Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye, Binyamin Netanyahu’nun ABD Kongresi'nde sahne almasından yaklaşık bir hafta sonra İran'ın başkenti Tahran'da siyonist suikast sonucu şehit oldu.
Gazze’deki soykırımın baş mimarı Netanyahu’nun Kongre'de yaptığı o konuşma oldukça gündem olmuştu. Zira, 4. kez ABD Kongresi'nde konuşma yapan Netanyahu, Gazze'deki katliama rağmen oldukça iyi karşılanmış, konuşması boyunca 57 kez ayakta alkışlanmıştı.
Netanyahu’nun konuşması tamamen yalanlarla şekillendirilmiş bir çerçevede, İsrail’in "ABD için de savaştığını" söyleyen cümlelerden ibaretti. Cumhuriyetçi ve Demokratların dinlerken alkışlarla böldüğü konuşmada Netanyahu, İran ile savaştığına da birçok kez işaret etmişti.
Soykırımcı Netanyahu, sadece Kongre'de bulunmadı. Birçok ABD'li üst düzey isimle de görüştü. Bu isimler arasında ABD Başkanı Joe Biden, Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve eski ABD Başkanı, Demokratların Başkan adayı Donald Trump da vardı.
Tahran’da gerçekleşen Haniye suikasti ise işte bu ABD ziyaretinin ardından geldi. Birçok uzman Netanyahu’nun hamlelerinin ABD’den aldığı bu destek ve güvene dayandığı görüşünde.
Öyle ki, Kongre'deki alkışlardan sonra daha da saldırganlaşan ve yeni katliamlar peşine düşen bir İsrail var. Zira, İsrail önce Beyrut’a sonra Tahran’a saldırmaktan hiç çekinmedi.
Peki, tüm bu olaylar neden ABD ziyareti sonrasında yaşandı? Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Çınkıra ile konuştuk. İsrail hakkında birçok çalışmaya imza atan Dr. Çınkıra, bu saldırıların ABD tarafından sesli bir şekilde onaylanmasa da rıza alınmadan yapılamayacağını belirtiyor.
“Salıncak eyaletler dediğimiz yerlerde Arap oyuna ihtiyaç duyulması siyasetçileri temkinli olmaya itiyor” diyen Çınkıra, bu temkinliliğin de açıklamaları ve tavırları buna göre ölçülendirdiğini söylüyor.
Çınkıra Demokratlar içinde İsrail’e yönelik tepkinin her geçen gün artmasının, başkan adayının açıklamaları üzerinde belirleyici olduğunu dile getiriyor. Cumhuriyetçilere geldiğimizde ise onların İsrail’e karşı oldukça sınırsız bir desteği öne çıkardığına işaret ediyor.
Çınkıra, bu durumun Cumhuriyetçiler içerisinde önemli bir etkisi olan Evanjeliklerin belirleyici ve yönlendirici rollerinden biri olduğuna vurgu yaparak sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bundan dolayı da Cumhuriyetçilerin başkanlığı alması İsrail açısından özellikle güvenilir hükümet açısından tercih edilebilir bir siyasi opsiyon olarak öne çıkıyor.”
Beykoz Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve ABD uzmanı Prof. Dr. Burak Küntay ise Netanyahu’nun ABD’ye giden ve Kongre'de en fazla konuşma yapan liderlerden biri olduğunu söylüyor.
“Diğer İsrailli Cumhurbaşkanları ve başbakanları saymazsak, birey olarak Amerikan Kongresi'nde en fazla konuşan lider konumunda. Bu, Churchill'den bile daha fazla konuştuğu anlamına geliyor. Bu durum, Amerika'daki İsrail lobilerinin çalışma temposunun ve üslubunun ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.”
