Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi (CAIR) Araştırma ve Savunma Direktörü Corey Saylor, AA muhabirine, ABD'de yaklaşık 30 yıldır artarak devam eden Müslüman karşıtlığına ilişkin şikayetlerde ilk defa düşüş kaydedilmesini ve okullardaki Müslüman çocuklardan gelen şikayetlerdeki artışı değerlendirdi.
Saylor, ABD'de 1995'ten bu yana ilk kez Müslüman Amerikalılardan gelen şikayet sayısında düşüş saptadıklarını belirterek, "2022'de elde ettiğimiz verilerin sağladığı umut ışığı, bizleri nefrete karşı durmaya, arkadaşlarımızla kol kola girmeye ve 'yutulmayı' beklemek yerine haklarımızı savunmaya sevk ediyor." dedi.
Amerikalıların hala Müslümanları toplumun parçası olarak kucaklamadığı görüşünü paylaşan Saylor, geçen yıl 1973 tarihli kürtaj hakkını tanıyan kararın Yüksek Mahkeme tarafından bozulmasının ardından ülke çapında kullanılan Müslüman karşıtı söylemin ve ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinden sonra medyada yer alan Müslüman temsillerinin bunun göstergeleri olduğunu söyledi.
"Çocuklar İslam düşmanlığıyla karşı karşıya" vurgusu
Saylor, 2022'de eğitim kurumlarında meydana gelen Müslüman karşıtı vakalarda yüzde 63 artış tespit ettiklerini kaydederek, "Okullarda zorbalık ve sınıflarda İslamofobik materyallerin kullanılması aşırı derecede endişe verici. Hükümet kaynaklı vakalardaki düşüş bizi mutlu etse de çocuklar İslamofobik nefretin ana hedefi haline gelmiş durumda." diye konuştu.
Florida'da Aralık 2022'de özel okulda namaz kılan öğrencilere "Burası benim odam. Büyü yapıyorsunuz. Ben İsa'ya inanıyorum dolayısıyla sizi rahatsız edeceğim." dediği görüntülerin sosyal medyaya yansıdığını ve olayın çok tartışıldığını anımsatan Saylor, görüntülerde öğretmenin neredeyse öğrencilerin üzerine bastığını aktardı.
Saylor, Ekim 2022'de Maryland'de Üniversite ve Kariyer Keşfi Akademisi adlı lisede 9. sınıf öğrencisi Afgan kızın başörtüsünü düzeltmek için girdiği tuvalette diğer öğrenciler tarafından şiddete maruz kaldığı olaya dikkati çekerek, genç kız kaçmak isterken kapının görevli tarafından üzerine kilitlendiğini anlattı.
Corey Saylor, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülkede bu olumsuzluklara rağmen hem eğitimde hem de sporda olumlu gelişmeler de oldu. Ohio ve Maryland'de kamu görevlileri, dini inançları nedeniyle başörtüsü kullanan sporcuları korumak için yasalar çıkardı. Bu yasalar, sporcu öğrenciler Noor Abukaram ve Je'Nan Hayes'in başörtüsü taktıkları için iki eyaletteki lise spor müsabakalarından diskalifiye edilmesinin ardından geldi. 2021'de Illinois, dindar sporcuları bu şekilde koruyan ilk eyalet olmuştu. Diğer eyaletlerdeki yöneticileri de benzeri yasalar yapmaya teşvik ediyoruz."
"6 Ocak Kongre baskınından sonra kolluk kuvvetleri gerçek tehditlere odaklandı"
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlığının ilk yılında kolluk kuvvetleri ve hükümetle ilgili Müslüman karşıtı şikayetlerde yüzde 32'lik artış kaydedildiğini dile getiren Saylor, 2022'de bu şikayetlerin azalmasının Washington'daki hükümet değişikliği ve 6 Ocak 2021 Kongre baskınıyla bağlantılı olabileceği değerlendirmesini yaptı.
Saylor, beyaz üstünlükçü ve hükümet karşıtı grupların yıllarca siyaset örtüsü altında ayrımcı tutumlarını sürdürdüğüne vurgu yaparak, "Bu durum, Adalet ve İç Güvenlik Departmanlarındaki personelin, Müslüman toplumla ilgisi olmayan gruplara odaklanmalarının kariyerleri üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini anlamasını sağladı." ifadesini kullandı.
Kongre baskınından sonra kolluk kuvvetlerinin gerçek tehditlere odaklandığı görüşünü paylaşan Saylor, yasalara uyan Müslümanlara karşı konuşlandırılan aşırı kapsamlı gözetim ve muhbirliğin buna bağlı olarak azalmış olabileceğini söyledi.
"Müslümanların yüzde 27'si finans kurumlarında zorluklarla karşılaşıyor"
Direktör Saylor, Müslüman karşıtlığına ilişkin şikayetlerdeki yüzde 23'lük düşüşe rağmen eğitim, bankacılık gibi alanlarda yükseliş trendinin devam ettiğine işaret ederek, "Bu yüzden 2022'de gördüğümüz olumlu işaretlerin gardı indirmemiz gerektiği anlamına gelmediğini belirtmek istiyorum, nefret hala etrafımızda. Yahudi ve Asya karşıtı nefretin arttığını görüyoruz. Kahverengi ve siyahi insanlara yönelik şiddetin devam ettiğini görüyoruz." ifadelerini kullandı.
Finans kurumlarının dini inanışlara göre banka hesaplarını açma ve kapatmaya devam etmesinin banka işlemlerini Müslümanlar için büyük zorluk haline getirdiğini kaydeden Saylor, ABD'de 11 Eylül saldırılarından sonra yürürlüğe giren ve istihbarat kurumlarına geniş çaplı izleme yetkileri sağlayan "Vatanseverlik Yasası" gibi yasaların bu ayrımcılığa zemin hazırladığını belirtti.
Saylor, "Sosyal Politika ve Anlayış Enstitüsünün, martta yaptığı anketinde ABD'deki Müslümanların yüzde 27'si finans kurumlarının zorluklarıyla karşılaşıyor. Başkan Joe Biden yönetimi ve bankacılık düzenleyicileri için finans kurumlarının Müslüman, Arap, İranlı gibi belirli müşteri gruplarına karşı ayrımcılık yapmayı artık yararlı görmemesini sağlayacak düzenlemeler yapılmalı." dedi.
Müslüman karşıtlığına ilişkin şikayetlerdeki düşüşün Amerikalı Müslümanlar için her ne kadar umut verici olsa da diğer topluluklara karşı ayrımcılıkta artış gözlemlendiğini kaydeden Saylor, sözlerini şöyle tamamladı:
"Müslüman karşıtı vakalara ilişkin şikayetlerin azalmasında gördüğümüz aslında küçük bir umut ışığı. Herhangi bir iyimserliğin ardından aktivizm gelmeli. Durmanın zamanı değil. Dava açmamız, mahkemede sorunlarla mücadele etmemiz, korunmamızı sağlayan yasalar çıkarmamız ve ABD'de sesimizi daha fazla duyurmamız gerekiyor. Sessiz olursanız, insanlar sizi hedef olarak seçer. Ayağa kalkar ve kendinizi korursanız, olumsuz duygularıyla baş etmenin başka yollarını ararlar. Müslüman topluluğa kamusal olarak aktif olmaya devam etme çağrısı yapıyoruz. ABD'deki bir söz şöyle der, 'Eğer masada değilsen, o zaman menüdesin.' Bu nedenle toplumumuzun masada tartıştığından ve kendini savunduğundan emin olmak istiyoruz."