Amerika Birleşik Devletleri 1776'da kurulduğundan bu yana başkanlık sistemi ile yönetiliyor.
Federal bir Cumhuriyet olan ABD'de anayasa, kuvvetler ayrılığı ilkesini benimsiyor.
Başkan'ın "yürütme", Kongre'nin "yasama" ve Yüksek Mahkeme'nin "yargı" yetkileri kesin çizgilerle belirlenmiş durumda.
Ülkede, milletvekili ve senatörler doğrudan halk tarafından seçiliyor. Dolayısıyla halka karşı sorumlular. Başkan'ın gücü Kongre tarafından denetleniyor. Kongre'ye rapor veren Başkan'ın harcama yetkisini kullanabilmesi için bütçenin Kongre tarafından onaylanması gerekiyor.
Kongrenin alt kanadı Temsilciler Meclisi'nin 435 üyesi var. Sandalye sayısı, her eyaletin nüfusuyla eş oranda paylaştırılıyor. Kongrenin üst kanadı olan Senato'nun her eyaletten 2 olmak üzere 100 üyesi bulunuyor. Başkent Washington'dan meclis üyesi veya senatör seçilmiyor.
Temsilciler Meclisi üyeleri 2, senatörler 6 yıl için seçiliyor.
Emekli Kongre üyesi Edward Whitfield, "Anayasamızın denetim mekanizmaları var. Bunlar Kongre ve Yüksek Mahkeme ve çok güçlü. Ayrıca, Kongre üyeleri parti değil halk tarafından seçiliyor." diye konuştu.
Performansı doğrudan seçmen tarafından değerlendirilen Kongre üyeleri halka karşı sorumlu.
ABD'de Başkan'ın geniş yetkileri, mutlak şekilde Kongre'nin denetiminde.
Yasa yapan Kongre, ABD Başkanı'nın hazırladığı politikaları da yönlendirebiliyor.
Başkan Kongre'ye rapor veriyor ama Kongre Başkan'a rapor vermiyor. Kongre'nin bu gücü çok net bir gerekçeye dayanıyor.
Whitfield, "Kongre güçlü çünkü hükümetin programları hayata geçirebilmesi için gerekli olan bütçeyi onaylayan Kongre. Başkan'ın gücü kararnamelerden gelir. Şimdiki gibi bölünmüş bir kongre'de istediği yasayı çıkarttıramazsa başkanlık kararnamesi imzalar. Ama Kongre'de bu da karşı yasa ile engellenebilir." ifadelerini kullandı.
ABD Kongresi en az Başkan kadar etkili bir organ. Bu nedenle Kongre seçimi ülkenin iç ve dış politikalarını belirleyecek kadar kritik önemde.