Netanyahu'nun ABD'de bulunmasının temel nedeni, İsrail'in ve kendisinin imajının zedelenmiş olması diyor Küntay. “Dünyada İsrail'in imajı yerle bir olmuş durumda ve Amerika, İsrail'in en büyük destekçisi olarak kalmış” diye ekliyor ve şöyle devam ediyor:
“ABD, hem maddi hem de silah yardımı yaparak İsrail'i destekliyor. Ancak, ABD'nin kendi iç meselelerinden dolayı seçimlerde ufak oyların bile çok değerli olduğu bir noktada, bu meselede nereye manevra yapacağı belirsiz. Bu belirsizlik Netanyahu'yu korkutuyor ve destek almak için Amerika'ya gitmesine neden oluyor.
Netanyahu'nun ABD'den aldığı destek neyle ilgiliydi? Birincisi, mevcut süreçle ilgiliydi. İkincisi, Lübnan'dan gelen Hizbullah saldırılarına karşı bir şey yapmak istiyordu. Ancak, askeri olarak yeterli olmayabilir. Dolayısıyla, İsrail'in Lübnan ve Hizbullah'la yapılacak herhangi bir mücadelede büyük desteğe ihtiyacı var. Netanyahu, bu desteği toplamak için Amerika'ya gitti. Ayrıca, gelecekte yapmayı planladığı bazı operasyonlar için de resmi ve gayri resmi destek almaya çalıştı.”
Prof. Küntay, Demokratların Kongre'deki tepkisinden anlaşıldığı üzere, Amerikan tarihinde en büyük tepkinin yine Netanyahu'ya gösterildiğini de belirtiyor.
“Demokratların Kongre'deki üyelerinin yarısı Netanyahu'nun konuşmasına katılmadı. Bu, ciddi bir tepki anlamına geliyor. Eğer Demokratlar, Kamala Harris gibi bir isimle iktidara gelirse, Trump'la kıyaslanmayacak kadar destek azalacak. Ancak, ne kadar azalırsa azalsın, ABD'nin İsrail'e desteği tamamen kesilmeyecek. Harris döneminde silah satışları zorlaştırılabilir, bazı meseleler sürüncemede bırakılabilir, ama sonunda yine destek verilecektir.”
Sonuç olarak, mevcut durumda ABD’nin en az 50 yıl daha İsrail'e destek vermesinin muhtemel olduğunu söylüyor Küntay.
Mevcut düzenin değişmesiyle bu sürenin azalabileceğini, ancak en az bir jenerasyon boyunca İsrail'in ABD'den destek almaya devam edeceğinin kesin gibi göründüğünü de ekliyor.
Peki, İsrail’in bu sınır tanımaz tavrı ABD seçimlerini etkiler mi? Bu soruya kimi uzmanların cevabı etkileyeceği şeklinde olurken bazılarınun yorumu da çok farketmeceği şeklinde.
Küntay’a göre İsrail'in saldırgan tutumu, Amerika'da seçimleri doğrudan etkilemez.
“Asıl mesele, Amerika'nın İsrail'in bu tutumuna verdiği tepkidir. Biden yönetimi İsrail'e silah yardımı yapıyor. Muhtemelen bu yardımları Demokrat Biden yönetimi devam ettirir. Peki, buradan kimin oyu gider? İsrail'in bu saldırganlığına destek verilmesini istemeyen belli başlı ABD vatandaşlarının oyunu etkiler. Trump, İsrail’e beş kat daha fazla destek veriyor. Dolayısıyla, eninde sonunda burada bir gerçek var ki bir birey, eğer 'ben Amerika'nın İsrail'e destek vermesini istemiyorum' kafasındaysa ve Biden'ı destek veriyor gibi görüyorsa, karşısında alternatif olarak destek verebilecek kişi Trump. Ama Trump on kat daha beter olduğu için bu iş yine döner dolaşır, zaten Demokrat Parti'ye daha doğrusu savaş karşıtı olan biri Kamala Harris'e oy verir. Orada bir değişiklik olmaz. Çünkü karşınızdaki yani Donald Trump, İsrail konusunda bin kat daha sert davranacağını açıklıyor.”