinin gündemini meşgul eden en tartışmalı konulardan biri.
Rusya'nın siber saldırılar yoluyla seçimlere müdahale ettiği ve seçim sonuçlarını Trump lehine etkilediği iddiası, seçimden hemen sonra hem Federal Soruşturma Bürosu (FBI) hem de Kongredeki ilgili komiteler aracılığıyla soruşturulmaya başlandı.
Adalet Bakanlığı tarafından atanan Özel Yetkili Savcı Robert Mueller 2 yılı aşan bir soruşturma yürütmüştü.
Mueller'in Rusya soruşturması raporunu Mart 2019'da Adalet Bakanlığı'na teslim etmesinden sonra dönemin Adalet Bakanı William Barr'ın kongre'ye soruşturma dosyasının tamamı değil sadece 4 sayfalık bir özetini paylaşması demokrat üyeleri tarafından şüphe ile karşılanmıştı.
Barr'ın soruşturma soncunda Trump’ın kampanyasının ya da başka Amerikalıların Ruslarla iş birliği yaptığına dair delil bulunmadığı açıklamasına rağmen ABD'deki tartışmalar devam etmişti.
Bu tartışmalar, 2020 Başkanlık seçimlerinde de aynen devam etti. 17 Mart'ta ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü tarafından yayımlanan 15 sayfalık değerlendirme raporunda, Rusya'nın Demokrat aday Joe Biden'a karşı "dezenformasyon" içeren iddiaları yaydığı sonucuna varıldı.
Raporda, Biden ailesi ile Ukrayna arasında olduğu iddia edilen bazı finansal işlemlerle ilgili haberlerde Moskova'nın parmağının olduğu öne sürülürken söz konusu iddialarla Biden'ın adaylığının yıpratılmaya çalışıldığı savunuldu.
Rusya'nın muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığı iddiası
Biden yönetimindeki ABD, Rusya ile ilk gerilimini aslında Rus Muhalif Lider Aleksey Navalny'nin ülkesine geri dönüş yapar yapmaz tutuklanması üzerinden yaşadı.
ABD tutuklu Navalny'nin serbest bırakılması için hafta sonu düzenlenen gösterileri destekleyen paylaşımlar yaparken Rusya ABD'yi iç işlerine müdahale etmekle suçladı.
Rusya'da zehirlendiği iddiasıyla tedavi için Almanya'ya götürülen Rus muhalifin testlerinde “Novichok” sinir gazı bulgularına rastlandığını açıklanmıştı.
ABD, 2 Mart'ta Rusya'nın kimyasal Silah Anlaşması'na aykırı davrandığı ve yasak bir kimyasal silah kullandığı gerekçesiyle Rusya'ya yeni bir yaptırım kararı almıştı.
Buna göre, ABD Rusya'ya acil insani durumlar dışında her hangi bir yardım yapılması, silah satışı, silah satışı için finans sağlanması, hükümetin Rusya'ya kredi vermesi, milli güvenlik açısından hassas mal ve teknoloji ihraç edilmesi yasaklanmıştı.
Daha önce Aleksy Navalny zehirlenme vakasına benzer bir şekilde bir çift ajan İngiltere'de zehirlendiği açıklanmıştı.
İngiliz dış istihbarat servisi MI6 için çalıştığı ortaya çıktığında ülkesinde mahkum edilen ve daha sonra casus takasıyla İngiltere'ye gelen Rus ajan Sergey Skripal ile kızı Yulia, 4 Mart 2018 yılında zehirlendiği açıklanmıştı.
Skripal vakası sonucunda Rusya ABD ve AB tarafından bir kez daha yaptırıma tabi tutulmuştu.
Ukrayna ve Kırım'ın ilhakı
Rusya'nın 2014 yılında Kırım Özerk Cumhuriyeti ve Sivastopol şehrini yasa dışı ilhak etmesi ve Ukrayna'nın doğusundaki olaylarda parmağının olduğu iddiasıyla hem ABD hem Avrupa Birliği'nin yaptırımına tabi tutulmuştu.
Rusya'ya karşı alınan kararların başında G8 Forumu'na katılımı askıya alınması ve organizasyonun adı G7 olarak değiştirilmesi oldu.
ABD ise Ukrayna'nın egemenliğinin ihlal edilmesi ve Kırım'ın ilhakı gerekçesiyle Mart 2014'ten itibaren imzalanan birçok başkanlık kararnamesiyle hem Rus bireylere hem tüzel kişilere yönelik yaptırım uygulanmasının önünü açtı..
