Geçtiğimiz günlerde ABD’nin Suriye ve Irak’tan askerlerini çekeceğine yönelik iddialar gündemin önemli konuları arasındaydı.
Esasen eski Başkan Donald Trump döneminde de çokça konuşulan ancak hayata geçmeyen bu adım İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’ye düzenlediği saldırılarla doğrudan ilintili.
Trump’ın "Bitmeyen savaşların bitirilmesi" mottosuyla Amerikan askerlerinin Orta Doğu’dan çekilmesi isteği yerine getirilmedi.
Özellikle ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) bu adıma en fazla karşı çıkan kurum oldu. Yeniden Beyaz Saray’a dönmek için mücadele eden Trump’ın düşüncelerinde bir değişiklik yok.
Görevdeki ABD Başkanı Joe Biden ve ekibi ise kasım ayında yapılacak seçimler öncesi “Afganistan’dan çekilme” görüntülerinin tekrarlanmasını istemiyor. Yani Irak ve Suriye’den çekilme konusunun ABD iç kamuoyuyla da ilişkisi var.
Çekilme tartışmaları
Suriye’den çekilme konusunun yeniden gündeme gelmesinin nedeni, El-Monitor adlı internet sitesinde yer alan iddialardı. Site haberinde, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Kurulu’nun Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA) ve Dışişleri Bakanlığı'ndan yetkililerle Suriye ve Irak’tan çekilme konulu bir toplantı yaptığını iddia etti. Site haberini isimsiz kaynaklarına dayandırıyordu.
Bu haberin ardından ise Amerikan Foreign Policy dergisinde, bölgeyi yakından takip eden Charles R. Lister “Amerika Suriye'den çekilmeyi ve bir felaket yaratmayı planlıyor” başlıklı bir makale kaleme aldı.
ABD’nin Suriye’den çekilmesinin, sözde DEAŞ ile mücadele çalışmalarını sekteye uğratacağını savunan Lister’a konuşan savunma ve dışişleri bakanlıkları kaynaklarına göre, Biden yönetimi Suriye'de artık gereksiz gördüğü bir görevi sürdürme konusunda eskisi kadar istekli değil.
Lister’a göre ABD’li yetkililer çözümü, terör örgütü PKK/YPG ile Esed rejiminin iş birliğinde arıyor. Öte yandan bazı kaynaklar da henüz nihai karar verilmemiş olsa da şu anda yönetim içinde güçlerin ne zaman ve nasıl çekileceği konusunda tartışmaların sürdüğünü belirtti.
Alevlenen bu iddia ve tartışmalar üzerine Washington, Suriye'den çekilme yönünde herhangi bir düşüncesi olmadığını duyurdu.
CNN Türk’e açıklamalarda bulunan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Victoria Nuland da DEAŞ'ın devam eden tehdidi karşısında ülkesinin güçlerini Suriye'den çekmeyi düşünmediğini ifade etti.
Nuland, söz konusu savaşın yönetilmesine ilişkin bazı yönlerdeki anlaşmazlığa rağmen, Türkiye ile iş birliğinin güçlendirilmesinin önemine dikkat çekti. Nuland, “Öncelikle ABD'nin Suriye'den çekilmeyeceğini açıkça belirtmek isterim. DEAŞ hala birçok yerde faaliyet gösteriyor. Biz ve Türkiye onlarca yıldır terörle mücadelede ortağız” ifadelerini kullandı.
ABD’li yetkililerin yalanlamalarına rağmen Reuters haber ajansı Amerikan Wall Street Journal Gazetesi'ne dayandırdığı bir haberi abonelerine geçti.
Wall Street Journal'ın mevcut ve eski ABD'li yetkililere dayandırdığı haberine göre, ABD ordusu nisan ayı sonuna kadar güçlerini Suriye'den çekmeye hazırlıyor ve büyük bir kısmının mart ayı ortasına kadar çekmiş olacak.
Reuters'e konuşan ABD'li bir yetkili, nisan ayındaki geri çekilme hedefini doğruladı ve bunun Suriye, Irak ve Ürdün arasındaki sınır kapısı yakınındaki Tenef üssünden çekilmeyi de içerdiğini söyledi.
Ürdün ile Suriye sınırında bulunan Tenef üssü, Irak’ta faaliyet gösteren İran destekli gruplar tarafından hedef alınmış ve üç Amerikan askeri yaşamını yitirmişti.
Bu saldırı hem ABD içerisinde hem Irak ve Suriye’de Washington’ın “bölgeden çekilme” tartışmalarına ivme kazandırmıştı.
ABD çekilirse ne olur?
İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’de sürdürdüğü saldırıların ABD’nin bölge politikasında revizeler yapmasına neden olduğu Amerikan kaynakları tarafından dile getiriliyor. Bu değişimlerin hangi alanlarda olacağı konusunda bir netlik yok.
