The Sharq Forum adlı uluslararası düşünce kuruluşunun 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin raporunda, darbe girişimlerinin en çok ilk anlarında çok hassas olduğu ve bu sırada ABD tarafından demokratik yöntemlerle seçilmiş hükümet henüz darbecilerle mücadele ederken verilen ikircikli mesajın neredeyse darbecilere verilen açık bir destek olarak hissedildiği belirtildi.
Forumun uzmanlarından Ömer Aslan'ın hazırladığı “Türkiye’deki 15 Temmuz başarısız darbe girişimi: Karşılaştırmalı bakış açısıyla nedenleri, sonuçları ve çıkarımları” araştırma raporu, kuruluşun internet sitesinde yayımlandı.
15 Temmuz’da Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) bir grup askerin Türkiye’deki 7. darbe girişiminde bulunduğunu belirten raporda, darbe girişimi sonrası yürütülen soruşturmada ortaya çıkan çok sayıda detayın, girişimin, ülkede çok sayıda temsilcisi bulunan, bunun yanı sıra uluslararası güçlü bir ağa sahip olan ve 2014 yılından bu yana terörist örgüt olarak tanınan Gülen hareketi tarafından yapıldığını ortaya koyduğu ifade edildi.
Klasik askeri darbe girişiminin Soğuk Savaş'tan bu yana “hız, gizlilik, yasa dışılık ve askeri yetkililer” gibi dört temel özelliğinin olduğu vurgulanan raporda, yaklaşık 20 yıldır bazı yerlerde “eski moda” yöntemlerle yapılan darbe girişiminin başarıya ulaşmadığına işaret edildi.
Farklı bakış açılarından 15 Temmuz’un “muazzam bir başarısızlıkla” biten bir darbe girişimi olarak daha öncekilerle nihai bir benzerliği olmadığı vurgulanan raporda, darbe planlayıcılarının, girişimin klasik darbelerde olduğu gibi sabahın erken saatlerinde hızlı bir şekilde ve güç kullanılarak tamamlanacağına inanmış gibi göründüğü, bu nedenle Fetullahçı cuntanın hareketi "Yıldırım" olarak isimlendirdiği anımsatıldı.
Raporda, "Bu klasik darbe girişimini başarısızlığa uğratan şey, Türk istihbaratının kumpası fark etmesidir. Girişim planı öğrenildiğinde, darbeye karşı olanlar, harekete geçmeyi sağlayacak araçları kontrol etme noktasında zaman, cesaret ve girişime sahipti. Oysaki 1980 yılında yapılan darbe sabaha doğru saat 3’te başlamış ve sabahın ilk saatlerinde hiçbir dirençle karşılaşmadan sonuçlandırılmıştır.” ifadesi kullanıldı.
Türkiye’de 1960 yılında yapılan darbede ise Ankara’da bulunan radyoya iki askeri birliğin gönderilmesinin yettiği ve tek önemli yayın kuruluşunda kontrolü ele geçirmenin 10 dakika sürdüğü vurgulanan raporda, “15 Temmuz askeri cuntası Türkiye’deki yeni medya ortamının doğası, niteliği ve gücünü yabana atmadı. Eğer ilk planlarında olduğu gibi saat 3’te girişime başlayabilselerdi, büyük olasılıkla Türk medyasının büyük çoğunluğunu kontrol altına alabileceklerdi.” ifadelerine yer verildi.
Raporda, darbe planının başarılı olma şansının ülkedeki istihbarat yetkilileri tarafından bozulduğu kaydedildi.
Genelkurmay Başkanlığından gelen tüm hareketlerin durdurulmasına yönelik açık emirlere ve iç savaş tehlikesine rağmen 15 Temmuz askeri cuntasının ülkeyi ele geçirmek için azimli mücadeleye devam ettiğinin altı çizilen raporda, 1960 ve 1980 darbelerindeki kan ve şiddete rağmen o darbelerin arkasındakilerin girişimlerini başarılı kılmak amacıyla silaha başvurma noktasında tereddüt ettiği hatırlatıldı.
15 Temmuz darbe planının en can alıcı noktasının “tarafsızlık oyunun eksikliği” olduğu belirtilen raporda, “Bu açıdan 15 Temmuz darbe planı 1960 ve 1980 darbe girişimlerinden ayrılıyor fakat 1997 darbe girişimi ruhunu aşırı radikal biçimiyle sürdürmüştür.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Raporda, şunlar kaydedildi:
“15 Temmuz girişimcileri ayrıca, Avrupa Birliği'nin ekonomik ve politik bazı iç sorunları nedeniyle yaşadığı istikrarsızlığa güvendi ve daha da önemlisi ABD lideri Barack Obama’nın, Beyaz Saray’daki son 5 ayında Türkiye’deki darbe vakası nedeniyle yaptırım girişimleri konusunda radikal adımlar atmayacağını düşünmüş olabilir. Darbe girişimleri en çok ilk anlarında çok hassastır. Bu zamanlarda ABD tarafından demokratik yöntemlerle seçilmiş hükümet henüz darbecilerle mücadele ederken verilen ikircikli mesaj, neredeyse darbecilere verilen açık bir destek olarak hissedilmiştir.
Türk hükümeti Ankara’daki Kara Harp Okulu ve Hava Kuvvetleri Okulu ve İstanbul’daki Kuleli Askeri Lisesi'nin darbe girişimiyle ilgili olduğunu göz önünde bulundurmalıdır. Bu okullardaki darbe sonrası ortamda özellikle askeriyedeki müdahalecilerin siyasi mantığının tüm askeri okullara yayıldığı hatırlanırsa, Türk Silahlı Kuvvetlerini uzun dönemde rehabilite etme konusunda anahtar roldedir. Hükümet aynı zamanda toplumun belli katmanlarına askeriyenin kapılarının kapatılmasına yönelik eski yöntemlerine geri dönmemek konusunda dikkatli ve uyanık olmak zorundadır. Fetullahçıların kabul edilemez şekilde askeriyeye sızması, daha muhafazakar fikirli vatandaşların askeri okullar ve diğer askeri kademelere girişini engellemeye gerekçe olmamalıdır.”
Balyoz askeri davalarının önceki sanıklarının TSK'daki eski görevlerine getirildiği haberiyle bundan sonra ortaya çıkan sorunun "ordudaki kırılma" değil de ordudaki kesimler arasındaki "denge eksikliği" olabileceğinin altı çizildiği raporda, “Askeri reformlar yeniden tasarlanmalı ve hükümetin kısa ve orta vadeli programında yer almalı. AK Parti bu konuya ilişkin TSK'nın müdahalelerini meşrulaştıran İç Hizmet Kanununun 35. maddesinin değiştirilmesi gibi formaliteleri işaret ediyor. AK Parti bu konunun özüne, orduda uzun vadeli stratejik yeniden yapılanma ve değişim süreciyle değinmeli.” ifadelerine yer verildi.