ABD, belli aralıklarla Kırım ile ilişkili olarak bazı Rus yetkilileri ve şirketleri yaptırım listesine eklmeye devam ediyor.
Trump'ın Ukrayna skandalı ve Hunter Biden boyutu
ABD Başkanı Joe Biden'in oğlu Hunter Biden ile ilgili iddialar ilk olarak Trump'ın 2019 yılında Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy ile yaptığı bir telefon görüşmesinin içeriğini sızdırılmasıyla başladı.
2020 Başkanlık seçimlerindeki olası rakibi Joe Biden'ın oğlu Hunter Biden'ın soruşturulması için Ukrayna'ya baskı yaptığı ileri sürülen Trump hakkında, görevi kötüye kullanması gerekçesiyle azil soruşturması başlatılırken Biden'in oğlu Hunter medya odağında kalmaya devam etti.
Rusya'nın da bu olayda parmağının olduğu iddiaları Biden'in Putin ile arasındaki gerginliğin şahsi bir boyutunun olduğu ihtimalini göüçlendiriyor.
Siber casusluk faaliyetleri
ABD ile Rusya arasındaki önemli sorunlardan biri de siber saldırıları ve siber casusluk faaliyetleri. ABD, 2018'de ulusal güvenliğine ve topluma büyük bir tehdit teşkil ettiği gerekçesiyle 7 Rus ajanına karşı suçlamalar yöneltmişti.
2020'nin Aralık ayında ise ABD, tarihinin en büyük siber casusluk faaliyetlerine maruz kaldığını ilan etmişti. Çok sayıda federal kurumun etkilendiği siber casusluk operasyonu, ABD Enerji Bakanlığı ve nükleer silahlardan sorumlu Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresinin ağlarına da uzandığı tespit edilmişti.
Karşılıklı silah kontrol anlaşmaları
Silah kontrol Anlaşmaları da son yıllarda ABD ile Rusya'nın arasının açıldığı bir başka sahne oldu.
Obama Yönetimi'nin 2010 yılında Rusya ile New START adıyla bilinen Yeni Stratejik Silahları Azaltma Anlaşması'nı imzalamasından sonra iki ülke, nükleer stratejik kuvvetlerini 7 yüz stratejik füze ve savaş uçağına kurulu bin 550 savaş başlığı ile sınırlandırmaya taahhüt etmişti.
Dünya Nükleer silah stoğunu yüzde 94'üne sahip olan 2 ülkenin bu anlaşamayı imzalaması dünyada sevinç ile karşılandı
Ancak Trump dönemi aksine, endişeye verici gelişmelere sahne oldu. Trump, Ağustos 2019'da Eski ABD Başkanı Ronald Regan ile Eski Sovyet Lider Mihail Gorbaçov arasında imzalanan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'ndan çekilme kararını aldı.
Trump 22 mayıs 2020'de de Rusya ile silah kontrolünü düzenleyen Açık Semalar Anlaşması'ndan çekilme karını aldı. Bu karar 22 Kasım 2020'de yürürlüğe girmişti.
ABD'nin bu kararından sonra Rusya, 15 Ocak 2021'de 33 ülkenin taraf olduğu bu anlaşmadan çekileceğini duyurmuştu.
Biden, 2021'in Şubat ayında süresi dolan New START anlaşmasını 5 yıllığına uzatma kararı aldığında Rusya ile başka silah kontrol anlaşmaları yapmayı hedeflediğini vurgulamıştı.
Rusya'nın ABD askerlerinin öldürülmesi için Taliban'a para ödediği iddiası
Rusya'nın Afganistan'daki Amerikan askerleri ve koalisyon güçlerini öldürmeleri için Taliban bağlantılı militanlara gizlice para teklif ettiği iddiası da ABD'de Rusya'ya karşı tepkilere neden olmuştu.
Bazı Amerikan askerlerinin ölümüne yol açtığı öne sürülen bu iddia istihbarat camiası tarafından kesin bir şekilde teyit edilmese de Taliban militanlarının bu yöndeki ifadeleri ABD'nin kamuoyunda ilgi odağı olmuştu.
Wagner grubu
Batı'nın Rusya'yı gayri resmi dış müdahalelerini yürütmek için kılıf olarak kullanmakla suçladığı Wagner grubu da ABD ile Rusya arasında ihtilaf teşkil eden konulardan biri. Rusya bu iddiaları reddetse de Washington, Wagner ile ilişkili bazı Rus isimlere yönelik birden çok yaptırım kararı almıştı.