Ancak özellikle Tenef üssü saldırılarının ardından Irak hükümetinin ABD öncülüğündeki koalisyondan ülkedeki askerlerini çekmesini istediği biliniyor.
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani de ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin ülkedeki görevinin bittiğini ve çekilmesi gerektiği konusunda birçok demeç verdi. Irak Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre de Bağdat ile Washington, Irak'ta ABD liderliğindeki askeri koalisyonun geleceği konusunda müzakereleri başlatmak üzere komisyon kurulması konunda anlaştı.
Komisyon, askerlerin aşamalı olarak geri çekilmesi ve koalisyonun sona ermesi için takvim belirleyecek.
Sudani yönetimindeki Irak, koalisyon güçlerinin ülkeden çıkması için resmi ve diplomatik girişimlerde bulunurken kamuoyu baskısı oluşturmak için de elektronik referandum yapıyor.
ABD’den Irak’a: Geri çekilme bedelsiz olmayacak
Bazı kaynaklar, ABD’li yetkililerin Uluslararası Koalisyon güçlerinin geri çekilmesine ilişkin düzenlemelerle ilgili olarak Irak hükümetine gönderdiği mesajın içeriğini Londra merkezli Şarku’l Avsat gazetesine açıkladı.
Mesajda, “Irak tarafının üzerine düşen yükümlülüklerin” yanı sıra “geri çekilme yöntemi ve takvimi” yer alırken, bu geri çekilmenin bedelsiz olmayacağı ve “İran’a sadık silahlı gruplara yönelik caydırıcı saldırıları durdurmayacağı” vurgulandı.
Irak, Suriye’nin anahtarı mı?
Bağdat ile Washington arasındaki mesaj trafiği, İran destekli güçlerin temel dayanak olarak algılandığını ortaya koyuyor. Yani ABD herhangi bir çekilmede bölgenin tamamen Tahran’ın desteklediği milis grupların eline geçeceği endişesini taşıyor.
Esasen bu endişe yeni değil. “ABD’nin 2003’teki Irak işgali ve Saddam Hüseyin’in devrilmesi Tahran’a alan açtı” yorumları da yeni değil. Bu tartışma uzun yıllardır devam ediyor.
Tartışmayı yeni kılan ise artık Irak’a Suriye’nin de eklenmiş olması. Zira Suriye’de Beşşar Esed rejimini destekleyen İran’a bağlı onlarca grup faaliyet gösteriyor. Hem başkent Şam, Halep ve diğer önemli şehirlerde ciddi oranda Şii nüfusu oluştu hem de Irak-Suriye sınırındaki Deyrizor’un bir kısmını bu gruplar kontrol ediyor.
ABD’nin DEAŞ ile mücadele konusunda endişelerinin olduğu dile getiriliyor. Terör örgütünün yeniden güçlenebileceği ve yeniden alan hakimiyeti kazanabileceği iddia ediliyor.
Washington’ın siyasi ve askeri elitlerinin tam da bu nedenle terör örgütü PKK/YPG ile Esed rejimini kaynaştırmak istediği öne sürülüyor. Hakikat ise zaten terör örgütü ile rejimin ilişkisinin var olduğu... Petrol bölgelerini işgali altında tutan örgütün en büyük müşterisi rejim.
Öte yandan ABD’nin 900 civarındaki askeri ve birçok üssü için en büyük lojistik kaynak Irak. Yani Irak’tan olası bir çekilme Suriye’den çekilmeyi de tetikleyebilir.
ABD ve İsrail, Bağdat, Şam ve Beyrut’u kapsayan Şii Hilali’ni kendileri için tehdit olarak görüyor. Halihazırda Ürdün sınırında ve İsrail’e doğrudan temas yetisine sahip Tahran destekli milisler, olası bir çekilmede etki alanlarını genişletebilir.
ABD’li yetkililerin açıklamaları da en çok bu etkiye işaret ediyor.
Diğer yandan olası bir çekilme durumunda terör örgütü PKK/YPG’nin ne olacağı sorusu da “Washington’ın çekilmemesi” gerektiğini savunanların en büyük argümanı.
Sözde DEAŞ ile mücadele kapsamında terör örgütü ile iş birliği yapan ABD yönetimi, çekilme iddiaları konusunda “yerel ortaklarını” endişelendirmek istemiyor.
Eğer iddialar doğru çıkarsa, Pentagon Sözcüsü Tümgeneral Patrick Ryder’ın terör örgütü PKK/YPG'yi Esed rejimi ile iş birliğine yönelttiği yönündeki haberlerin doğru olmadığını savunmasını da “endişe yaratmama” politikasının devamı olarak görmek mümkün.
Ancak yakında zamanda Afganistan’da dünyanın gözleri önünde yaşananlar Washington’ın “yerel ortaklarını” yüzüstü bırakma alışkanlığının son örneği olarak kayıtlara geçti.