Wagner grubunun sahibi olduğu iddia edilen ve Rus lider Putin'in 'Aşçısı' lakabıyla tanınan Yevgeniy Prigozhin ABD yaptırım listesine alınan isimlerin arasında yer alıyor. Ayrıca Prigozhin ile ilişkili olduğu gerekçesiyle ABD, birçok tüzel ve gerçek kişilere de yaptırım uygulamıştı.
Libya
Libya da ABD ile Moskova'nın ters düştüğü konulardan biri. 2011'deki Kaddafi karşıtı ayaklanmaların ardından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) alınan uçuşa yasak bölge kararının ardından ihtilaf suyun üstüne çıkmaya başladı.
Rusya'nın çekimser oy kullanması sonucu ABD, Fransa ve İngiltere'nin devreye sokabildikleri bu kararı Kaddafi'yi devirmek için kullanması, Moskova'da öfke yarattı.
Rusya daha sonra paralı Wagner milisleri vasıtasıyla Libya'daki nüfuzunu artırırken ABD, geçtiğimiz yıl Rusya'yı Libya'daki güç dengesini lehine değiştirmeye çalışmakla suçladı.
ABD, darbeci General Halife Hafter'in yanında savaşan Wagner'e havadan destek vermek amacıyla Rusya'nın 4'üncü nesil savaş uçakları sevk ettiğini söylemişti.
Suriye
ABD ile Rusya'nın karşı karşıya geldiği sahalardan biri de Suriye oldu. 2011'de başlayan ayaklanmaların ardından ülke iç savaşa sürüklendiğinde ABD, Esed'in gitmesi gerektiğini savundu. Rusya ise müttefiki Esed'in arkasında durdu.
2015 yılında Esed'in iyice güç kaybetmesinden sonra Rusya'nın doğrudan askeri müdahalede bulunması ve Obama Yönetiminin Suriye konusundaki ikircikli tavrı Moskova'nın elini güçlendirdi. Washington, Suriye'nin doğusundaki petrol yatakları gibi belli çıkarlar dışında ülkede inisiyatifi Rusya'nın eline bıraktı.
Arktika Bölgesi
Rusya ve ABD arasında jeopolitik mücadelenin yaşandığı bir diğer alan Arktika bölgesi.
Küresel ısınma ile birlikte Arktik Okyanusunu kaplayan buz tabakasının erimeye başlaması, hem hidrokarbonlara erişimin kolaylaşacağı, hem de Arktik Okyanusu’nun buzdan arınacağına yönelik öngörülerin etkisiyle Arktik okyanusunun Kuzey Denizi Rotası ve Kuzeybatı Geçidi’nin geleneksel su yollarının yerine de geçebileceği beklentilerini doğurdu. Bu gelişmeler özellikle kıyıdaş devletlerin Arktika bölgesine yönelik ilgisini artırdı ve bu bölgede egemenlik alanlarının paylaşılması konusunda ciddi tartışmaları meydana getirdi.
Uzay yarışı
Soğuk savaş yıllarında başlayan uzay yarışı, Rusya-ABD rekabetinin yaşandığı en dikkat çekici alanlarından biri oldu.
İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından dünyanın iki süper gücü haline gelen ABD ve Sovyetler Birliği (SSCB), ellerindeki nükleer silahlarla uzak coğrafyalardaki hedefleri vurabilmek üzere kıtalar arası güdümlü füze sistemleri geliştirmeye başlamıştı.
SSCB, 4 Ekim 1957'de "Sputnik 1" uydusunu uzaya fırlatarak bu alanda bir ilki gerçekleştirdi. ABD, yaklaşık 4 ay sonra, 31 Ocak 1958'de, "Explorer 1" uydusunu Dünya yörüngesine yollayarak karşılık verdi.
ABD Başkanı Richard Nixon ile SSCB lideri Leonid Brejnev'in 1975'te konvansiyonel ve nükleer silahların karşılıklı azaltılarak ülkeler arasında "détente" (yumuşama) sağlanması konusunda anlaşmaya varmasıyla uzay çalışmaları alanında iş birliği olasılığı gündeme geldi.
Ancak iki ülke sonraki yıllarda da uzayda iş birliği yapmak yerine rekabet etmeyi sürdürdü.